ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Tatlı Dil, Acı Dil... Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Tatlı Dil, Acı Dil...

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Tatlı Dil, Acı Dil... Empty
MesajKonu: Tatlı Dil, Acı Dil...   Tatlı Dil, Acı Dil... EmptySalı Eyl. 20 2011, 21:21

Tatlı Dil, Acı Dil...


Araplarda "selâmetü'l-insan fi'l-hıfzı'l-lisân (insanın selameti dilini tutmakladır)" şeklinde bir mesel vardır. Türkçe'de "Dilini tutan, başını tutar" derler. Kanuni'nin (Muhibbi) "İster isen kim perîşân olmayasın âkıbet / Dil uzatma kimsenin hakkında sen sûsen gibi" buyurarak sümbül gibi çevresine dil uzatanların sonunda perişan olacağını söylemesi bu ecildendir.

Bir de tersinden düşünelim: Sözlüklerimiz "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır!" diye bir atalar sözü kaydeder. O halde dilimiz hem tatlılık, hem de zehirle doludur. Eski kalemlerin (divit) ucu ikiye yarıldığı için "çift dilli" tabir olunması bu yüzdendir. Çünkü aynı kalem ile hem iyiyi, hem de kötüyü, hem yararlıyı, hem de zararlıyı yazabilmek mümkündür.

Dil (lisan), dostlukların da, düşmanlıkların da başlangıcıdır. İyi de, kötü de olabilir yani. Çocukluğumda babam (ALLAH rahmetinden uzak düşürmesin) anlatmıştı:
Varlıklı, bilgili ve zarif efendilerden biri birkaç günlüğüne dostlarını konağına çağırır. Zengin sofralar kurup engin sohbetler etmektir niyeti. Kahyasına tembih eder:
- Haydi göreyim seni, koştur pazara, dünyanın en tatlı şeylerinden misafirlerime şöyle mükellef bir sofra kurdurt.
Kahya gider. Ama pazara uğramak yerine kasaba uğrar. Bütün misafirlere yetecek miktarda dil alıp aşçılara emirler yağdırır. Akşam misafirler iştahla otururlar sofranın başına. Evvela bir dil çorbası gelir. Nefis!.. Ardından bir dil haşlaması. Âlâ!.. Bir dil söğüş. Eh!.. Ara sıcak niyetine dil ızgara... Derken misafirlerde homurdanmalar başlar. Beklerler ki şöyle yağlılardan, pilavlardan, baklava ve revanilerden tepsiler gelsin. Ne mümkün!... Ardından bir dil kızartma konulur önlerine. Konak sahibi artık tahammül edemez ve kahyasını çağırtıp öfkesini tokat edip yüzüne vurur:
- Bre ben sana pazardan en tatlı şeyleri al demedim mi?
- Evet efendimiz ben de aynen sizin emrinizi yerine getirdim. Dünyada dilden daha âlâ ve tatlı ne tasavvur olunabilir? Marifet ve ilmin anahtarı, mutluluğun ve saadetin başlangıcı o değil midir? Gönüller onunla şen, bilgiler onunla ruşen olmazlar mı? Anlaşmazlıkları çözen de o, adaleti bildiren de!.. O kadar kutsal ki, ibadetler onunla yapılıyor...
Ağa, duyduklarına cevap veremez ama yine de konuklarına mahcup olmamak için haykırır:
- Pekala madem dediğin gibidir, o halde yarın pazara gidip bu sefer en fena yiyeceklerden bir sofra hazırlat bize. Bakalım görelim.
Kahya ertesi gün yine kasaba uğrar, yine aynı yemekleri hazırlatır. Sofraya oturanlar aynı sıra ile başlarlar: Dil çorbası, dil haşlama, dil söğüş... Ve elbette yine aynı sorgu sual. Kahyanın cevabı ibretliktir:
- Efendimiz, emin olunuz emrinizi ayniyle yerine getirmek için bu yemekleri hazırlattım. En fena yiyeceklerden istemiştiniz; ALLAH aşkına dünyada dilden daha fenasını kim tasavvur edebilir?!.. Bütün kötülüklerin, bütün belaların, bütün kavgaların sebebi bu değil mi? Kim yalanın ve iftiranın güzel olduğunu söyleyebilir; kim, riya ve dalkavukluğun yararından bahsedebilir?!.. Bütün bu fenalıkları dil yaptıktan sonra hangi azık dilden daha kötü olabilir ki?!..
Misafirlerin hepsi o gün sofradan bir dimağ lezzetiyle kalkmışlar ve kahyayı sohbet halkasına dahil etmişler.
Bu hikayeyi üniversite yıllarımda Ahmet Mithat Efendi'nin Kıssadan Hisse adlı kitabında okudum. Kıssadan Hisse, Ezop (Aisopos) masallarının tercümesi idi ve hikaye Ezop ile efendisi Xanthos arasında geçiyordu. Milattan 500 sene evvel Kütahya civarında yaşayan Ezop aslında bir köle imiş. Işıklı bir zeka ve zarif bir fikir güzelliğine sahip olan kafası maalesef iri ve çirkin, dili de kekeme imiş. Xanthos onu zekası için almış ama yüzüne bakan herkes ürktüğü -en başta da karısı o çehreden korktuğu- için çiftliğinde toprak işlerinde çalıştırır, arada sırada konukları gelince onun zeka ve fikirlerinden istifade etmek üzere konağına çağırtırmış. Rahmetli babam, fabller üreterek Anadolu'daki medeniyet davranışlarının devamlılığını sağlayan Ezop'un adını bilmezdi. Ancak bu topraklarda dile ve söze verilen değerdir ki yüzyıllarca harmanlanıp kültürden kültüre aktarılmış, insanlar, nesiller, dinler ve diller değişmiş ama anlam hiç değişmemiş, Ezop'un hikayesini babalar dinî hikaye niyetine çocuklarına anlatabilmişlerdir. Hatta tatlı dil ile olduktan sonra övünmeler, övmeler ve sövmeler bile insana masum görünmeye başlamıştır. Ünlü heccavımız Şair Eşref'in vakitsiz gelen bir misafirine söylediği şu kıt'a gibi:
Nâbehengâm ey bana mihman olan
Tablakârımla döğüş ister misin
Matbah-ı tab'ımda yoktur başka şey
Tatlı dilden bir söğüş ister misin
"Ey vakitsiz gelen (aç) misafir, (sana yemek hazırlamak konusunda) aşçımla beni kavga mı ettireceksin? Yaratılışımın mutfağında sana ikram etmek üzere dilden başka bir yiyecek kalmamış, tatlı dilden bir söğüş ister misin?!.."


İskender Pala


Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Menekşe
Özel Üye
Özel Üye



Mesaj Sayısı : 2555
Kayıt tarihi : 30/08/10

Tatlı Dil, Acı Dil... Empty
MesajKonu: Geri: Tatlı Dil, Acı Dil...   Tatlı Dil, Acı Dil... EmptyÇarş. Eyl. 21 2011, 01:41

Gönülleri fetheden tatlı dil, bütün gücünü gönülden alır. İnsanın dilinin tatlı olması için gönlünün tatlı ve iyi olması gerekir. Kötü bir adamın dökeceği tatlı dil, tilkinin kargaya döktüğü tatlı dil gibidir. İnsanı belki kısa bir zaman için aldatır, ama çok çabuk da foyası çıkar. Gerçek tatlı dil, iyi insanda olur. Yüreği merhametle, sevgi ile dolu insanın dili kendiliğnden tatlılaşır.

Ne diyelim yüce Mevlam...
Tatlı dilli, güler yüzlü...
Kullarından eylesin...
Cümlemizi inş...

Emeğine sağlık cok dogru örneklerle anlatılmış bir yazı teşekkürler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Tatlı Dil, Acı Dil... Empty
MesajKonu: Geri: Tatlı Dil, Acı Dil...   Tatlı Dil, Acı Dil... EmptyPaz Eyl. 25 2011, 23:14

çiçek9 Allah razı olsun 2 çiçek9
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tatlı Dil, Acı Dil...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tatlı Dil...
» Acı ve Tatlı Geçen Yaşam...
» Bir Tatlı Huzur...
» Bir Tatlı Tefekkür
»  Bir Tatlı Tefekkür

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Makaleler-
Buraya geçin: