ebeda Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi |
Son Konular
|
Konu
|
Son Yazan |
GöndermeTarihi |
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:26
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:25
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:25
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:24
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
|
|
| Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:14
|
| | Bir Tatlı Tefekkür | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Cennet Çiçeği Özel Üye
Mesaj Sayısı : 5244 Kayıt tarihi : 02/08/10 Yaş : 53
| Konu: Bir Tatlı Tefekkür Perş. Kas. 18 2010, 02:19 | |
| Gecenin karanlığında uyandı. Kalktı, hemen pencereyi açtı.
“-Sübhânellezî yuhyil mevtâ ve hüve alâ külli şey’in kadîr.” (Ölüleri dirilten ve her şeye gücü yeten Allâh’ı her türlü eksik ve noksan vasıftan tenzih ederim.) dedi.
Abdest aldı, biraz öyle kaldı. Seccadeye yöneldi, serdi, oturdu. Salavat getirdi, ellerini kaldırdı, boyun büktü, yalvardı. Birkaç damla gözyaşı döktü. İçini tesbihine döktü. Tesbih tanelerini gönlüne doldurdu, gönlü tesbih oldu. Elini semânın uçsuz bucaksız derinliklerine kaldırdı, heybesini doldurdu. Tevbe ve istiğfarda bulundu. Bütün zerreleri buna dâhil oldu.
“Estağfirullah el-azim” (Sen ne kadar yüceler yücesisin, Sen’in mağfiretini dilerim.) derken kendisi küçüldü, küçüldü, eridi, kayboldu.
Sonra huzura alındı. Sanki cennet bahçelerinde salındı. Yüreği yandı, Rabbini hemencecik yanında sandı. Şimdi ne müthiş bir andı.
“-Allâh’ım özledim!..” derken gözünden yaşlar boşandı.
“Lâ ilâhe illâllâhu’l meliku’l hakku’l mübîn” (Hiçbir ilâh yoktur, sadece apaçık bir hak ve her şeyin sahibi olan vardır.) cümlesini tamamlayamadı.
Ağladı, ağladı…
“Muhammedü’r-Rasûlullâh es-Sâdık’ul va’di’l emîn” (Va’dine sâdık, güvenilir ve Allâh’ın Rasûlü olan Muhammed!..) dedi, ferahladı.
Sanki Rasûlullah yanındaydı demin. Salavâta başladı, dili tatlandı, salavât katlandı, o kanatlandı.
“ümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.” (Ey Yüce Allâh’ım!.. Seyyidimiz, Efendimiz Muhammed’e, O’nun âilesine, ashâbına salât ü selâm olsun!..)
Rasûlullâh’ı görüyormuş gibi gözünde canlandırdı. Ayakları yerden kesildi, sanki Rasûlullâh’ın kalbine girdi. Orada kendini gördü. Sûreler okuyup Allâh’ın Habîbi’ne hediye etti. Sonra gecenin derinliğinde, ölümün soğukluğunu düşündü.
“-Tefekkür-i mevt.” dedi. İçi titredi. Sanki sur üzerine üflendi. Öldü, dirildi, telkin verildi. Kefen biçildi, salâ söylendi. Azrail’i gördü, sanki yakın tanıdığıymış gibi bir sıcaklık hissetti. Mezara girdi. Hiç kimsenin olmadığı, yalnızlar ve garipler mekânı burası...
Elhamdülillah, îmânı vardı. Bunun en büyük kâr olduğunu bilse de onu bir korku sardı. Sarardı… Allâh’ın izniyle amelleri, ona arkadaş olacaktı. Mahşere çıktı, mizana baktı, dizleri titredi, cehennem kükredi.
Rabbinin huzurunda durdu. Ve suâl olundu: “-Ne getirdin?” Yutkundu, yutkundu… “-Gariplik.” diyebildi.
O gün orada , mü’minleri rahmetinin içine alacak elbet… Ama rahmeti gibi gazabı da şiddetli olacak!.. Mücrimler kaçacak yer arayacak, her yer daralacak. O da endişe içinde Rasûl’ünü aradı. Mahşer meydanında koşuştururken nûrdan bir topluluğa rastladı. Hepsinin önünde Âlemlerin Efendisi’ni gördü. Kalbini, O’nun kalbine rabtetti. Öylece kala kaldı. Nebevî feyz, bütün rûhunu sardı. Rabbi’ne yakınlaştı, huzur deryasına daldı.
Bu tefekkürden ayrılıp, biraz önce tattığı beraberliği namazla taçlandırmak istedi. Tam seher vaktiydi. Üç kalbi birleştirdi. İnsanın kalbi, gecenin kalbi, Kur’ân’ın kalbi… Üç gül derdi. Birini Rabbi’ne, birini Rasûl’üne, birini üstâdına verdi. İkisi gonca, birisi tam yedi verendi. Yeniden tesbihini eline aldı. Dili hep damağında kaldı.
“-ALLAH, , !..” nağmeleri, inci taneleri gibi kalbinden döküldü. Zikrin tadını buldu. Kalbinde ayrı bir sıcaklık duydu. Zikirle mutmain olmak bu muydu? Mânevî tahsil yapıyordu. Her sınıfta farklı dersler görüyordu. Kağıt, kalem ve satırlar kullanılmıyordu bu tahsilde... Derslerin mahalli kalpler ve sadırlar idi.
Diplomasını en büyük muallim olan Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- verecekti. Heyecanı kat be kat arttı. Rûhunun yelkenleri dalgalandı. Yolun sonu yok, mânevî ufuklar engin… Bu yolculuk sonsuzluğa, bu yolculuk sonsuz huzura…
Ne mutlu, yüz akı ile âhirete göç edebilenlere!.. Ne mutlu sıratı geçebilenlere, âb-ı Kevser’den doyasıya içebilenlere!..
Sebnem dergisi, Hatice Sena | |
| | | Menekşe Özel Üye
Mesaj Sayısı : 2555 Kayıt tarihi : 30/08/10
| Konu: Geri: Bir Tatlı Tefekkür Perş. Kas. 18 2010, 15:46 | |
| Bu tefekkürden ayrılıp, biraz önce tattığı beraberliği namazla taçlandırmak istedi. Tam seher vaktiydi. Üç kalbi birleştirdi. İnsanın kalbi, gecenin kalbi, Kur’ân’ın kalbi… Üç gül derdi. Birini Rabbi’ne, birini Rasûl’üne, birini üstâdına verdi. İkisi gonca, birisi tam yedi verendi. Yeniden tesbihini eline aldı. Dili hep damağında kaldı.
“-ALLAH, , !..” nağmeleri, inci taneleri gibi kalbinden döküldü. Zikrin tadını buldu.
*********************** Rabbim cümlemize en güzel zikirleri nasip etsin.Dili hep damağında kalanlardan eylesin. Emegine sağlık ablam..... | |
| | | MaVi_GüL Admin
Mesaj Sayısı : 16821 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: Bir Tatlı Tefekkür Cuma Kas. 19 2010, 00:18 | |
| | |
| | | mustafa43 Admin
Mesaj Sayısı : 12855 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: Bir Tatlı Tefekkür Paz Ara. 19 2010, 11:30 | |
| Bu tefekkürden ayrılıp, biraz önce tattığı beraberliği namazla taçlandırmak istedi. Tam seher vaktiydi. Üç kalbi birleştirdi. İnsanın kalbi, gecenin kalbi, Kur’ân’ın kalbi… Üç gül derdi. Birini Rabbi’ne, birini Rasûl’üne, birini üstâdına verdi. İkisi gonca, birisi tam yedi verendi. Yeniden tesbihini eline aldı. Dili hep damağında kaldı.İnsan hayatının muhasebesini yapmalı hergün,nasıl dünyası için hesaplar yapıyor yarın şunu yapmalıyım,bunları almalı vermeliyim hesabını yapıyorsa.ahireti içinde hergün tefekküre dalmalı bir günün muhasebesini yapmalı,nerde hayr işledim nerde şer yaptım,Allah rızası için ben ne yaptım,Rabbim bugün benden hoşnut mudur ve hayrlarına şükretmeli şerlerine tövbe etmeli duaya secdeye kapanmalı Rabbiyle olmalı gözü yaş dolmalı.Hayat bir gün solup gidecek.bir çiçek misali tomurcukla başlıyor hayat açıp mis kokular saçıyor ve baslıyor buruşmaya,boynunu bükmeye,toprağa bakmaya yapraklarını dökmeye ve sonunda hayata yenik düşüp toprağa karışıyor.insanda böyledir doğar tomurcuk çiçek gibi,çocukluk yaşar açmış çiçek gibi,mis kokular çar yapraklar kazanır gençlikte kazanılan eş dost gibi ve buruşukluk baslar solar güzelim çiçek insanın yaşlanmaya başlaması gibi,sonrada yere bakar yaprak döker,insanda çevresindekiler kaybetmeye başlar eş dost yaren gibi ve ikiside toprak olur topraktan geldi,toprağa döner.hayat söner. Asıl alem orda ya ebedi saadet ya ebedi musibet,yada musibetten saadete geçer. Mevlamızdan duamız bizleri bizlere bırakmasın,her daim yol gösterenimiz hatalarımızı düzeltenimiz yolunda tökezlemeden yürümemizi sağlayanımız olsun.amin - MaVi_GüL demiş ki:
-
| |
| | | | Bir Tatlı Tefekkür | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|