mustafa43 Admin
Mesaj Sayısı : 12855 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Aşka Dair Paz Mart 20 2016, 23:41 | |
| Aşka Dair
Kays ve Leyla birbirine aşıktır fakat kısa sürede kabileler arasında duyulan bu aşk, tarafları için sonsuz bir ayrılığa dönüşecektir. Annesi Leyla'yı okuldan alacaktır, gönül ferman dinlemez dinlemesine amma Kays'la görüşmesine yasak getirilecektir, aman ayrılık, yaman ayrılık Kays için bütün evren Leyla'dan ibaretken o, Leyla'dan ne bir haber alabilmektedir ne de Leyla'nın yüzünü görebilmektedir. Belki de aşkın halleri içinde ne kötüsü budur: Aynı topraklarda yaşarken birbirini görememek, iki kelime edememek, bir kaç dakikalığına göz göze gelememek. Kays, Mecnun (deli) olmuş ve payına çöller düşmüştür. Leyla da başka bir gençle nikahlandırılmıştır. Leyla, kocasından kendini uzak tutmak için hikayeler uydurur. Zaten genç de bir zaman sonra ölür...
Günler böyle geçerken, Leyla bir gün Mecnun'u aramak için çöllerde yol alır ve o kum denizinin bir yerinde Mecnun'u bulur. Perişandır Mecnun, deli divanedir aşk içre. Leylâ, elleriyle Mecnûn'un omzuna dokunur: - Kays, ben geldim. Leyla, der. Mecnun bakmaz bile, sadece bir mırıltı öbeği dökülür dudaklarından: - Leyla benim içimde, sen kimsin?
Vuslatla bitmeyen aşk, bir yaradır, hem de çok derinlerde bir yara. Belki zaman, biraz merhem olur yaraya; kabuk bağlamasını sağlar yaranın ama o kadar. Hiç de beklenmedik bir anda dişte bir zonklama, kalpte bir sızı, yaradan derin bir kabuk sıyırış gibi ortaya çıkar. Yıllar geçmiştir oysa aşık ile maşuk arasına birleşmeyen yollar girmiştir oysa.
Erzurumlu halk ozanı Aşık Garip Bektaş; kalın kaşlı, uzun beyaz sakallı, yetmişli yaşlarda bir Anadolu insanı. Hoş beşten sonra bir şiirini okuması için eline mikrofon verildi, cümlelerine aynen şöyle başladı:-Ben fakir bir köylü çocuğuydum, bir zengin kızını sevdim de vermediler bana. 48 sene sonra ben Erzurum'a dönüyordum, köyümün önünden geçerken bir şiir yazdım. O şiir çok da okundu, inlemişsinizdir dedikten sonra şiiri okumaya başladı:
Sen Geldin
Yıllar önce açılmıştı aramız Yine bugün hatırıma sen geldin Kabuk tutmuş, küllenmişti yaramız Yine bugün hatırıma sen geldin.
Ne bir mektup ne bir haber bekledim Sır diyerek sevgimizi sakladım Şöyle geçen yıllarımı yokladım Yine bugün hatırıma sen geldin
Yaşım yüz olsa da, ister yüz elli Gönlüm unutmamış seni temelli Hasretin içimde çıkmıyor belli Yine bugün hatırıma sen geldin.
Ayrılık treni gelip geçerken Sevda dağlarını delip geçerken Herkes kendisine bir yâr seçerken Yine bugün hatırıma sen geldin
Garip Bektaş der ki: Hayâlde düşte Akıldı bırakmadı bu sevda başta Dört mevsim içinde baharda kışta Yine bugün hatırıma sen geldin
48 yıl dile kolay ama maşuk=sevilen hala unutulmamıştır. Hele programın orkestrası daha önceden bestelenmiş bu şiiri çalıp söylerken dinleyen Aşığı görmenizi isterdim. Şiir müzikle taçlanınca iki kat güzel, iki kat etkili oluşunun en açık örneği idi aşıkın hali. Her notadan sonra stüdyoyu kaplayan sesler ozanı yıllar öncesine götürüyordu sanki. Kah başını sallıyor, kah kalın kaşlarına anlamlar yükleyerek gözlerine perde gibi inen hüzünle tutun ki 48 sene önceye gidiyordu.
Son söz: Vuslata dönüşmediğinde de aşk yakar, araya ayrılık girdiğinde de. maşuk gerçekler kapısını kapar ve kendi iç dünyasının fırtınalı denizlerinde yüzme bilmeden kulaç atar. Neşâtî'nin dediğince:
Gittin amma ki kodun hasret ile canı bile İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile
(Gittin ama, canımı hasretle bir arada bıraktın; sensiz olan dost sohbetlerini bile istemem. )
Selam Sevgi ve Dua ile... | |
|
MaVi_GüL Admin
Mesaj Sayısı : 16821 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: Aşka Dair Salı Mart 22 2016, 02:14 | |
| | |
|