mustafa43 Admin
Mesaj Sayısı : 12855 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Bir Kere... Ptsi Nis. 08 2013, 19:41 | |
| Bir Kere...
Çok üzülürsün hem de çok. Sanki için dışın irin kaplıdır, sanki soluk aldırmaz bir acıyla yaşamaya çalışırsın. Birkaç safhası vardır bu işin hangi işin diyorsunuz. Mesela ayrılığın mesela terk edişin mesela terk edilişin bir şehirden ayrılmanın birini kaybetmenin bir savaşı yitirmenin. Önce garip bir hiçlikle boş adımlar atarsın sağa sola. Süperim şahaneyim yok canım ne olacak olması gereken buydu zaten iyiyim ben iyiyim’ yalanları...
Sonra bir parça gözyaşı ve üzüntü sonra giderek büyüyen bir öfke. Her yanı kaplayan bir haksızlık duygusu ardından herkese bu haksızlığı anlatma isteği. Yutkunma güçlüğü, kabullenme, sabretme, bekleme. Bütün irini dışarı atacak hastalıklı hali sağaltacak tek çarenin dibine kadar üzülmek olduğunu anlamak ve üzülmek. Yalın süssüz desensiz sadece üzülmek sonra da o dipsiz kuyudan çıkmaya çalışmak...
Yukarıda gördüğün o yuvarlak aydınlığa ulaşabileceğinden emin olamazsın bazen. Gerçekten kuyunun taa içinde tırnaklarından ve duvardaki çıkıntılardan başka yardımcın yoktur. Bazen tutunduğun ufacık taş parçaları yerinden kopar tırmandığın birkaç metreyi de kaybedersin. Bazen tutunduğun o sert kayalar tırnaklarını söker adeta. Kan revan içinde yaralı ellerinle devam etmeye çalışırsın. Tam vazgeçtiğin anda yukarıdan biri ip atar hiç umulmadık biri bir yabancı...
Güvenip güvenemeyeceğini bilemedem tutunursun o ipe. Seni yukarıya çekmek için mi atılmıştır peki. Yukarıya çekiyor da olabilir evet ama sen yarı yoldayken bırakabilir de ipi bilinmez. Bana neden suya giremediğimi sorarlar. İnsanların sıcak yaz güneşi altında masmavi sulara atlayışlarını imrenerek izlerim. Yüzümü hiçbir zaman suya veremem ben, gözlerimi su içinde açamam. Çok zaman önce demek boğulmak böyle bir şeymiş’ demiştim kendime...
Çok bulanıktı su ama güneş buna rağmen ince uzun yollarla uzanıyordu dibe doğru. Nefes almak istiyordum, nefes aldıkça su boğazıma burnuma ve ciğerlerime doluyordu. Her şey hem çok hızlı hem çok yavaştı çırpınıyor arada bir duruyordum. Öksürmek istiyor daha çok su yutuyordumiçimde bir yangın vardı sanki. Gözlerimi açıp etrafımı görmeye çalıştım sanki kalın bilekli büyük bir el ayak bileğimi yakalamış ısrarla suyun dibine çekiyordu beni. Üzerimdeki uzun etekli elbise adeta çelikten örülmüş bir ağ gibi her yanıma dolanıyor beni aşağı çeken o ele yardımcı oluyordu. Yüzmeyi hareket etmeyi unutmuş gibiydim...
Henüz on dört yaşındaydım ve kendime sakin olmam gerektiğini söyleyemeyecek kadar çocuktum. Birden güçlü bir el saçlarımı kavradı ve beni yukarı doğru çekti. Su aşağıdan yukarıya yırtılıyordu, güneş daha yakındı, suyun üzerine çıktık. Saçlarımdan sürükleyerek sahile kadar çekti beni kurtaran o el sonra saçlarımı bırakıp büyük bir tokat attı. Şak o kadar şaşkın ve perişandım ki bana neden vurulduğunu anlayamıyordum bile...
Kumlara uzanıp kusmaya başladım, etraftakiler titreyerek bana bakıyorlardı. Az önceki neşeli dakikalardan çocuk çığlıklarından eser yoktu. Beni sudan çıkaran ve yüzüme okkalı bir tokat atan babam ağlayarak bana sarıldı. Tamam küçüğüm tamam geçti artık korkma oysa belli ki o da en az benim kadar korkmuştu, ben kusarken başımı tutuyordu.
Erişkin yaşlarda düşülen o derin kuyulardan çıkmaya çalışırken ‘boğularak ölmedim ben bir kuyuda hiç ölemem’ diyebiliyorsa insan. Ve bir kez daha güvenebiliyorsa kendine uzanan ellere çıkabiliyorsun yahu işte karanlıktan aydınlığa. Tam dışarı çıktığında güneşi bir kez daha yüzünde duyduğunda şaşkınlıkla karışık karmaşa içinde vay be yine ölmedim’ diye sevinebiliyorsun bile hatta. Çünkü aşk da boğabilir seni parasızlık da hayatın kendisi bulanık bir su gibidir kimi zaman. Kimi zamansa karanlık ve derin bir kuyu...
İclal Aydın
Selam Sevgi ve Dua ile... | |
|
MaVi_GüL Admin
Mesaj Sayısı : 16821 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: Bir Kere... Salı Nis. 09 2013, 02:04 | |
| | |
|