Ölüm ol(ma)sa
Kimileri için ölüm, kimileri için yaşam sebebi olabilir pek tabi. Zaten birilerinin bu dünyaya sığması için birilerinin hacimce yer açması gerekmez mi? Bundan değil mi, kemiklerimizin dahi bir zaman sonra eriyip gitmesi? Kemik erir mi? diye soruyorsunuz belki, yaşarken eriyen şeyler öldüğümüzde neden erimesin peki? Yüzde yetmişi su olduğu kabul edilen bedenimizden, öldükten sonra suyun buharlaşmadığını ve o her zaman duyduğumuz yaşam döngüsü için havaya karışıp yağmur olarak tekrar inmediğini kim iddia edebilir? Ve o yağmurlarla beslenen karpuzları, maydanozları ve en azından elmaları yemediğini kim söyleyebilir? Peki bir cinnet nöbeti ertesi o genç polisin boynuna geçirdiği halat küçük bir kız çocuğu için bir oyun aracı olsa, kim suçlayabilir onu? O halde ölüm aslında bir yaşam sebebidir.
Ölümden korkuyoruum, ölmek istemiyoruum! bencilliğine de bir son vermeli o zaman. Ne o? Acımasız mı geldi bu size? Hımm, anladım aslında siz ölümden korkmuyorsunuz değil mi? Sadece ölmekten çok daha iyi şeyleriniz var, yapılacak. Peki buyurun, siz devam edin önemli işlerinize(!) Ama ben düşünmeden de edemiyorum işte, yarın öleceğimizi bilsek, bugün naparız acaba? Tamam, klişe oldu kabul ediyorum. Ama uzun bir süredir düşünmediniz bunun hakkında, siz de kabul edin. Çünkü ben düşünmemiştim. Hadi amaa, aynı hayatı yaşıyoruz şurada, indirin maskeleri bir anlığına
Örneğin, belki cebinizde kalan son parayı, metro durağının çaprazındaki köşede dilenen o kör adama verirdiniz. Tamam, kimse emeksiz para hak etmez, o halde her sabah işe giderken havanın sıcaklığına ve soğukluğuna aldırmadan, size gülümseyerek akordeonuyla hep umutlu şarkılar çalan o kadına verirdiniz belki de, en azından bir efor sarf ediyor diye. Belki yıllarca uğraş verip aldığınız evinizi, her gün önünden geçtiğiniz parkın hemen biraz arka tarafındaki bankta yatan o homeless a vermek istersiniz?? Hıı? Nasılsa yarın öleceksiniz ve hiç ihtiyacınız kalmayacak o eve. Tamam, bekâra karı boşamak kolay, ben anne baba olunca anlayacağııım, o evleri siz evlatlarınız için aldınız, o kadar uğraşla... I see, I see
Bundan da vazgeçiyorum. Belki de bir demet gül alıp yıllardır küs olduğunuz abinize götürürsünüz. Nasıl, ölecek olan siz misiniz, o mu sizin yanınıza gelmeli? Yine gurur, yine gurur
Bana bir şey kazandırmadı, pişmanlıklarımdan başka
Kim bilir belki de siz bunun için Cennetin gurur kapısından girersiniz(!)
Hep iyi şeyler mi düşünmeli canııım? O kadar yaşadım, o kadar şey birikti içimde. Onlarla beraber gitmek istemiyorum da diyebilirsiniz. Mesela tam siz karşıdan karşıya geçerken, öncelik yayaya ait olmasına rağmen, tali yoldan ana yola şaak diye direksiyon kırıp önünüze geçen bir arabanın( ki üstelik ana yol o anda bu araba karşıya geçemeyecek kadar dolu, ama sizin önünüzü tıkıyor ) camlarını hemen yandaki inşaatta kullanılan balyozla indirebilirsiniz, yarın öleceksiniz nasılsa. Amaan bu da bir şey mi!! Madem öleceğim yarın, aldattığından şüphelendiğim karımı , kırığıyla beraber gebertirim, nasılsa parmaklıklar yerine toprağa gireceğim, bu dünyadan iki pislik temizlenmiş olur diyebilirsiniz pekâlâ
Herkesin kendi seçimi. Ama o kadar da basit olmasa gerek. O anı belki de asla yaşamadan anlayamayız. Nasıl bir durumda ve nasıl bir psikolojide oluruz, kim bilir
Belki de son gece finale çalışan öğrenciler gibi tüm geceyi ihya ederiz, Nirvanaya ulaşırız belki(!)
Dünyada bir dakikada yüz yedi insan hayatını kaybediyormuş, bunun yanında yeni gelen insan yavrusu iki yüz elli, tahminlere göre
Yani sıra savmasını bilmeli, çirkinleşmeden. Biraz da onlar nimetlerinden faydalansın şu temiz(!) âlemin, değil mi ama?
Ne diyordum? Hımm.. Ölüm diyordum, hayat için hayati öneme sahip
Yarın öleceğimizi bildiğimizde yapacağımız şeyler kısıtlıyken ve hâlâ tam karar verememişken, ölüm olmasaydı acaba neler olurdu bu gemide? Hadi onu da bir düşünsenize
Alıntı