Yoksun Sen
Ben
Esen rüzgârlarda ezilmiş bir çiçek gibiyim
Kaldırımlarda
Öylesine susamış ki bu sokaklar senin kokuna! Hani
Çay içtiğin bardaktan günlerce kokun çıkmamıştı ya? Öylesine özlemiş ki seni bu bomboş ıslak sokaklar
Hani
Seni bulduğunda belki de kimselere asla söyleyemeyeceği her şeyi anlatan insanlar olur ya?
Öylesine sana muhtaç ki her şey
Kendinden öç almak ister gibi daha da dibe batan bu yürek bile
Nedense o eski âsâna dayanmış ak ellerin kalmış aklımda
Ama
Anladım artık
Yoksun sen
Ben
Esen rüzgârlarda ezilmiş bir çiçek gibiyim
Kaldırımlarda
Bir gün nasılsa ve hiç olmadık bir anda karşıma çıkacağını umdum hep Beni senden koparıp alan ne hiç anlayamadım! Yaklaştıkça uzaklaşan bir gemi gibiydin sen, güneşin battığı yere kadar koşsam da sana ulaşamadım Lösemili bir genç kız tanımıştım seni aramaya geldiğim o gün vapurda Tam karşımda oturuyordu Biliyordu galiba iyileşmeyeceğini Simit alıp martılara atıyordu sevinçle Martılar umutlarını yakalamışçasına çığlık attıkça seviçten coşuyordu Oysa ben
Ben senin avuçlarındaydım belki de beni boşluğa savurmadan önce
Avuçlarımda yanmış dua kokuları şimdi yalnızca
Ve eski âsâna dayanmış ak ellerin kalmış aklımda
Ama
Anladım
Yoksun sen
Ben
Esen rüzgârlarda ezilmiş bir çiçek gibiyim
Kaldırımlarda
Küçükken
Yemeğe nasıl oturulur öğretilirdi ya bize? Çorba nasıl içilir? Çatal nerede durmalı, bıçak nasıl kullanılmalı
Tiyatroda, sinemada nasıl hareket edilir, büyükler "nasılsın?" diye sorduğunda kaldırıp siz nasılsınız? diye sormak hani büyük hürmetsizlik ya? Bir sürü yasaklar, kurallar
Ben çocukken çok saftım, hep inanırdım ülkemin insanlarının hayat bilgisi kitabımdaki mutlu aile tablosuna Bütün aile, anne, baba, kardeşler bembeyaz sofra örtüsündeki gibi lekesiz bir beraberlikte sonsuza yürüyeceklerine
Dedemin öğrettiği besmeleli yer sofrasına inat, her gün oturduğum bereket ve besmele unutulmuş medeni sofralara
Nedense günlerce kokunun sindiği o çay bardağı kalmış şimdi aklımda yalnızca
Nereme yesem doymuyorum, nereye gitsem kayboluyorum
Çünkü anladım
Yoksun sen
Ben
Esen rüzgârlarda ezilmiş bir çiçek gibiyim
Kaldırımlarda
Benim bildiğim gibi değilmiş bu dünya
Ne tuhaf herkes ne kadar da mutlu görünüyor aslında Oysa
Hepimiz en ufak bir kızgınlık ya da dargınlıkta kendimizi odamıza atıp bas bas bağırırız Gideceğim! Terk edeceğim hepinizi! Ama hepimiz böyleyiz öyle değil mi? Gidecek bir yerimiz de yoktur aslında Ne olmuş bize? Ne olmuş bu insanlara bilmiyorum, sanki herkes gördüğüm, tanıdığım bütün aileler tesadüfen bir araya toplanmışlar Hepsi bir arabaya koşulu hayvanlar gibi sevgisiz ve çekişerek bir hayatı sürmekte
Sanki en büyük yanlışımız bizim mensub olduğumuz yerde, makamda, evde, işte, okulda olmamızda Meğer ben hep birlikte olmayı özlerken dostlarım ve çevremdeki herkes hep uzakları özlemiş Meğer
Bunlar gerçekmiş
Hani bembeyaz sakalının arasından parlayan o bembeyaz dişlerin vardı ya? Şimdi onlar kalmış sadece aklımda
Bir de kokun sinmiş hâlâ o çay bardağına
Ama
Anladım
Yoksun sen
Ben
Esen rüzgârlarda ezilmiş bir çiçek gibiyim
Kaldırımlarda
Otogarlar gidip dönen yolcuların durağıydı belki Ben seni hangi durakta bekleyeceğimi hiç bilemedim Ne geldiğin ne de gittiğin yerin adresini biliyordum Belki seneler sonra, belki de ömür boyunca arayacağım, bekleyeceğim seni
Lütfen sen gel artık çünkü biz ne gelmeyi ne de gitmeyi becerebiliyoruz Bir tutsak gibi birbirimizin başını bekliyoruz Birbirimize duyduğumuz sevgi bir tutsaklıktan ibaret
Sizin geldiğiniz ülkede de böyle mi hayatlar? Sizin ülkenizde de böyle mi? Bizim gibi kayıplar mı aranır sokaklarda? Herkes çok yakınındakinin sevgi dolu olanını mı arar çok uzaklarda? Biz burada bizi sevmeyenleri sevmeye mahkûmuz Hepimizin hatıraları orta yerde, kitaplar orada, burada! Acıtan, çenesiyle ömür tüketen kadınlar! Bir parça ilgiyi çok gören erkekler
Her şey darmadağın
Her şey yüzüstü, dostluklar bile
Hani özenle dikilmiş bir yama vardı ya paltonda? Nedense o kalmış şimdi aklımda
Ben üzgünüm dede
Çünkü
Yoksun sen
Ben
Esen rüzgârlarda ezilmiş bir çiçek gibiyim
Kaldırımlarda
Yalnızlık
Şimdi yanımda
Yoksun sen
Yoksunuz
Gidecek yerim yok
Seccademden başka
Kaldırımlarda
Saliha Malhun