Bahar ve Bülbülün, Güle Sevdası!
Bahar gelip, baştan başa kainatın örtüsü değişdiği zaman, aklımı za, hatırımıza ilk gelen,sevgilinin huzuruna çıkmak için, kıyafetlerin en güzelini giyip, hazırlanan gül ve güle sevdaların en kudsîsini haykır mak için sabırsızlanan bülbül olur!
Bahar gelsin de,gül ve bülbül hatırlanmasın,benliğimizi, onların sevdası sevgi dimağımızı kuşatmasın, kalemimizin ucuna düşmesin, sev dalarıyla hayallerimizi sarıp, sarmalamasın, dilimize pelesenk olmasın, mümkün mü?
Gül ve bülbül edebiyatımızın da vazgeçilmez iki elemanı, iki müs tesna dekorudur!
Üzerine gül ve bülbülden daha fazla şiir, mani, deyiş, hikaye, de neme ve öykü yazılan başka bir şey var mı, bilmiyorum!
Bülbül; yalnız güzelliği, güzel ve heyecanları çağlayan haline ge tiren sesi, gül; alımlı renkleri, benzersiz kokusu ve eşsiz yumuşaklığı ile değil, taşıdıkları kudsî mefhumlar sebebiyle de, gönül sarayımızın baş mihmanlarıdır!
Peygamber sevdalısı âşıkların, gülün, Güller Efendisi’nin terin den yaratıldığına, bülbülünse, Yüce Rabbimizin,(Habibim!) buyurdu ğu,insan ve melek hiçbir kimsenin, mazhar olmadığı, hususî iltifatının sahibi sevgili Peygamberimizin terinden yaratıldığı kendisine İlahî his le bildirilen güle, bunun için tutkun, bunun için vurgun, bunun için sevdalı olduğuna inanmaları ve bunun için gül ve bülbülün iyi olmaz dertlerine ortak olup, onlar gibi yanıp, yakılmaları, onların derdiyle si nelerine kor düşürmeleri boşuna olmasa gerek!
Peki hiç merak ettiniz mi bülbülün, gülü sevgili edinmesi, onun için kendini harap edip, bitirmesi ne zaman başladı?!
Hz. İbrahim a.s., Nemrud tarafından yakılan ateşe atıldığı zaman, zerreden küreye, canlı, cansız bunu hissetmeyen hiçbir şey kalmadı!
Hz.ALLAH’ın varlığından, Hz. İbrahim’in,Hz. ALLAH’ın Peygamberi olduğundan haberdar olan her şey, “Acaba bu ateşin söndürülmesi için ne yapabilirim?” diye çareler arıyor, çabalıyor. Çabası bir işe yarama yınca, gücü ateşi söndürmeye yetmeyince de feryat ve figanlar arşa yük seliyor!
Hz. İbrahim’in derdine düşen, Onun için bir şey yapamamanın acısıyla içi yananlardan birisi de bülbül!
O, Hz. ALLAH’ın, “Yâ Nâru kûnî berden ve selâmen alâ İbrahîm!” (Ey ateş! Halilim, İbrahim için serin ve selamet ol!) emri ile, ateşin orta sının, tam Hz. İbrahim’in düştüğü yerin gülistan oluşundan, O’nu gül lerin çepeçevre sarıp, kuşatmasından habersiz, etrafı hâlâ kor ve alev ha linde ki ateş dağına hızla uçuyor!
Tam o anda Hz. ALLAH c.c. Hz. Cebraîl’e emrediyor:
“Ey Cebrail!Yetiş,Nemrudu’un ateşine doğru uçan bülbülü ataşe düşüp kavrulmadan tut ve sor bakalım ne istiyor!
Hz. Cebrail yetişiyor. Ateşe düşmek üzereyken bülbülü tutup, soru yor:
“Bülbül! Burada ne arıyorsun, ateşte yanıp, gideceksin!” Bülbül ağlayarak cevap veriyor:
“Hz. ALLAH’ın Halili, İbrahim’i ateşe attılar. Onu kurtarmaya gü cüm yetmez, madem ki buna kadir değilim, hiç değilse onunla beraber ben de yanayım! Diyorum.” Cebrail aleyhisselam bülbüle:
“Gel!” diyor ve İlahî tecelliyi, Hz. İbrahim’in gülistanda olduğu nu ona gösteriyor!
Bülbül bunu görünce, kendinden geçiyor, sevincinden mest olu yor, fer yadı, ağlayıp sızlaması diniyor, dili tutuluyor!.. Hz. Dilini çöz mese, kıyamete kadar, hiç sesi çıkmadan böyle kalır, lal olur!.. Bunu çözmek için Hz. ALLAH yine Hz. Cebraile emir veriyor:
“Ey Cebrail! Halil’im için kendini feda eden bülbüle söyle: Ben den ne dilerse, şimdi dilesin!” Bu emri Cebrail, bülbüle iletiyor:
“İste bülbül! Rabbinden ne istersen iste!”
Bunun üzerine bülbül tekrar dile geliyor:
“Ben!” diyor, “kendimi bildiğim zamandan beri Yüce Rabbimi zikrediyorum! İşittim ki,Rabbimin bin bir güzel ismi varmış! Ama ben onların yalnız yüz birini biliyorum!Madem Rabbim, ne dilersem verece ğini haber verdi. Ben, diğer dokuz yüz ismini de öğrenmek isterim!”
Bülbülün arzusu kabul edilmiş,bilmediği dokuz yüz Esmâ-i Hüsnâ’yı da Hz. ALLAH’ın iradesiyle hemen oracıkta öğrenivermiştir!
Cebrail aleyhisselam bülbülü almış, nârın nûr, ateşin gül olduğu yere, Hz. İbrahim’in bulunduğu gülistana koymuş ve ona ırmağın ke narında ki gül ağacını göstererek:
“Bülbül!” demiş, “bundan sonra, senin yerin burası!”
Bülbül, güle konmuş!O gün bu gündür, o güzel ve tatlı sesiyle âlemi kendine meftun bırakarak ve nice dertli âşıklara,aşkı öğreterek, yılmadan,usanmadan ötmeye, Hz. ALLAH’ın bin bir ismini zikretmeye devam etmiştir.
Bülbül, bu arada, gülün sevdası arkasına saklanarak, Güller Efendisi için, Kıyamet sabahına kadar, en güzel besteleri yapmaya, en güzel kasideleri şakımaya, en içli deyişleri söylemeye, usanmadan, yo rulmadan bu sevdayı en zirvede tutmaya devam edecektir