ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Niçin İlahiyat Fakültesi istiyoruz? Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Niçin İlahiyat Fakültesi istiyoruz?

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Niçin İlahiyat Fakültesi istiyoruz? Empty
MesajKonu: Niçin İlahiyat Fakültesi istiyoruz?   Niçin İlahiyat Fakültesi istiyoruz? EmptyPaz Mart 28 2010, 18:33

NİÇİN İLAHİYAT FAKÜLTESİ İSTİYORUZ

Kütahya Ezop’tan Şeyhî’ye, Evliya Çelebî’den Sunullah Gaybî’ye, Ahmedî’den Ahmed Daî’ye, Kara Fazıl’dan Lala Hüseyin Paşa’ya, Nasır Abdülbaki Dede’den Nutki Dede’ye, Ergun Çelebi’den Molla Abdülvacid’e, İshak Fakih’den Derviş Sakıb Mustafa Dede Efendi’ye, Pir Ahmed Efendiden Şeyhi İlahî’ye kadar ismini sayamadığımız ve pek çok Kütahyalının bile ancak isimlerini bilebileceği pek çok değeri yetiştirmiştir, münbit arazisinde.

Akademisyenlerin ilimizle ilgili “Kütahya çeyiz sandığı gibidir” tespitleriyle veya “Kütahya bir tek yumurta çıkaran tavuk gibi gıdaklamaz. Bir Küheylan doğuran Kısrak misali sessiz ve sedasızdır” türü özdeyişlerle(!) ilimizin sahip olduğu kültürel ve tarihsel mirasın incelenmesi, araştırılması ve tanıtılması yolunda yapılabilecek pek çok çalışmayı, gayreti ihmal ettik, senelerce.

1826 yılına kadar Kütahya’ya bağlı olan Bursa’da Osmanlı Dönemi mezar taşlarını okutmak ve bugün kullanılan dile kazandırmak için bile onlarca ilim adamı çalışırken, Kütahya sadece mezar taşlarının değil tüm belleğinin silinmesini bekleyen bitkisel hayattaki bir hastaya benzemektedir.

1900’lü yılların başında Bursa’dan Konya’ya doğru bir seyahate çıkan ve uğradığı bütün şehirlerle ilgili bilgiler aktaran Mehmet Ziya Efendi Kütahya ile ilgili şu bilgileri veriyor:

“ Kütahya 15.660 müslüman, 4.899 rum(Ortodoks), 2.549 ermeni ve 762 katolik olmak üzere toplam 23.870 nufusa sahiptir. Şehirde 54 cami ve mescid, 35 medrese ve kütüphane, 27 tekke, 4 kilise, 14 han, 11 hamam, 22 değirmen….. vardır.”

“Kütahya gerek İslam hükümdarları ve gerek Osmanlı sultanları zamanında adeta bir ilim merkezi olduğundan pek çok medrese inşa edilmiş ve bu sayede din ve devlete hizmet eden nice faziletli, büyük insanlar yetişmiştir. Merhum Yakub Çelebi’nin yaptırdığı kagir medrese ile Irak-ı Acem’in eski alimlerinden Abdülvacid’in yaptırdığı Vacidiye Medresesi, Hacı İsmail Efendi adıyla tanınan Kürt Alo Paşa’nın ahşap medresesi, Timurtaş Paşa’nın Takvacılar Medresesi, Karagöz Ahmed Paşa’nın Medresesi, Ahmed Paşa’nın Darul Hadis ve Darul Kurra Medreseleri, Çağalazade Rüstem Paşa’nın kargir ve ahşap medresesi, İshak Fakih adlı zatın kargir medresesi, Halil Kamil Paşa merhumun ahşap medresesi, kazaskerlerden Halil Efendi’nin Halîle adıyla meşhur medresesi…”

Acaba bu satırlarda 54 caminin yanında zikredilen 27 tekkeden kaç tanesi bugün ayaktadır. Komşu ilimiz Bursa’da İlahiyat Fakültesi’nde şehirdeki her tekke için onlarca tez hazırlanırken Kütahyamızın tekkeleri için kaç tez çalışması yapılmıştır?

Bugün kütüphanelerimizde tozlu raflarda kimsenin elinin değmediği yüzlerce el yazması eserimiz, bu dilleri bilen araştırmacıların ilgisini senelerdir boynu bükük beklemektedir.

Yüz yıl önce ayakta ve eğitim veren medreselerden kaç tanesinin yerini biliyoruz? Bunları araştırmakla görevli olan, bunları araştırdıkça kendileri yükselecek ve bu şehrin kültürel ve sosyal hayatını da yükseltecek, bu mirası bu şehrin dışındakilerin de görgüsüne açacak insanlar olmadıkça bütün bu değerler unutulmaya mahkum kalacaktır.

Bayazıdların, Fatihlerin ilk gençliklerini yaşadıkları bu topraklarda Lala Hüseyin Paşa’nın büyüttüğü II.Selim de gezmiştir. Bizim gençlerimize bu tarihi anlatacak insanların araştırmalarına ihtiyacımız var. Onların gayretleri ancak Fatih’in çilesini doldurduğu Çilehaneyi gün aydınlığına taşıyabilir.

Bugün insanlar Şebi Arus törenleri için akın akın Konya’ya giderken Mevlana’nın torunu olan Ergun Çelebi’nin kurduğu Kütahya Mevlevihanesi’nden bihaberdir. Amerika kıtası keşfedilmeden yapılmış, kendi yapılış ve ayakta kalma teknikleriyle bugün hala Dönenler Camii olarak hizmet verebilen bu ahşap bina, senelerce İstanbul Yenikapı mevlevihanesi de dahil bütün coğrafyanın Şeyhlerini yetiştirip göndermiştir. Maalesef; bugün meraklısı dışında, hiçbir kimse için, ufak bir camiden öte bir değer ifade etmemektedir.
İlimizin tarihinde kültürün, siyasetin ve ticaretin merkezi olmasıyla edindiği ihtişamın yerinde bugün yeller esiyor. Yakın zamanlarda sahte şeyhlere kapılan insanlarımızın trajedisiyle ülke medyasına konu olmak bu şehrin mirasına en büyük hakarettir. Bugün en değerli din görevlilerimiz kendi mesleki gelişimlerini sağlamak için İlahiyat Fakültesi bulunan illere ya tayin istemekte ya görevlendirme peşinde koşmaktadır. Asırlarca sema törenlerinin en vazgeçilmez neyzenlerini yetiştiren bu topraklar, Ahmet Yakupoğlu’ndan sonra bin bir rica ile musikişinasları şehrine bir iki program için getirmeye razı etmekle uğraşmaktadır.
Hat ve çini sanatının merkezliğiyle asırlarca sanat başkentliği yapmışken, bugün dönenler camisinin kubbesinin restorasyonunda farsça ibarelerin süslemelerini harflerin noktası sanan sözüm ona sanatkarlara mecbur kalmıştır. Çini işlemeciliğindeki hat yazılarının geldiği acınası durum ise başka bir acımızdır.

Ümitsiz değiliz, olamayız. Bu topraklarda sanatı, kültürü tekrar yeşertmek için bizi tarihimizle tekrar tanıştıracak her sebebe tevessül etmeliyiz.

1924 yılında Tevhidi Tedrisat kanunuyla açılan 7 İmam Hatip Mektebi’nden birinin açıldığı ilimizde, 2 yıl içinde öğrencisizlikten diğer şehirlerdeki mektepler kapatılırken sadece ilimizdeki ve İstanbul’daki mektep bu sıkıntılara düşmemiş ve sonunda kanunla kapatılmıştır. Bu durum bile Kütahyamızın diğer 26 ilahiyatın açıldığı il kadar bunu hak ettiğini göstermektedir.

Mevlana’nın oğlu Sultan Veled şiirinde şöyle sesleniyor;
“Kütahya’da bir ay kalana ne mutlu.
İki ay kalacak olursa ziyade münfeyiz ve müstefid olur.
Cennet Kütahya’nın ya altındadır, ya üstündedir.
Feda olsun Lahor, Keşmir ve Tebriz.
Ya Rab kusuru olmayan güzele zeval olur mu?
Bu memlekete kaza bela verme.”

Bu cennetten bihaber olmamızın nedeni bize bu cenneti gösterecek araştırmaları yapacak bir İlahiyat Fakültesine sahip olamamızdır. Bu kusurundan da kurtulacak bu güzele ALLAH da zeval vermeyecektir …..


KİHMED YÖNETİM KURULU
(Kütahya İmam Hatip Mezunları Derneği)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Niçin İlahiyat Fakültesi istiyoruz? Empty
MesajKonu: Geri: Niçin İlahiyat Fakültesi istiyoruz?   Niçin İlahiyat Fakültesi istiyoruz? EmptyPaz Mart 28 2010, 23:54

çiçek10 Allah razı olsun 2 çiçek10
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Niçin İlahiyat Fakültesi istiyoruz?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Niçin Sever Niçin Kızarız?
» Niçin severiz?
» Niçin Aşk Niye Aşk...
» Seni Niçin Seviyorum ???
» Niçin Benden Uzaktasın

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Genel :: Güncel Konular-
Buraya geçin: