Hayasız bir dünyanın kirlettiği, uygunsuz görüntüleri, haram sesleri, Hakkın nazargâhı olmaya namzet gönüllerden içeri alarak, anlık bir zevki, ebedî huzura fedâ eden, bağımlı ruhlara hitâbımız, ihtârımızdır.
p
İlk defa kelimelerle dokunmak istediğimiz uçurum bir konunun, uzaklarında dolaşarak başlamak zorundayız söze… Zirâ bu çetin meselenin ziyadesiyle mahrem, kendimizi temize çıkararak, yok sayıp yadırgayarak kapatılmaya müsait kaygan bir zemini var.
Yazının başlığı seçerken bile soğuk soğuk terler döktük, karar kıldığımız dindar kelimesiyle, “dini dar bir pencereden yorumlayan” ironisine sığındığımızı itirafla başlayalım söze…
Neredeyse 30 yıldır uğraştığımız meslek icabı, en yakınlarımızdan, bizimle ilk tanışanlara varıncaya kadar (bizi en iyi doktorlar anlayacaktır) hep muhatap olduğumuz klişe cümleler vardır:
– Bilgisayarın, programın, akıllı telefonun şurasında şöyle bir sorunum var
diye açılan nice kapılardan geçtik, köprüler kurduk….
Ne yazıktır ki yan komşumuzdan, aile dostumuza, çalıştığımız kurumun idarecisinden, amcamıza, iş arkadaşımızın oğlundan, her zaman gittiğimiz dişçinin külüstür laptopuna, servisci amcanın iphonundan şehrin vaizinin sistemine varıncaya dek, hemen hepsindeki sorunları düzeltirken şahid olduğumuz , yüzüne vurmaktan çekindiğimiz tuzak hep aynıydı: “pornografi”
Yaşadığımız mütedeyyin! çevrede bunları dile getirmek yerine üstünü örterek geçti yıllar, ta ki bu mektubu okuyana dek:
Sözüm ona Müslüman! bir ailede yetişen genç bir kızın itiraflarıydı bunlar:
… Pornografi yüzünden, baktığın tek kadının annem olmadığının farkına vardım. Her zaman yaptığımız şeyleri yaparken senin etrafı gözetleyen gözlerinin farkındaydım. Bu bana bütün erkeklerin gözünün dışarda olduğunu ve güvenilmeyeceğini öğretti. Ancak sen ALLAH’ın “Gözünüzü haramdan sakının.” emrinin çoktan dışına çıkmıştın…
Çeşm-i insaf gibi kamile mizan olmaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz
Kendi hayatının ufacık meselelerine takılıp kalan insanların, bütün gününü devasa insanlık meselelerini çözmeye hasretmesi ne acı! Etraftaki bütün mikropları öldürdüğümüzde temiz olmuyor dünya, geriye kendi pisliğimiz kalmış oluyor sadece! Kendimizi, çevremizi temize çıkarmadan insaf gözüyle bir bakalım gündelik hayatımıza:
Mektuplarımıza aşina olanların ser-levhada görmeye alışık oldukları inciler bu sefer en sona sakladık: Sure-i Me’âric’den 29-31. ayetler:
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ . اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ . فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ
Onlar ki, edep yerlerini(cinsel organlarını) aşırılıktan korurlar. Eşleri; yani [nikah yoluyla] meşru şekilde sahip oldukları dışında[isteklerini frenleyenler:] çünkü ancak o zaman hiçbir kınamaya uğramazlar. Bunlarda başkasını isteyenlere, bunun ötesini arayanlara gelince, onlardır aşırı gidenlerin, haddi aşanların ta kendileri.
Serkeş atlar zapt olunur dizginleri çekilerek
Benim bu azgın nefsim, kimler yola getirecek
Yâ İlahî, kalplerimizi şu azgın nefsin hoyratlığı içinde hantallaşmaktan muhâfaza buyur.
Ey maddenin kasıp kavuran rüzgarının apartman dairelerinde, alışveriş merkezlerinde yalnız ve savunmasız bıraktığı çaresiz insan!
Ey heveslere kapılıp oturan, ey iki kulağını da tıkayan, başını öne eğen adam: Kulağındaki gaflet pamuğunu çıkar da şunu duymaya bak:
Şu azgınlık pusudadır; adamı yoldaşsız, yalnız gördü mü hah der, işte gafil bir adam… Hakikate ulaşmayı istiyorsan, ulaşmış erlerle düşüp kal.. Kavuşmayı, gerçekten kavuşmuş adamdan iste. Kendi noksanın yüzünden olgunluğa varamazsan, Hak Dost şimdicek kendi kemaliyle oldurur seni…
İçimize tuttuğumuz aynadaki buğulardan sıyrılıp, kendimizi toparlayamadık, mektubun sonunu layıkıyla getiremediysek de affola, lütfen ayetleri yeniden okuyun, videoyu bir kez daha seyredin insan sahiplerine vaiz olarak yeter! Sanki hiç bir şey olmamış gibi, bizzat size söylenen bu sözleri, üzerinize alınmadan geçip gitmeyin yeter!
Ümit AKDEMİR
Ankara
Kaynak: umutrehberi