ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Bir Günmüş Yaşadığımın Hepsi Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Bir Günmüş Yaşadığımın Hepsi

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Bir Günmüş Yaşadığımın Hepsi Empty
MesajKonu: Bir Günmüş Yaşadığımın Hepsi   Bir Günmüş Yaşadığımın Hepsi EmptyPaz Tem. 14 2013, 17:01

Bir Günmüş Yaşadığımın Hepsi

Dönüp geriye baktığımızda gördüğümüz her şeye geçmiş deriz. Sonra gelecek; ümitlerimizdir diye tanımlarız. Sonuçta geçmişin hasreti geleceğin ümidi olmasa günlerin anlamı kalmazdı. Yani yaşadığımız bu güne ne anlam yükleyecektik? Geçmişi bazen bir söz ile bazen de bir resim veya fotoğraf ile hatırlarız. Gözden silinen ama akılda kazınan hatıralar gibi. Geleceğe buğulu gözlerle veya pırıl pırıl masmavi bir ümitle bakarız. İyiyi, güzeli ümit ederek.

Bir resim bu geçmişe götüren gemi,
Bakıp atmak gönüldeki hasreti,
Sessiz akıp gidiyor gözümde bir demet,
Ölümsüzlük anı, bir gün öleceğime davet.

Yıllar önce bulunduğum yerin kuru sıcaklığından kavrulan bedenim buğulu bir gözle geleceğe bakıyordu. Buğulu gözlere şöyle seslendim: Bedenin rutubetin içine seyahate giderken, ıslaklığını kim hisseder. Yolculuk esnasında yalnızlığına düşüncelerin ve ümitlerin misafirdir. Garip bir yolcu, dağ başında bir ağaç gibi yalnız, yolcusunu özleyen bir han misali ıssız.

İlk ayrılık değil bu, hasretim her şeye,
Suya, yağmura kokan toprağa,
Akıp giden geçmişe, bir gülün rengine.
Sevgi ve duası eksilmeyen anneye.

Ahh memleket ne garip sendeki sevgi bu.
Vuslatın; çok yiğidin yürek korkusu.
Dünyadan ayrılığı bir salayla duyarsak.
Şafak vakti al, al bağrına kara toprak.

Bereketli topraklarda ekilen başakları, kavuran güneşi hiç bu kadar etkileyici görmemiştim. Sıcaklığın kavurduğu her günde rüzgarın bedeni okşamasını ne kadar özlüyor insan. Rüzgarın yokluğunu bu kadar özleyeceğimi düşünmemiştim. Rüzgarı yağmurun bir habercisi olarak görmekten başka özelliklerinin olduğunu şimdi anladım. Güneşe yönünü dönen bir günebakan gibi bende bedenimi özlemle rüzgarın yönüne teslim ediyorum. Meğer incirin mayası güneşin bağrında saklıymış. Tarlaları beyaza, yeşile ve sarıya bürünürken izlemek ne güzel. Renk renk elbise değiştirir gibi yılda üç ürün vermenin mutluluğunu bir de çiftçiler gözüyle bakalım.

Bu topraklarda yaşarken gurbette neler neler oldu. Büyütürken çektiği acıları, zorlukları, sıkıntıları kısacası yokluk buzlarını kanaat deryasında eriten, ızdırabı ve yorgunluğunu evladın gülüşünde unutan anneyi kaybettim. Soğuk vücuduna sarılıp gözyaşlarımı bıraktım. Derken ablamın ölüm haberini aldım. Kazandıklarım ise hiçbir zaman kaybettiklerimi yerine getiremezdi.

Gurbete alışmış bir kişi olarak hayat devam ediyor. Eğer unutmak gibi bir nimet olmasaydı insan ilk acıyı yaşadığı noktadan bir adım ileri atamazdı. İnsanın mayasında bulunan bu nimeti mutlu, hüzünlü günlerde yaşadık. Sonuçta hepsi gelip geçti. Hep güzeli ümit ettik, güzeli aradık. Ayrılık zamanı yaklaşıyor. Mevsimi gibi dostluklarını da sıcak görmeyi umduğum şu mekanda ayrılırken yanılmadım. Çevremde nice dostları farklı özellikleriyle tanıma fırsatı buldum. Balığın, içinde bulunduğu suyun değerini bilmediği gibi bende yaşadığım günlerde dostlukların bu duruma geleceğini bilmiyordum. Şimdi ayrılık vakti geldiğinde dostların varlığını daha iyi hissettim. Tek başıma ovanın çukuruna inerken ki gibi yine tek başıma bu ovanın çukurundan ayrılma arefesindeyken. Dostluk sevmekle başlar.

Montaigne, Denemeler isimli eserinde dost(luk) kavramını bakın ne güzel anlatıyor: “Dost ve dostluk dediğimiz, çokluk ruhlarımızın beraber olmasını sağlayan bir rastlantı ya da zorunlulukla edindiğimiz ilintiler, yakınlıklardır. Benim anlattığım dostlukta ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık bulamaz olmuşlardır. Onu niçin sevdiğimi bana söyletmek isterlerse bunu ancak şöyle anlatabilirim sanıyorum: Çünkü o, o idi; ben de bendim. Ruhlarımız o kadar sıkı bir birliktelikle yürüdü, birbirini o kadar coşkun bir sevgiyle seyretti ve en gizli yanlarına kadar birbirine öyle açıldılar ki ben onun ruhunu benimki kadar tanımakla kalmıyor, kendimden çok ona güvenecek hale geliyordum.

Günler geceleri geceler gündüzleri,
Yolcu gideceği günü takip ediyor,
Ömür bir nefesinde de kısa geliyor
Ayrılık acısını bilmem ama korkusu sarıyor.

Bende dostun bu sözüne Mevlana’nın bir sözüyle karşılık verdim: Vefa, sadece hasların vasfıdır can. Nisyan unutmak ise hamların. Bedene tutsak olmuş hoyratların nasibi yoktur vefadan. Hayat herkesin bildiği gibi üç gündür: Dün, bugün ve yarın. Ancak anladığım bir günmüş yaşadığımın hepsi.

Necati Bilici

Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Bir Günmüş Yaşadığımın Hepsi Empty
MesajKonu: Geri: Bir Günmüş Yaşadığımın Hepsi   Bir Günmüş Yaşadığımın Hepsi EmptyPtsi Tem. 15 2013, 00:09

çiçek16 Allah razı olsun çiçek16 
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bir Günmüş Yaşadığımın Hepsi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Düzelecek Hepsi Merak Etme...
» İçimden İçine Kaç Kelimem Varsa Hepsi Senin Aslında

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Makaleler-
Buraya geçin: