Yollar
Ömür biter, yol bitmez." demiş büyüklerimiz. Yollar... Ömür kadar değerli, ömür kadar akıcı, ömür kadar naziktir. Ömrü tüketir veya ömre ömür katarlar.
Yollar... Kimisi düz, kimisi kıvrımlı yollar. Kimisi yokuş, kimisi inişli yollar. Kimisi erdirici, kimisi saptırıcı yollar. Yollar... Kimisi doğru, kimisi eğri yollar. Kimisi Hakk'a varan, kimisi de Hak'tan sapan yollar. Her varlığın bir yolu, her yolun bir sonu vardır. Girilen yollar belirler ötelerdeki ahvali çoğu zaman.
Yol vardır, dağdan aşar, dolanır dolanır bir türlü bitmez. Hele bir de yol bekleyen varsa iyiden iyiye çileye bürünür. Kara trenler, bu yollarda yolcularla birlikte hasretleri de taşır sinelere. Bitmeyen yollar, türkü olur taşar yanık gönüllerden:
"Kara tren gecikir, belki hiç gelmez
Dağlarda salınır, hâlimi bilmez."
Yollar vardır, çocukluk günlerimizin geçtiği baba ocağı köyümüze götürür. Kenarlarda, asker alayı gibi bizi karşılayan papatyaların o güzel kokusu burnumuzda tüter her adımda. Uzaklardan, beyaz badanalı evlerin tüten dumanı açığa vurur içimizdeki hasret ateşini. Geçen zamana inat, hiçbir şeyin değişmediğini fark ederiz. Aynı çeşme, aynı kapı, aynı avlu... Birden, zamanın durduğu hissi kaplar benliğimizi. Gidiyor muyuz, geri mi geliyoruz karıştırırız. Yol artık geçmişe akmaya başlar, maziye doğru bir yolculuk vardır hayalimizde.
Bazen zamanın yanısıra, mekânı ve maddî boyutu da değişir yolların. Silikleşiverir gitgide gözümüzün önünde uzayıp giden çizgiler. Artık yol alan, meselenin ruhanî boyutudur. Değişik menfezlere açılır kapılar bu defa. Yollar, kalb ve ruh boyutundan arz semasına, oradan da daha yücelere uzanır. Zaten Hakk'a ulaştırmayanı yoldan saymamış erenler:
"Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hakk'ı göre.
Er odur alçakta dura.
Yüceden bakan göz değil"
Yol alabilmek için istikamet, niyet ve gayret gerekli. Sonra istikameti muhafaza, saptırıcı unsurlar karşısında mukavemet ve devam edebilmek için de sebat. Sarp yokuşlar çıkar önümüze kimi zaman imtihan sırrınca. Sarp mı sarp, yaman mı yaman yokuşlar... Ferhatları çaresiz bırakan, geçit vermez tepeler... Sarp yokuş hâline gelince yolları, Hak erleri hiç değiştirmemişlerdir istikametlerini. Çünkü onlar biliyorlardır yolları geçmeyi, engelleri aşmayı. Biliyorlardır kandan, irinden deryaları geride bırakmayı. Biliyorlardır yeni köprüler inşa etmeyi, yıkıldığında bütün geçitler. Köprüler inşa edip geçip gitmişti, nam salmıştı cihana yürümesini bilenler...
Yolların gidilemeyenleri olduğu gibi, gidip de dönülemeyenleri de vardır. Bunlar Galiçya olmuştur, Çanakkale olmuştur, Yemen olmuştur... Belki bir gün, belki bir gün diye atmıştır yürekler yıllarca. Çalınan her kapıya 'O mu?' diye koşulmuştur. Gelen her mektup 'Ondan mı?' diye açılmıştır. Dönülemeyen yollar, bitmeyen hasret olup türkü hâlinde taşmıştır yanık sinelerden:
"Adı Yemendir, gülü çemendir.
Giden gelmiyor, acep nedendir"
Dönmesinden ümit kesilenler, sonsuza uğurlanmıştı sessiz gemilerin demir aldığı limanlardan:
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan"
Kimi yollara, doğru diye girilmiştir. Ama zamanla rotada sapmalar olmuştur. Ne gariptir ki, zulüm kokan yollarda kolay ilerlenir. Bu tür yollar iniştir, baş aşağı yuvarlanıştır. Şairin dediği gibi: "Oluklar çifttir; birinden nur akar, birinden kir." Ne yazık ki, kılavuzuna güvenip de girmiştir bu tür yollara sapanlar. Süs ve eğlence dolu ortam mest etmiştir kandırılanları. Bu yüzden sona yaklaştıkça anlamışlardır işin vahametini, ama heyhat iş işten geçmiştir. Azıcık bir sapma, zamanla yollarını çıkmaz sokaklara çevirmiştir.
Yollar bazen açık, berrak ve pürüzsüzdür; bazen de dalgalı, fırtınalı... Dağ gibi dalgalar kaplamıştır her yanı. Dağlar, deniz olup kabarmıştır dört bir yönden. Rüzgâr, korkutan uğultusu ile eşlik ediyordur bu tabloya. Parlayan şimşekler, gürleyen gök aşikâr ediyordur İlâhî öfkeyi. Gemi ne yapsın bu hengâmda? Bir sağa, bir sola yatmaya koyulunca, suyla dolmuştur güverte. Sefine, sele kapılan bir çöp gibi sürüklenmektedir. Sürüklenmeyecek bir dala yapışmak gerekir bu hengâmda. Sarsılmayacak, kopmayacak bir kulpa... İradeyi muhkem tutmak, pusulayı gözden geçirmek, rotayı rüzgâra göre ayarlamak, gereksiz yükleri ve korkuyu kapı dışarı etmek yeter mi dersiniz? Dua dua yalvarmak ve İlâhî takdire teslim olmak gereklidir hablü'lmetine (kopmaz ip) sarılmak için.
Yollar yaman, yollar amansız... Hedefe varılmaz kılavuzsuz. Son Nebi'yi (sallallahü aleyhi ve sellem) kılavuz edinmişti saadete erenler. Şimdi kılavuzlarına uymanın mutluluğunu yaşıyorlar Firdevslerde.
Yollar... Ey doğru, dosdoğru yollar... Sizler, hedefe varmak için elzemsiniz. Sizler olmasaydınız bizler Musa'ya (as) başkaldıran insanlar gibi çöllerde yıllarca başıboş dolaşıp duracaktık. Sizler olmasa idiniz bizler uçurumlara, sarp patikalara sapacaktık. Kâh o yana, kâh bu yana toslayıp ömrümüzü heder edecektik.
Yollar... Kader çizgisini taşıyan yollar...
Alâeddin Hekim
Anasayfa 
] 
