mustafa43 Admin
Mesaj Sayısı : 12855 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Altı Üstü Aşktı... Salı Ağus. 14 2012, 20:57 | |
| Altı Üstü Aşktı...
Bir ölümlüktü yani. Bir kere canın çekilecekti tırnaklarından yukarı kanın sızmayacaktı görmeyecektin en basiti tek yüz görümlüğüne kaç yürek boşaltıldığını… topu topu tek nefes tutulacaktı. Gözlerin kuruyacaktı
Aştı üstü aşktı. İlkbaharın adıydı sonbahar. Annem ölecekti en fazlası parmak uçlarımla. Saçlarım asılacaktı iki bakır tel arası. Bir küçük mor menekşe toprağa başkaldırmanın bedeliyle zemheriye kurban edilirken bu kenti kuşlar terk edecekti. Yağmurlar yine düşecekti İstanbul’un yanağına Kız Kulesi’nin şalını savuracaktı rüzgâr Marmara’nın titrek omuzlarına. Kaçmalarını ürkek adımlarını kör bir kâhinin ellerine satan denizkızlarının dili damağına yapışacaktı.
Acıydı… Altı üstü aşktı cürmünün yoktu izahı. Anlaşılmaktı adı tüm anlaşılmamazlıkların! Yatsıya kadardı iki damak arası başı ezilen yeminlerin ömrü. Okşanmayan yetim başların sancısı midelere vururken bir somun ekmeğin hülyasına uykusu kaçacaktı gecelerin. İliklerimdeki zerre hayal ile beslenen bebekler düşecekti rahmimden ayaklar altına. Gri kentlerce ezilecekti başı. Ve ben ağladığımda yağmur duasını bırakacaktı melekler!
Gittikçe aşk oluyorsun dur!
Altı üstü mor bir bakıştı çürük yaprak yeşili. En fazlası canımı alırdı en azından aklımı! Yalnız na-pak aynalar bilirdi en çirkef halimi yanaklarım pul pul dökülürken iki avuç arana. En fazla Eyüp mezarlığında tek kişilik boşluğa iki tecessüd sığardı. En çok İstanbul özlerdi bizi kursağına dolanırken düşlerimiz Salacak’ın. Dalgalar çelme takardı yüreğimiz sürçerdi her ‘‘yağmur toprağa düştüğünde’’… Kulaklarını tıkardı alıp başını terki diyar ederdi Beykoz’un iniltisinden çetr-i nur. Sonra ağlayamazdım el yordamıyla sarılıp yastığıma. Naren bir gece meltemi yalarken sol yanağımı ta uzaklardan mest-i rayiha yayılırdı iğreti güvenlerimizin üstüne ‘‘ölümlerden ölüm beğen benim için sana en fiyakalı yenilgimi sakladım’’ En kıyabildiğin yanımdan hani serçe parmağımdan başla mesela tutun/ma!
Altı üstü ab-ı hayattı… Küstah bir sağanaktı gözlerimizi sırılsıklam üşüten. Kalınamazdı varılamazdı aranılsa bulunamazdı oysa bulunduğunda anlaşılacaktı ne çok aranıldığı. Kendinden geçirirdi adamakıllı titretirdi. Tırnakların mora çalacaktı omuzlarından iki ölü kol asılacaktı dişlerin sızlayacaktı en çok! Kayıp kentlerde bir küçük kızın gözlerine tecavüz edilecekti koca cüsseli aldanışlarca.
Sözleri çıkarsız araflara takılandı. İmtihandı. Sırrı en ifşa olunmayandı. Kimselerce en bilinendi oysa kimselerde en bilinmezlikti! Karmakarışıktı işte hayat kadardı uslu değildi. Altı üstü aşktı beğenilemedi. Beğenilen olmayı diledi en çok denedi denemek hiç beğenilesi değildi. İçinden çıkamadı sonra dışına varılmayandı varılsa durulmayandı. Hak dileyendi hak bilmezlere. Bilemezdi hakkına girilendi!
Gün aşırı lev'-i garâmdı… Her sendeleyişimde yeri alnından öptürecek kadardı. Düz yolda sırt üstü vurgundu şimali. Korktuğum kadardı. Toplasan beş para etmez satsan paha biçilmez. Ne siyahtı ne mavi esmerdi teni gök/yüzünün rengi. Bir lokmanın bedeliydi Cebel-i Rahme tepesinde Firdevs sancısıyla dünya doğurtan! En fazla Kabil kadardı kini en az Habilce masum mazbut ve mai. Belden altı karga leşi sol yanı çöl güneşi dili süt kokulu sabi. Say ki İsrafil suru say ki melek-ül mevt süruru…
Altı üstü aşktı işte cennet kokuşlu el-alem kaçkını. Bu diyarın serabı tenezzülsüzlüğü leyla’nın mecnun’un miracı züleyha’nın garamı yusuf’un dermanı ferhat’ın illası belkıs’ın nazı varlığında ikram olunan nevfel tadı… Aslı astarı bir sen kadardı. Ölçüsü alındı boyu az biraz kısa umutlarımdan uzundu kolları. Mahlukata neşve Rahman’a işve varlığı yokluk üstüne kisveydi. Atsan atılmaz satsan yüreğimdi ilk talibi. Yangındı işte yanılgındı ılgındı. Üç harfinin hatmi vacipti beş harfi ölüm.
Altı üstü aşktı… Düş’müşüm!
Görüşmemiş bir şehirdi belkide adım. Ne keşfe müsait ne ihlale na’müsait. Kefen boyu çırılçıplak yalnızlıktı. En fazla gecenin gözlerinden düşen kireçli su saçlarına dipnot düşecekti özgeçmişini. En kârlı zarardı en nimetkar ziyan. İstiare başı beklerken direnen uykularım sensizlik düşlerimin başına vuracaktı. Ketum heceler dilaltına düşecekti ben sana iki yana düşmüş kollarımla güneşli günler toplayamazken güncemden. Arzın içi titreyecekti meleklerin kalemi devrilirken alnımızdan yukarı.
Altı üstü sevdafeza… En fazla bir kez çalardı kapını en hevesli yanın sağırken.
Ahh’tı! Kovulmuştu cennetten bir kez dünyaya biçilmiş süslü kaftandı.
Aşk’tı! Ölmek için yaratılmıştı!
Züleyha Çay
Selam Sevgi ve Dua ile... | |
|
MaVi_GüL Admin
Mesaj Sayısı : 16821 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: Altı Üstü Aşktı... Çarş. Ağus. 15 2012, 01:39 | |
| | |
|