ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..  Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Cennet Çiçeği
Özel Üye
Özel Üye
Cennet Çiçeği


Mesaj Sayısı : 5244
Kayıt tarihi : 02/08/10
Yaş : 53

Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..  Empty
MesajKonu: Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..    Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..  EmptyC.tesi Ara. 24 2011, 19:00

Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..


İnsan ne söyleyeceğini bilseydi, hayat bu kadar zor olmazdı. Korkular, çekinceler, hesap-kitaplar, amalar, vs’ler hep ne söyleyeceğimizi bilmemekten kaynaklanıyor. Kararlarımızı erteleten en mühim mesele, ne söyleyeceğimizi bilmemekten ileri geliyor. Oysa bir an önce karar vermeli ne söyleyeceğine. Yoksa bizi, sonu gelmez, bitmez karanlıklara, yalnızlıklara, çaresizliğe, umutsuzluğa sürükleyecek her geçen gün. Unutmadan geçen zaman bize ne söyleyeceğimizi öğretmez, eğer söyleyecek bir şeyimiz yoksa. İnadına, zaman kararsızlığımızı, umutsuzluğumuzu katmerleştirir.

Hayat içinde her şey bir şey söylüyor zaten, bizimde ne söyleyeceğimizi bilmemiz gerekiyor. Biz bildiklerimizi konuşmadıkça, bilmeyenler konuşacak. Dudaklarımız her şeyi söylemeye hazır olsun demiyorum, ama zaman geçiyor bununda farkında olunmalı. Söylenmesi gereken sözü bilen, o kararı da vermiş demektir. Nerde neyi söyleyeceğini bilmekte mühim, belki de en mühimi bu. En azından ne söyleyeceğine karar verinceye kadar susmakta bir maharet sayılmalı.

Yusuf(a.s), kendisine özgürlük müjdesi geldiğinde ne söyleyeceğini biliyordu. O cümleyi söylemek için yıllarca beklemişti. Şimdi bizim o cümleyi anımsıyor oluşumuz, o sözün tam yerine oturması ve tarih olması ile alakalıdır. Hz. Yakup, acı haberi aldığında, Yunus(a.s) balığın karnında, Musa(a.s) ağacın gölgesinde, İbrahim(a.s) ateşin içinde, İsmail(a.s) bıçağın altında ne söyleyeceğini biliyordu. Ve bu nedenle tarih onları söyledikleriyle hatırlıyor, kahramanlaştırıyordu.

Yine tarih, ne söylediğini bilmeyen kimlikleri de bize haber veriyor. Nemrutları, firavunları… Ve onların yalan, iftira, hakaret, isyan sözlerini de bildiriyor. Yani daha dünya hayatı sona ermeden, insanlar söyledikleriyle yargılanmaya başlıyorlar. Bu öyle mühim bir mesele ki, yaratan, ne söylediğini bilmeyenin namaza da yaklaşmamasını bildiriyor.

Yüce kitap, çoğu yerde “deki” hitabıyla ne söylenmesi gerektiğini bize bildiriyor. Lakin bizim, bunu nasıl söyleyeceğimiz mühim. Söyleyiş tarzımız, en önemli bir mesajı, değersiz bir lafa da dönüştürebilir. İşte bu nedenle kelimeleri, cümleleri kalbine söylemeyen, onunla yoğrulmayan, onu kalbinden söyleyemez. Ruhuna, kalbine, beynine, varlığına, özüne söylemeli önce. Bunu başardığında ancak, dili, istediği gibi söyleyebilir. Musa(a.s), bunu başardığında gördü ki dilinin sorunu var. Rabbine yalvardı ve Rabbi, onun bu sorununu giderdi.

Hayat içinde elini tuttuklarımız ve elimizi tutanların yüzlerine bakmalı tek tek. Bize ne söylediklerini iyi duymalı, doğru anlamalı. İnsanın sadece kendisinin ne söylediğini bilmesi yetmez, kendisine söyleneni de bilip anlaması gerekir. Zira elinizi tutanlar veya elini tuttuklarınız, sizden daha çok söz söylüyor, sizi etkiliyor olabilir ve siz o sözlerin tesiriyle de konuşuyor olabilirsiniz.

Birde, boşluğa düşüp kaybolan sözler, bize ait sözler olmamalı. Sonra, o sözlerin ardından, o boşluğa düşmek kaçınılmaz olabilir. Bunu derken sözü süsleyelim de süsü olsun da içi kof olsun, demiyorum. Bırakalım bu başkalarının uğraşı olsun. Lakin sözlerimiz bizi, amacımızı, dünyaya bakışımızı anlatsın. Bizden sonrada bizi anlatsın. Bakın tarihe kahramanları yaptıklarından çok sözleriyle yâd eder. Ve söyledikleri söz zaten nasıl yaşadıklarını, neler yaptıklarını anlatır. Zaten o sözün süsü, hakikatiyle taçlanmıştır, başka süse ihtiyacı yoktur.

Durum ne olursa olsun ne söyleyeceğimize dikkat etmeli. Çünkü söylediğimiz sözün altında kalmakta var. Bu berbat bir şey olur. Boyumuzdan büyük sözler, boynumuzu eğik bıraktırırsa zor olur, utanç verir. Söylemek, ağırdan alarak değil, ağırlığını koyarak, usulünce, bilerek, biraz dinleyerek, bazen de dinlenerek söylemek. Söylemek için de önce iyice dinlemek. Sözümüz bizden çıkıp gitmeden evvel, içimizde biraz yol almalı, dinlenmeli, demlenmeli.

Zor biliyorum, hem de çok zor. Elbette hatalarımız olacak. Onlardan kaçmak, belki de hayattan kaçmak olacaktır. Ama doğrudan, doğru sözden de kaçınmayalım. Zaman hepimize lazım. Ne söylemesi gerektiğini insan bazen zamanla bulur. Bu nedenle zamandan yana şikâyetçi olmak yanlıştır. Zamanla olgunlaşanlar zamana kusur bulamazlar, bulmamalılar.

Ne söyleyeceğini bulmak için, doğru sorular sormak gerekir. Bunun için ne soracağını da bilmek gerekir.” Akıllı kişinin dili, kalbinin; ahmak kişinin ise kalbi, dilinin gerisindedir.” Der Hz. Ali. Evet, ALLAH insana beyanı öğretti, lakin aynı zamanda dinlemeyi de öğütledi. Konuşmaya başlamadan evvel etrafımızı dinlediğimizden çok daha fazla kalbimizi de dinlemeyi öğrenmek zorundayız. Nedeni şu ki söylediğimiz söz nedeniyle en fazla kalp incinir.

Kontrolü en zor şeylerden biridir dil. Bir insanı öfke anında tanımak daha kolay. O vakit kişiliğini en iyi sergilediği zamanlardır. Bu nedenle “dilin kemiği yok” denir. İnsan pek çok sorunu konuşarak hallediyor olmasına rağmen, konuşmak çoğu defa korku verir insana. Doğruyu söylemek korkuttuğu gibi, yanlış söylemekte korkutur insanı.

Dili olgunlaştırmak için aklı olgunlaştırmak gerekir. Hz. Ali “akıl olgunlaştığında, konuşma azalır” diyor. Yine O, “kişi dilinin altında gizlidir. Dil, gemi azıya alan azgın bir ata benzer; serbest kaldığında önüne geleni tepeler, parçalar.”der. Daha başka bir söz söylemeye gerek var mı? Bilmiyorum. Sanırım daha fazla söz, sözdeki sırrı yok eder.

Boğaz dokuz düğümmüş, sekizini yutup birini konuşmak lazım gelirmiş. Biz doğruyu doğru zamanda konuşmaya azmedelim ve ne söyleyeceğimizi bilinceye kadar da konuşmayalım. En azından doğruyu bulmak için konuşalım. Yoksa gerisi gerçekten lafı güzaf olur.



Halise Ekemen
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
tugra
Yeni Üye
Yeni Üye



Mesaj Sayısı : 28
Kayıt tarihi : 04/07/11

Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..  Empty
MesajKonu: Geri: Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..    Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..  EmptyC.tesi Ara. 24 2011, 20:37

Boğaz dokuz düğümmüş, sekizini yutup birini konuşmak lazım gelirmiş. Annem her zaman bizlere bunu tavsiye ederdi kucukken anlamazdim hatalar yaptikca surcmler yasadikca filozof annemin nicin bizi uyardigini anladik Rabbim biz kullarini bos konusan bosa dinleyenlerden etmesin insaallah eline saglik kardesim guzel paylasim olmus
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..  Empty
MesajKonu: Geri: Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..    Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..  EmptyPaz Ara. 25 2011, 01:29

çiçek Allah razı olsun çiçek
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dilin kemiği yoktur.. Hatalarımız çoktur..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tatlı Bir Dilin De Mi Yok ?
» DİLİN AFETLERİ
» Dilin Yalan Söylüyor
» İslam'da Uğursuzluk Yoktur
» Aşk Dilin Kesintisi Yüreğin Sürekliliği

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Makaleler-
Buraya geçin: