Hayal Kanatlı Kuşun Rüzgarıyla Savrulmuş...
Ey yâr!
İşte yine yalnızız ve yine seninle baş başayız.
Öylesine yakınsın ki hücrelerime, bak yine derunumdasın. Oysa sen benim en ulaşılmazımdın ben ise senin değersiz kalabalıklığın. ..
İsyan bizim işimiz değildi ama küsmüştüm ta binyıllar evvelinden talihsiz kaderime..
“Kader” demiştik alın yazımızla ayrı ağaçlarda açan çiçeklerimize..
“Kısmet” demiştik hani bin yıllar evvelinden, belki mahşere... Hüzün ekmiştik hayat bahçelerine alamadığımız muratlar yerine..
Mısralar örmüştük, belki, bir gün okunur yüzyüze diye, aslı yine mahşere saklı.
Ne mısralar okunacak artık, ne de mahşer bizi bekleyecek böyle umutsuz yalnızlıkların terkisindeyken biz.
Her gün bin defa yüz bin defa koparken kıyametimiz!
Hani sıratta el ele tutuşacaktık,
ruz-i mahşerde murat alacaktık,
ne oldu benim beyaz dolaklı gelinliğime?
En çok, ama en çok yabancı olmaktan korkardım, ki insanın en korktuğu şey başına gelirmiş.
Ölmek senden uzak kalmak değil, senden gayrı olmakmış. Şimdi ecel bana ne yapabilir ki, beni belirsizliklere terk eden bir çift ela bakışla vurulmuşken ben!
Ne zaman gözyaşlarım gecelerde yol bulursa,
ne zaman ince bir ezginin namelerinde yürek ucum sızlarsa, ve ne zaman bütün yıldızlar sineden gökyüzüne fırlarsa;
işte o zaman kırılgan bir mum ışığında ağarır saçlarım. Sürgünlerdeyiz ey yar!
Yürek sürgün!
Yürek yalnız!
Yürek kırık!
Hangi merhem onarır sevdanın açtığı yarayı,
hangi tabip sarar?
Hangi şiir tam manasıyla anlatır vuslatsız sevdaları?
Adı aşk! Adı masal! Adı imkansız!
Oysa yıllarca hasreti çekilen bir sevgili, hayal değildir hayallerden öte…
Yüreğim yorgunluğunla hemhal olurken, kendi canında bulduğu bir resmi resmediyor gözlerinin aynasına,
senden gelen, sana benzeyen,
ve aradaki dağları yıkmak isteyen.
Yine yorgunluktur mısralarıma çöken terennüm,
tatlı bir rehavetle titriyor çan çiçekleri.
Çaresiz bir teslimiyetten ziyade gönüllü ram olurken kadere ve her şeye mektup;hayal kanatlı kuşun rüzgarıyla savrulmuş...
Adı üstünde düş işte, bir düş! '
Düşlerin gerçek olabilmesi için uyanmak lazım demişti bir dostum.
Ama ben uykumda kalmak istiyorum çünkü korkuyorum, çünkü incinir her bir yanım, kırılır dallarım,
kırılır suya düşer sevdalarım ve ben her sabah suya değen yapraklarımla sana ağlarım!
Çünkü şimdi -miş li geçmiş zamanların hikayesiyiz bak..
Ne çabuk geldi korktuğumuz yarınlar.
Durgun sular hüzün ekiyor damlalardan dakikalara.
Bir de saatler çelme takıyor belki gerçekleşmesi imkansız düşlerimize.
Bir yıldız gibi kayıp gitmek ne kötü.
Ne hazin şey ıslak gözlerle bir beyaz mendile mecbur olmak. Bir sırlı vedanın arkasında asılı kalmak ne kötü!
Merak ederim düşler hep yalnız mı büyür, yalnızlıklarda mı? Evrenin sonsuz çığlığı şimdi kulaklarında.
Sus ve dinle senden başka kimsenin duyamadığı o fısıltıyı. Bak yıldızlar dökülüyor gecelerine
aç ellerini çevirme kısmetini tutunmuşken
sonsuzluğun etek ucuna.
Aşka adanmışlığınla düş sende bir meteor çukuruna,
düş ki gözlerin baksın her gece sonsuza !
Bir su damlasını düşünüyorum, zirvelerde kayaların içinde donan tek bir su damlası ki donarken çatlatır kayaları. Kendimi düşünüyorum sonra susan, suskulardan medet uman ve susarken hayatı çatlatan!
Çatla hayat! Çatla artık!
Sevim Yakıcı (Kargülü Almila)
Selam Sevgi ve Dua ile...