ebeda Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi |
Son Konular
|
Konu
|
Son Yazan |
GöndermeTarihi |
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:26
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:25
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:25
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:24
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
|
|
| Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:14
|
| | Dil gönlün, gönül rûhun, rûh da... | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
beyza57 Dost Üye
Mesaj Sayısı : 567 Kayıt tarihi : 25/08/08 Nerden : hollanda
| Konu: Dil gönlün, gönül rûhun, rûh da... Perş. Eyl. 18 2008, 01:17 | |
| Dil gönlün, gönül rûhun, rûh da...
İnsan, sadece et ve kemikten ibaret bir varlık değildir. İnsanı, diğer varlıklardan ayıran rûhudur. İnsan deyince, rûhu kastedilir. Bütün güzellikler, insanın rûhundan, kötülükler ise, nefsinden gelmektedir. Rûhu besleyen, ü teâlâya imândır ve Onun sevgisidir. Nefsi besleyen ise, ü teâlâyı inkârdır ve Onun yasak ettikleridir. Bunun için insan, her şeyden önce, rûhunu beslemelidir. Rûhun gıdâsı, İslâmiyet’tir ve onun bildirdikleridir. Rûhunu beslemeyen, onun gıdasını vermeyenlerin, âdî bir hayvandan farkları olmaz. Böyle insanlarda, sevgi, acıma, şefkat, anlayış ve merhamet kalmaz. Böyle kimseleri, en kötü maksatlar için kullanmak, çok kolaydır. Çünkü, bunları kötü işlerden koruyacak inandıkları, itâat ettikleri, teslîm oldukları, yüksek bir varlık kalmamış, inançları kaybolmuştur. Bu gibi insanlar, korkunç bir canavar gibidirler, nerede, kimlere, ne şekilde kötülük yapacakları belli olmaz. İnsanlık âlemini mahveden en kötü işler, böyle kimselerden zuhûr eder. Kötü huylar, kalbi, rûhu hasta eder. Bu hastalığın artması, kalbin, rûhun ölümüne sebep olur. Kötü huyların en kötüsü olan şirk, inkâr ise, kalbin, rûhun en büyük zehiridir. Îmân bulunmayan kalb, ölmüş demektir. Ölmüş olan kalb ise, temiz olmaz.
En lüzûmlu ilim!.. Ahlâk ilmi, kalb ve rûh temizliği bilgisi demek olup, çok kıymetli ve en lüzûmlu bir ilimdir. Çünkü, kalbin ve rûhun kötülükleri, bu ilim ile temizlenebilir. Kalbin ve ruhûn, iyi huylarla sıhhatli ve kuvvetli olmaları, Ahlâk ilmi ile mümkündür. İslâm âlimleri; “İnsana vâcib olan birinci vazîfe, îmân, amel ve ihlâs sâhibi olmaktır. Dünyâ ve âhiret saâdetleri, ancak bu üçüne kavuşmakla elde edilir. Amel, kalb ile ve dil ile, yanî söz ile ve beden ile yapılacak işler demektir. Kalbin işleri, ahlâktır. İhlâs, amelini yanî bütün işlerini, ibâdetlerini, yalnız ü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için yapmak demektir” buyurmuşlardır. Yapılması ve yapılmaması lâzım olan şeyler, yâ belli bir uzuv ile yapılır, yâhut bütün beden ile yapılır. Günâh işlenen uzuvlardan sekiz uzuv meşhûrdur. Bu uzuvlar; kalb, kulak, göz, dil, el, mide, ferc ve ayaklardır. Kalb, insanın göğsünde, sol tarafında bulunan yürek denilen et parçasına üfürülmüş rûhânî bir latîfedir. Rûh gibi, madde olmayan bir varlıktır. Günâh işleyen, bu uzuvların kendileri değildir. Bunlarda bulunan his kuvvetleridir. Dünyâda ve âhirette saâdete kavuşmak, râhat etmek isteyen kimse, bu uzuvların günâh işlemelerine mâni olmalıdır. Günâh işlememek, kalbinde meleke, tabîat, hâlini almalıdır. Bunu başarabilen kimseye, sâlih mü’min denir. Kalbde tabîat hâlini almadan, kendini zorlayarak günâhlardan sakınmak, takvâ olur ise de, sâlih ve velî olmak için, günâh işlememek tabîat, huy hâlini almalıdır. Bunun için de, kalbin temizlenmesi lâzımdır. Kalbin temizlenmesi, İslâmiyet’e uymakla olur. İslâmiyet ise, üç kısımdır: İlim, amel ve ihlâs. Emirleri ve yasakları öğrenmek, öğrendiklerine tâbi olmak, bunları yalnız rızâsı için yapmak lâzımdır. Kur’ân-ı kerîm, bu üçünü emir ve medhetmektedir. Şems-i Tebrîzî hazretleri; “İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalb ve sabreden beden” buyurmuştur. İnsanların ü teâlâya karşı, kalb ile, dil ile ve beden ile yapmaları ve inanmaları lâzım olan şükür borcu, kulluk vazîfeleri, ü teâlâ tarafından bildirilmiş ve Onun sevgili Peygamberi tarafından ortaya konmuştur. ü teâlânın gösterdiği ve emrettiği kulluk vazîfelerine İslâmiyet denir. ü teâlâya şükür, Onun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Bu yola uymayan, bunun dışında kalan hiçbir şükrü, hiçbir ibâdeti, ü teâlâ kabûl etmez, beğenmez. Çünkü, insanların, iyi, güzel sandıkları çok şey vardır ki, İslâmiyet, bunları beğenmemekte, çirkin olduklarını bildirmektedir.
Dil söylemeseydi!.. Sa’dî-i Şîrâzî hazretleri buyurdu ki: “Dil ile kulak, kalbin anahtarıdır. Dil söylemeseydi, gönüllerin esrârı gizli kalırdı. Dil; şükretmek içindir. Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz. Kulak; Kur’ân-ı kerîm ve nasîhat dinlemek içindir. Bâtıl ve boş sözler için değildir. İki göz; ü teâlânın kudret ve san’atını görmek içindir. Eşin dostun ayıbını görmek için değildir.” Sırrî-yi Sekatî hazretleri de; “Dil, kalbin tercümânı, yüz kalbin aynasıdır. Kalbde gizli olan, yüzde meydana çıkar” buyurmuştur. Netice olarak, dil gönlün, gönül rûhun, rûh da insanın hakikatinin aynasıdır. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin buyurduğu gibi: “Dil kalbin aynasıdır. Gönül de, rûhun aynasıdır. Rûh, insanın hakîkatinin aynasıdır. İnsanın hakîkati de, Hak teâlânın aynasıdır. Ve söz söylemek, dilin gönülle, gönlün de Hak ile olduğu zaman makbûldür...” | |
| | | mustafa43 Admin
Mesaj Sayısı : 12855 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: s.a Perş. Eyl. 18 2008, 01:38 | |
| Netice olarak, dil gönlün, gönül rûhun, rûh da insanın hakikatinin aynasıdır. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin buyurduğu gibi: “Dil kalbin aynasıdır. Gönül de, rûhun aynasıdır. Rûh, insanın hakîkatinin aynasıdır. İnsanın hakîkati de, Hak teâlânın aynasıdır. Ve söz söylemek, dilin gönülle, gönlün de Hak ile olduğu zaman makbûldür...”Allah razı olsun beyza kardeş mükemmel bir yazı.dil ne söylerse gönülden söyler.dil kendi lisanını kullanırsa bu o kadar belli olurki samimiyetten ve doğruluktan uzaktır o söz. yalan ve yapmacıktır dilden gelen sözler.ama gönül dili ki insanın en samimi en doğru sözleridir dile vuran.çünkü insan içinde yaşadıklarını hissettiklerini döker ortaya.bunlarda da güzellik ve hoşluk varsa bunun kaynağıda ruhun güzelliğini yansıtır ve kalıcıdır ebedidir bu sözler.nefsani sözler an nefsin hoşuna giden sözlerdir çünkü. ruhun güzelliği gönüle,gönülün güzelliği ruha,ruhun güzelliği dile imanın gereğide bu değilmidir.kalb ile tasdik,dil ile ikrar.gönül iman edecekki dil ikrarda olsun.selam ve dua ile | |
| | | MaVi_GüL Admin
Mesaj Sayısı : 16821 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: Dil gönlün, gönül rûhun, rûh da... Perş. Eyl. 18 2008, 01:44 | |
| - mustafa43 demiş ki:
- Netice olarak, dil gönlün, gönül rûhun, rûh da insanın hakikatinin aynasıdır. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Dil kalbin aynasıdır. Gönül de, rûhun aynasıdır. Rûh, insanın hakîkatinin aynasıdır. İnsanın hakîkati de, Hak teâlânın aynasıdır. Ve söz söylemek, dilin gönülle, gönlün de Hak ile olduğu zaman makbûldür...”
Allah razı olsun beyza kardeş mükemmel bir yazı.dil ne söylerse gönülden söyler.dil kendi lisanını kullanırsa bu o kadar belli olurki samimiyetten ve doğruluktan uzaktır o söz. yalan ve yapmacıktır dilden gelen sözler.ama gönül dili ki insanın en samimi en doğru sözleridir dile vuran.çünkü insan içinde yaşadıklarını hissettiklerini döker ortaya.bunlarda da güzellik ve hoşluk varsa bunun kaynağıda ruhun güzelliğini yansıtır ve kalıcıdır ebedidir bu sözler.nefsani sözler an nefsin hoşuna giden sözlerdir çünkü. ruhun güzelliği gönüle,gönülün güzelliği ruha,ruhun güzelliği dile imanın gereğide bu değilmidir.kalb ile tasdik,dil ile ikrar.gönül iman edecekki dil ikrarda olsun.selam ve dua ile | |
| | | fatma16 Dost Üye
Mesaj Sayısı : 683 Kayıt tarihi : 23/08/08
| Konu: Geri: Dil gönlün, gönül rûhun, rûh da... Perş. Eyl. 18 2008, 09:56 | |
| | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Dil gönlün, gönül rûhun, rûh da... Perş. Eyl. 18 2008, 13:43 | |
| - MaVi_GüL demiş ki:
- mustafa43 demiş ki:
- Netice olarak, dil gönlün, gönül rûhun, rûh da insanın hakikatinin aynasıdır. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Dil kalbin aynasıdır. Gönül de, rûhun aynasıdır. Rûh, insanın hakîkatinin aynasıdır. İnsanın hakîkati de, Hak teâlânın aynasıdır. Ve söz söylemek, dilin gönülle, gönlün de Hak ile olduğu zaman makbûldür...”
Allah razı olsun beyza kardeş mükemmel bir yazı.dil ne söylerse gönülden söyler.dil kendi lisanını kullanırsa bu o kadar belli olurki samimiyetten ve doğruluktan uzaktır o söz. yalan ve yapmacıktır dilden gelen sözler.ama gönül dili ki insanın en samimi en doğru sözleridir dile vuran.çünkü insan içinde yaşadıklarını hissettiklerini döker ortaya.bunlarda da güzellik ve hoşluk varsa bunun kaynağıda ruhun güzelliğini yansıtır ve kalıcıdır ebedidir bu sözler.nefsani sözler an nefsin hoşuna giden sözlerdir çünkü. ruhun güzelliği gönüle,gönülün güzelliği ruha,ruhun güzelliği dile imanın gereğide bu değilmidir.kalb ile tasdik,dil ile ikrar.gönül iman edecekki dil ikrarda olsun.selam ve dua ile |
| | | | Dil gönlün, gönül rûhun, rûh da... | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|