ebeda Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi |
Son Konular
|
Konu
|
Son Yazan |
GöndermeTarihi |
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:26
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:25
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:25
|
|
| Cuma Şub. 09 2024, 12:24
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
|
|
| Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
|
|
| Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
|
|
| Ptsi Kas. 06 2023, 20:14
|
| | Kim İçin? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Nur_Sultan Moderator
Mesaj Sayısı : 3652 Kayıt tarihi : 21/09/08 Yaş : 55
| Konu: Kim İçin? Perş. Kas. 04 2010, 13:16 | |
| Yalnız Allah için yapmak ve yapılanı mümkün mertebe gizlemek ne kadar övülmüşse, gösteriş için yapmak ve riyakârlık da o denli kerih görülmüştür. Sahabilerden biri Efendimiz s.a.v.’e sordu: “Kurtuluş nerededir, nededir?” Efendimiz s.a.v. cevap verdi: “Yaptığı amel ile insanlara gösteriş etmemektedir.”
Yalnız O bilse, gönlümden geçenler gibi. Unutturulsa, unutsam, yalnız O duysa. Cihan kör olsa da yalnız O görse… Ara vakitlerde, belki dar bir zamanda yalnız O’nunla geçen bir dakikam olsa. O’nu düşündüğüm, O’nu andığım… Haşyetinden gözlerim yaşarsa. Yalnızlığımı o denli duysam da yalnız O’na dayansam. O’ndan istesem, O’ndan beklesem. Kıyılarda köşelerde verdiğim ama unuttuğum bir lokma ekmeğim, bir yudum suyum olsa. Kuş unutsa, kedi unutsa, ben unutsam. O bilse, O hatırlasa. Yalnız O’nun bildiği, O’nunla dolduğum bir anım olsa. Rabbim, desem. Gecelere yazılsa, sulara yazılsa. Gönlümden geçenleri yalnız sen duyarsın ya, öyle gönülden olsa… O Kalptir ki…
Efendimiz s.a.v. uzunca bir hadisinde anlattılar: “Allah Tealâ yeryüzünü yarattığı zamanlar yeryüzü çalkalandı durdu. Yeryüzünü teskin etmek için kazık vazifesini gören dağları yarattı. Bunu gören melekler: Şüphesiz ki Allah’ın yarattıkları içinde dağlardan güçlüsü yoktur, dediler.
Allah Tealâ sonra demiri yarattı. Demir dağları yardı. Melekler bu sefer: Muhakkak ki demir dağlardan güçlüdür, dediler.
Sonra ateşi yarattı. Ateş demiri eritti. Melekler ateşi demirden güçlü gördüler. Suyu yarattı sonra. Su ateşi söndürdü. Öyleyse su hepsinden daha güçlü kuvvetliydi. Rüzgârı yarattı, rüzgârda su çalkalandı.
Allah Tealâ bu şekilde birbirinden kuvvetli varlıkları yaratınca melekler hangisinin daha kuvvetli olduğuna karar veremediler. Allah Tealâ’ya sordular. O buyurdu:
En kuvvetli yarattığım, sağ elinin verdiğini sol elinden gizleyen âdemoğlunun kalbidir.” Ve Efendimiz s.a.v. kıyamet gününü anlatır ki, o gün Arş’ın gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı gündür. O gün Allah Tealâ’nın gölgelendireceği yedi kısım insanı bizlere haber verir. Der ki:
– O insanların yedincisi, sağ eli ile verdiğini sol elinden saklayacak kadar gizliliğe riayet edenlerdir.
Ve buyruldu ki: “Eğer sadakalarınızı açıktan verirseniz ne güzeldir. Ve eğer onları gizler de gizlice fakirlere verirseniz bu gizleyiş sizin için daha hayırlıdır. Ve günahlarımızdan bir kısmının affına vesile olur. Hem Allah ne yaparsanız haberdardır.” (Bakara, 271)
. . . Unutsam, unutturulsa. Şüphesiz ki sen haberdarsın Rabbim. Sen Rabbim, sen haberdar olduktan sonra cihan küçülse, önemini yitirse… Yalnız senin bildiğin kabahatlerim o gizlilik hatırına kimseler duymadan, bilmeden birer birer silinse. Sen bilsen her şeyi bildiğin gibi… Sen Bilirsin Halimi
Öyleleri vardı ki Efendimiz s.a.v.’in arkadaşları içinde, daima Efendimiz’in sohbetinde bulunur, O’nun ilminden feyz alırlardı. O’nun ağzından çıkan tek bir kelimeyi kaçırmak istemezlerdi. Gecelerini ibadet ve Kur’an-ı Kerim okumakla geçirirlerdi. Geçimlerini temin için yakacak toplar, bunları satar ve yiyeceklerini alırlardı.
Başka kabilelere öğretici göndermek gerektiğinde onlar giderdi. İslâm mürşitleriydi onlar, muallimdiler, kurraydılar. Suffelilerdi onlar. Sürekli bir gelirleri yoktu.
Zar zor geçinir, bazen bir iki gün yiyecek bulamazlar, namazda ayakta duramayacak hale gelir, yere düşerlerdi.
Efendimiz s.a.v.’e bir hediye geldiğinde hemen Suffelileri çağırır, gelenleri onlarla paylaşırdı. Kendilerine verilen, gelen dışında kimseden bir şey istemezlerdi. Belki çoğunlukla bilinmezdi halleri.
İşte bu sırada, sözsüz ve takatsiz kalındıkta Hak devreye girer, söz olurdu. İhtiyacını halka duyurmaktan çekinenler için Hak Tealâ buyururdu: “Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış, yeryüzünde dolaşamayanlara, hayâlarından dolayı kendilerini tanımayanların zengin sandıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan yüzsüzlük edip de bir şey istemezler. Sarf ettiğiniz her hayrı Allah elbette bilir.” (Bakara, 273)
Ve Efendimiz s.a.v. buyurmuşlardır: “Hani o sadaka için kapı kapı dolaşıp, halkın kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci sınıfı yok mu? Bunlar düşkün değildir. Belki gerçek düşkün, kendini geçindirecek malı olmayan ve kendisine sadaka vermek için halk tarafından muhtaçlığı bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan sadaka istemeyen iffetli, nezih kimsedir.” Bir tek Hak bilir hallerini. O’ndan ister, O’na dayanırlar. O’na arz ederler de hallerini, Hak bildirir onların halka hallerini.
Kim İçin?
Yalnız Allah için yapmak ve yapılanı mümkün mertebe gizlemek ne kadar övülmüşse, gösteriş için yapmak ve riyakârlık da o denli kerih görülmüştür.
Sahabilerden biri Efendimiz s.a.v.’e sordu: – Kurtuluş nerededir, nededir?
Efendimiz s.a.v. cevap verdi: – Yaptığı amel ile insanlara gösteriş etmemektedir. Ve yine arkadaşlarıyla yaptığı bir sohbet esnasında buyurdu: – Sizin için en çok korktuğum şey küçük şirktir.
Arkadaşları merakla sordular: – Küçük şirk nedir ey Allah’ın Rasulü?
Buyurdu ki: – Küçük şirk riyadır. Allah Tealâ herkesi ameline göre mükâfatlandıracağı kıyamet günü riyakârlara: “Dünyada kime gösteriş yapmış iseniz gidin bakın, onların size vereceği bir mükâfat var mı?” buyuracaktır..
Ve yaptıkları amel karşılığında insanlardan bir karşılık, yardım ya da övünme bekleyenlere ağır bir ihtar geliyor. Nebi s.a.v. buyurdular: “Kıyamet günü Allah Tealâ riyakârlara buyuracak ki: Size alışverişte kolaylık gösterilmedi mi? Size, siz selam vermeden selam verilmedi mi? İhtiyacınız giderilmedi mi? Siz mükâfatınızı aldınız, size ecir yok!”
Ve yine buyurdular: “Kıyamet günü iş güçleştiği zaman erkek kadın her mümin Rabbinin azametine secde eder. Yalnız dünyada halka gösteriş yapmak için secde edenler secdesiz kalırlar. Gerçi o riyakârlar da secde etmeye çalışırlar, fakat eğilip secde edemezler.”
. . . Gönlüne bak, gönlünü yokla, gönlüne sor… Niçin, kim için? Beklentim nedir? Rıza, rıza, rıza diyebilmek duasıyla.. Bir ferahlık vardır, gelir: Sahabeden biri Nebi s.a.v.’e sordu: – Ey Allah’ın Rasulü, ben amelimi gizli yaparım, duyulmasını istemem. Fakat duyulur. Duyulunca da sevinirim. Ne buyurursunuz? Nebi s.a.v. cevapladı: – Senin için iki karşılık vardır. Biri amelinin, diğeri de duyulmasının mükâfatıdır. Aynada bir an güzel görünebilmek adına ebedi güzelliğimizi kaybetmek ne acı. Aynalarda kaybolur, akar gider her güzellik.
Allah yaptıklarımızdan haberdardır. Neyi, ne için, kim için yaptığımızdan da.
Gönlüm, sen ne dersin bu işe?
Karıncanın Ayak Seslerinden Şeddad b. Evs r.a. bir gün Nebi s.a.v.’i ağlar vaziyette gördü. Sordu: – Ne oldu ya Rasulallah, niçin ağlıyorsunuz? Nebi s.a.v. buyurdu: – Ümmetim için ağlıyorum. Onların şirke düşmesinden korkuyorum. Gerçi ümmetim puta, aya, taşa tapmazlar. Ancak onlar amelleri ile riya ederler. Yani insanlara gösteriş yaparlar. Amelleri yalnız Allah için değildir. İnsanlara herhangi bir dünyalığı hedefleyerek ibadet ederler. Ve Efendimiz s.a.v. karıncanın ayak seslerinden daha gizli olarak tarif ediyorlar.
Ve bir kudsî hadislerinde buyuruyorlar: “Allah Tealâ buyurur: Benim için bir amel işleyip başkasını buna ortak eden kimsenin bu ameli tamamen kendisi içindir. Ben bu amelden uzağım. Bu ortaklıktan en uzak, en müstağni olanım.”
. . . Riya, gösteriş ne kadar korkutuyorsa, yalnız Allah’ı murat etmek de o denli müjdeli… Maksudumuz sensin ya İlâhi! Matlubumuz sen. Dilimiz bu zikri söyler. Gönlümüz doğrular bir gün. Duamız budur.
Huşu Kalptedir
Efendimiz s.a.v. buyurdular: “Her kim işlediği bir hayrı dünyalık geleceği için halka duyurursa, Allah onun gizli işlerini duyurur. Her kim de işlediği hayrı gösterir, riyakârlık ederse Allah da onun riyakârlığını teşhir eder, gösterir.”
Adamın biri İbn Mes’ud r.a.’a şöyle dedi: – Ben gece Bakara Suresi’ni okudum. İbn Mes’ud r.a. – İşte, okuduğundan nasibin budur, dedi. Hz. Ömer r.a. boynunu bükmüş bir adamı görünce onu şöyle uyardı: – Ey eğik başlı, başını kaldır! Huşu boyun bükmekte değil, kalptedir.
O’nun Yanında Saklı
Gece simsiyah örtüsüyle örttüğünde üzerimizi, kimileri uykuda, kimileri fikirde, kimileri zikirdedir.
Kimilerinin ise günahına örtü olur geceler. Yaradan tanıktır bir tek, geceler kimler neler işler?
Ondandır ki Efendimiz s.a.v. buyurdular: “Ümmetimin hepsi affolunmuştur. Yalnız açık günahkârlar değil. Bu günahkâr delilerden öyleleri vardır ki, kişi geceleyin bir günah işler sonra, şöyle şöyle bir iş işledim, diyerek duyurur. Halbuki Rabbi onun bu günahını görmezden gelmişti. Fakat bu deli Allah’ın örttüğü perdeyi açarak sabahlıyor, fıskını gösteriyor.”
Rabbim sonsuz rahmetiyle karanlık gecelerde yalnız kendisinin bildiği hatalarımızı, günahlarımızı saklıyor, açmıyor biz açmadıkça.
Ya yalnız O’nun bildiği zikirlerimiz, şükürlerimiz…
Efendimiz s.a.v. gizli zikir için: “Başkalarının duymadığı sessiz zikir sesli zikirden yetmiş kat üstündür.” buyurmuş, bu zikrin Allah ile kulu arasında bir sır olduğunu, onu meleklerin dahi bilmediğini, mükâfatının da yine Allah Tealâ’nın yanında saklı olduğunu bize haber vermişlerdir..
Arş’ın gölgesinden başka bir gölgenin kalmadığı dehşet gününde Allah’ın gölgesinde gölgelenecekleri anlatırken de, bir rivayete göre yedinci sırada şu kişiyi vasfediyor: – O, tenhalarda dille ya da kalben Allah Tealâ’yı zikredip de gözü dolup taşan kişidir.
Seher Vakitlerinde “Onlar Rableri için secde ve kıyamla gecelerler.” (Furkan, 64)
Gecelerde saklı secdeler, kıyamlar… Tüm gözlerden uzak… Bilenlerin bilmesinden ırak…
Gecenin ıssızlığında O’nunla dolup taşmak… El ayak çekildikte O’nun elinde olduğunu duymak, hissetmek belki hiç duymadığımız kadar…
Nebi s.a.v. gece namazı için demiştir ki: – Onun güzelliğini ve uzunluğunu sormayın. Gece vakti olunca hücre-i saadetlerinde namaz kılarlardı. Hücrenin duvarı alçak olduğu için insanlar namaz kıldığını gördüler. Bazıları namaza durup kendisine uydular, tabi oldular. Sabah olunca da bu yaptıklarını Nebi s.a.v.’e arz ettiler.
Ertesi gece tekrar namaza kalktı. Yine bazı kişiler kendisine uyarak gece namazı kıldılar. Bu iş iki ya da üç gece sürdü. Sonraki gece Nebi s.a.v. evinde oturdu ve namaza çıkmadı. Sabah olunca sebebini sordular. Nebi s.a.v. buyurdu: – Gece namazı size farz olacak diye korktum.
Sonra şöyle dedi: – Yaptığınızı gördüğüm bu işi beğendim. Ama yine de bu nafile namazı evinizde kılın. Zira namazın efdali insanın kendi evinde kıldığı namazdır. Fakat farz namaz başka… Onu mescitte cemaatle kılmak efdaldir.
Ve buyurdular:
“Gecenin son çeyreği kaldığında, Rabbimiz keyfiyeti bizce meçhul bir halde dünya semasına tecelli ederek buyururlar ki: ‘Hani bana kim dua eder, duasına icabet edeyim!’ ‘Benden kim bir şey ister, ona istediğini vereyim.’ ‘Benden kim af diler, onu affedeyim.’ ”
. . . Cebrail a.s. “Arş titrer.” diyor seher vakitlerinde. Senden istesek, sana yakarsak, seni bilsek o vakitlerde. Gece bile uykuda olsa, sen duysan, ‘buyur ey kulum’ desen. “Onlar geceleyin yataklarından kalkarlar, korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızklardan hayra harcarlar.” (Secde, 16)
Sadaka Taşları İki metre boylarında mermer bir sütun. Üstünde bir çukur var. Bu çukura hali vakti yerinde bir adam aldığı nefesin şükrünü eda edercesine sadakasını bırakıyor. Bir başkası gelip; “Allahım senden bilirim. Vesile olandan razı ol..” duasıyla ihtiyacı kadarını alıyor. Veren vermenin gururundan uzak. Alan almanın ezikliğinden uzak. O mermer taşlar merhameti fısıldıyor. Tevazuyu, nezaketi…
“Onların yapmış oldukları amellere mükâfat olarak göz aydınlığından nelerin gizlenmekte olduğunu şimdi hiçbir kimse bilemez.” (Secde, 17)
alıntı..
biraz uzun bir yazı bölmek istemedim ama inşALLAH okursunuz. Selam ve dua ile.. | |
| | | MaVi_GüL Admin
Mesaj Sayısı : 16821 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: Kim İçin? Cuma Kas. 05 2010, 01:09 | |
| | |
| | | mustafa43 Admin
Mesaj Sayısı : 12855 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: Kim İçin? Ptsi Kas. 08 2010, 13:47 | |
| | |
| | | Cennet Çiçeği Özel Üye
Mesaj Sayısı : 5244 Kayıt tarihi : 02/08/10 Yaş : 53
| Konu: Geri: Kim İçin? Salı Kas. 09 2010, 03:10 | |
| İYİLİK YAP DENİZE AT…
Yaşamınız boyunca farkında olarak ya da olmayarak yapmış olduğunuz minicik bir iyilik bile bir gün size veya sevdiğiniz birilerine hiç beklemediğiniz bir anda ve şekilde geri döner. Eğer yaptığınız iyiliğin geri dönmediğini, karşılık bulmadığını görürseniz ya da düşünüyorsanız, o zaman da düşün ki siz bu dünyada karşılıksız iyilik yapan ender kişilerden birisiniz demektir.
Kapı kapı dolaşarak,eğitimi için para kazanmak gayesiyle, elbise satan fakir bir çocuk, o gün cebinde sadece 10 sent kadar bir para kaldığını görür. Karnı acıkmıştı ve kapısını çalmak üzere olduğu evden birazcık yiyecek bir şeyler istemeye karar verdi. Ancak, ne var ki, kapıyı açanın genç ve güzel bir hanım olduğunu görünce açlığını unutuverdi ve yiyecek yerine bir bardak su istedi. Genç bayan onun aç olduğunu hissederek ona su yerine büyük bir bardak süt verdi. Çocuk sütü yavaşça içti ve bitirdiğinde sordu… “size ne kadar borçluyum?” “Bana hiç bir borcun yok” diyerek cevapladı kız “Annem bana, yapılmış olan bir ikramın karşılığında hiçbir şey beklememiz gerektiğini öğretti.” Çocuk bu cevabın karşısında “o zaman lütfen, size bütün kalbimle teşekkür etmeme izin verin” diyerek kapıya yöneldi. Bu yapılan incelik, çocuğun inancını tazelemesini ve hayat yeniden tutunmasını sağlamıştı.
Yıllar sonra, bu genç hanım çok ağır bir hastalığa yakalanarak yatağa düştü. Oradaki doktorlar bir teşhis koyamadılar ve onu yakındaki büyük şehire gönderdiler. Biliyorlardı ki bu ender rastlanan hastalığı teşhis edip, tedavisini yapabilecek doktor ve hastaneler ancak orada bulunabilirdi. Doktor Howard Kelly, bir hasta için görüşü alınmak üzere hastaneye çağrıldı. Hastanın geldiği kasabanın adını duyunca artık uzaklarda kalmış bir hatıranın içini yakarak canlandığını hissetti ve gözleri doldu.
Doktor Kelly hastaneye giderek, hastanın odasına girdi. Odaya adımını atar atmaz, artık oldukça yaşlanmış olan bayan hastayı tanıdı. Muayenesini bitirdikten sonra konsültasyon odasına döndü ve içinden, kadının hayatını kurtarmak için elinden ne geliyorsa yapmaya karar verdi…
Doktor Kelly o günden sonra bu vakaya özel bir ilgi gösterdi. Uzun ve zorlu uğraşmaların sonunda hastalığa karşı verdiği savaş kazanılmıştı…
Doktor Kelly, taburcu olmadan hastanın faturasının incelenmesi ve onaylanması için önce kendisine gönderilmesi talimatını verdi. Faturaya göz gezdirdi ve sonra faturanın kenarına bir şeyler yazarak faturayı kadının odasına gönderdi. Kadın fatura zarfını aldı ve onu açarken hayatının geri kalan kısmını onu ödemekle geçireceği bir meblağla karşılaşacağını ister istemez aklından geçirdi. Ancak zarfı açıp faturaya bakarken bir şey dikkatini çekti. Faturanın kenarında farklı bir el yazısıyla yazılı bir şeyler vardı…
Kadın yazılı olanları okudu : ‘’Faturanın tutarı bir bardak süt karşılığında ödenmiştir.’’ Doktor Howard Kelly .
Kadının gözleri yaşlarla ve kalbi de tarif edilemez duygularla doldu. “Tanrım, sana sonsuz şükürler olsun, çünkü senin sevginin bir adamın gönlünü doldurduğuna şahit oluyorum.”
Daha fazla söze ne gerek, bu duruma uyan çok güzel bir özdeyişimiz vardır: “İyilik yap denize at balık bilmezse halik bilir.”
[i]çok güzel ve doğru iyiliğin en gizeli el altından saklı yapılan iyiliktir sağ elin verdiğini sol elin bilmemesi gerekir gösteriş için yapılan iyilikler bizden uzak olsun hiç yapılmasın daha iyi ellerine sağlık nursan ablacım selam sevgi ve dua ile...... | |
| | | | Kim İçin? | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|