ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Gariplere Müjdeler Olsun Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Gariplere Müjdeler Olsun

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Gariplere Müjdeler Olsun Empty
MesajKonu: Gariplere Müjdeler Olsun   Gariplere Müjdeler Olsun EmptyPaz Mayıs 09 2010, 06:58

Gariplere Müjdeler Olsun

“İslam garip başladı, garip haline geri dönecektir..
Öyle bir zaman gelecek ki İslam’ı yaşamak,
imanı muhafaza edebilmek, avuçta kor tutmaya eşdeğer olacaktır..
Onu yaşayanlar, asırlarında gariplerdir..
O Hakk erlerine, O gariplere müjdeler olsun!..”


Yalnızlık bir tohumdu süveydada. Yaradan onu bütün insanların özüne yerleştirdi. Bu tohumda aşkının tadını gizledi. Aşkının tadını sadece kendine gönüllü yaklaşanlara, yakınlaşanlara layık gördü. Onları dost olma payesiyle şereflendirdi. Dost olmanın ilk şartı “Bir kalpte iki sevgili olmaz” düsturunu idrak etmekti. O önce dostlarını halktan ayırdı, garip bıraktı, sonra onların gönüllerini baştan sona kendisiyle doldurdu. O’nunla dolup taşan aşıklar; taklid-i imandan tahkik-i imana ulaştı ve kainata meydan okudu. Aşkın neşvesiyle kendinden geçenler için “Sath-ı arz bir mescid oldu; Mekke bir mihrab, Medine bir minber”. ALLAH ü Teâlâ, Rasulünü gariplerine imam kıldı.

Gariplik, insanın kendini keşfettiği, yaradılışın sırlarına erdiği ilahi bir dergahtı. Vefa, sadakat, sabır, hep gariplik dergahında kemale erdi. Kalbi masivadan temizlemenin, benlikten geçmenin, nefsi tanımanın reçetesi bu dergahın defterlerine çile kalemiyle yazıldi. Bu dergahın sâlikleri daima ölümün öldürülmeyeceğinin dersini okuyarak; insanlığı insanlığından haberdar ettiler. Şeytanın desiselerine karşı, arkalarını yüce dîvana dayayıp: “Sus! Kainat mescid-i kebirinde Kur’an kainatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidayetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zeban edelim. Evet söz odur ve ona derler. Hak olup, Hak’tan gelip, Hak diyen ve hakikati gösteren ve nurani hikmeti neşreden odur.” hakikatini neşrederek bekaya erdiler.

Gariplik, yüreğe Hakk’ı yerleştiren, kulu Hakk’a bağlayan uhrevi bir zincirdi. Vuslat arzusuyla kavrulan gönülleri Rabbileriyle buluşturan şifalı bir iksir…

Sen çık aradan, hanesini sahibine ver.
Bî şek gelir ALLAH, evine sen savulunca.

Mısralarında ifade edilen kalp hanesini gerçek sahibine teslim etmenin ta kendisiydi. Gönüllere dikilecek fidanların çimlenme mekanıydı. Sevginin beşiği, kırık gönüllerin yoldaşı, en mahrem sırların nigehbanıydı.

En büyük garip ALLAH Rasulü’ydü. O’nun bütün hayatı hüzünle geçti. Doğduğunda babası yoktu, daha büyümeden annesi de göçüp gitti. Küçük Nebi de bütün peygamberler gibi garip kaldı. Garipliğinde oturdu sonsuzluk tahtına. Gök ehlinden Cebrail, yer ehlinden Ebubekir’le dost olmadan önce Hira Magarası’nda, yalnızlık mektebinde çile çekti…

Aynı zamanda cahiliyenin günahlarından incinen mübarek ruhları bu yalnızlıkta inşirah buldu. Devrin karanlığında tükenen insanlar arasında garip kalmıştı. Garipti O, hem de gariplerin en büyüğüydü. Garip Nebi ashabına önce sevmeyi öğretti. Rabbi’nden aldığı dersle insana saygı duymayı, müsamahayı tahsil ettirdi. Çürümeye yüz tutmuş insan tohumu, O’nun Rabbani ikliminde yeniden çatladı, büyüdü. Vahyin bereketiyle neşv ü nema buldu.

Sevdi ashabını, sevginin mahalli olan kalp ayna olunca yansıdı muhataplarına. Ashabı da O’nu ve getirdiği her şeyi sevdi. Dünya dönmeye başladığından beri böyle sevda görmemişti. Çünkü O kalplerin habibi, akılların muallimi, nefislerin terbiyecisi, ruhlarin sultanıydı. Dostlarına garipliğin sırlarını anlattı yüce Nebi. Bu yola çıkmanın ve bu yolda kazanma şartının; anadan, yardan, evlattan, maldan, candan geçmek olduğunu ögretti. Ashab-ı kiram da cennet yamaçlarına yaklaşmak için; dostlarından ve vatanlarından ayrıldılar, garip kalmayı, efendileri gibi Alemlerin Sultanına sığınmayı tercih ettiler. Hakk’ın rızasına vasıl olmak için dünyanın aldatıcılığından firar edip, Rabbilerine doğru kanat açtılar… Dünyanın dört tarafına yüce hakikati böyle ulaştırdılar.

Bazıları Ebu Zer gibi yalnız yaşadılar, yalnızlığın kucağında garip vefat ettiler.

Aradan asırlar geçti. Dünya O’nun ve ashabının aşıklarıyla can buldu. Aşıkları da efendileri gibi yapayalnızdı. Bu yalnızlıkla kemale erdiler. Nur-ı Muhammedî’nin aşkıyla eşyanın hakikatini gördüler. Var olan bütün mahlukatı ülfet perdesinden kurtarıp gözler önüne serdiler. Eşya yırtıldı, ülfet sıyrıldı. Alışverişlerde güller alındı güller satıldı; gülden teraziler kuruldu. Sultanlar, hükümdarlar bile kulluklarını unutmadı; hakikat karşısında bel kırdı, el-pençe divan durdu. Hal böyle olunca her şey; taş, toprak, deniz, dağ… bütün mevcudat O’nun getirdiği aşk ile ayrı bir mana buldu. Toprak kutsaldı başak da; başak kutsaldı, buğday da; buğday kutsaldı, ekmek de… Ağaç ağaç olmaktan çıktı, libas giyen bir melek oldu. Yapraklar dahi dil oldu, diller dahi Rabbilerinin zikriyle cezbeye durdu. Her şey pencere oldu…

Bütün pencereler Hakk’a açıldı. Kainat aynasında Rabbinin tecellilerini temasa eden insan, kainatı avucuna aldı. Yıldızlar ona sırdaş oldu, bulutlar yoldaş…

Mevlânâ “Şems’ten sonra gariplik ateşiyle pişirdi Mesnevisini. Yunus garipliğiyle yoğurdu gönüller hamurunu. Geylani Hazretleri küçük bir çocukken garip başladı yolculuğuna. Hüdai; garip gönlünün ateşiyle kaynattı hocasının abdest suyunu… Daha nice gönül dostları gariplikle erdiler menzilin kapısına. Garipler yolunun, yalnızlıkla olgunlaşan yolcuları olarak oturdular gönüller tahtına.

Aradan asırlar geçti. Gül renkli kitaplar Barla dağlarında garipliğin doruğunda kaleme alındı. Katran ağacı, Gelincik Dağı, Eğirdir Gölü şahitti bu garipliğe. “Dostlar uzaktan ruhuma Fatiha okusunlar, dua ve ziyaret etsinler. Kabrimin yanına gelmesinler. Fatiha uzaktan da olsa ruhuma gelir.” diyen yüce kamet dünyadaki garipliğinden başka ölümünden sonraki garipliğini de ilan etmişti. Ve şimdi meçhul bir diyarda talebelerinin hasret dolu fatihalarıyla yapayalnız yatıyordu.

Aradan asırlar geçti. Yalnızlık yolunun yolcuları, garipleri tükenmemişti. Bu ilahi bir kanundu. Mahşere kadar ne bu yolculuk bitecek; ne de bu kutlu yolcuların çilesi tükenecekti. Bu gariplik, bu gurbet ALLAH dostlarının kaderiydi. Hak yolunun gariplerine biri daha eklenmişti. Bir gün garipliğin gönüllü talibi olmuş Hak dostu, çok uzaklara gitmiş, sevenlerine ardında ötelere nazar eden bir çift yaşlı gözün hayalını bırakmıştı. Ve yalnız bırakmıştı evlatlarını, daha çok yansınlar diye, yanarak olsunlar diye.
Garipliği O öğretmişti evlatlarına, neden garip kalınması gerektiğini… Kürsüden, hep sevmeyi, yaşatmak için yaşamayı, gerekirse Hubeyb gibi bu yolda feda olmayı öğretmişti.

Tomurcukları kırağı vurmasın diye uykuyu bölüp, yapayalnız dua etmeyi, halktan uzaklaşıp gecelerin garip saatlerinde seccadeyi ıslatmayı da öğretmişti. Tende çürüyüp yok olma yerine, canda ve özde derinleşmeyi, sabrı kara bir diken gibi yudumlamayı, parçalayıp geçerken de ses çıkarmamayı, ruhumuzun ilhamlarını başka gönüllere boşaltmayı, halktan kopmadan halkın içinde, kendi garipliğimizde daima muhasebe içinde olmayi yine O öğretmişti. O dünyada riza-ı ilahi için Hak yolunda koşturan garipler ordusunun manevi babasıydı.

Garip olmadan, menzile varmanın imkansız olduğunu öğretenlere; içi gurbette kan ağlarken aydınlık bir geleceğin sancısını çekenlere, muhabbet dolu bir neslin yetişmesi için gözyaşı dökenlere, kendi varlığını hiçe sayıp dünya zevki namına hiçbir şey yaşamayanlara, Hak yolunun gariplerine binler selam olsun.


''Herkesin bozgunculuk yaptığı dönemde, imar ve ıslah hamlelerini sürdüren gariplere müjdeler olsun..!''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Gariplere Müjdeler Olsun Empty
MesajKonu: Geri: Gariplere Müjdeler Olsun   Gariplere Müjdeler Olsun EmptyPtsi Mayıs 10 2010, 01:36

çiçek9 Allah razı olsun 2 çiçek9
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
i h d @
Dost Üye
Dost Üye
i h d @


Mesaj Sayısı : 71
Kayıt tarihi : 07/08/09
Nerden : Ankara

Gariplere Müjdeler Olsun Empty
MesajKonu: Geri: Gariplere Müjdeler Olsun   Gariplere Müjdeler Olsun EmptyCuma Mayıs 14 2010, 23:37

Garip olmadan, menzile varmanın imkansız olduğunu öğretenlere; içi gurbette kan ağlarken aydınlık bir geleceğin sancısını çekenlere, muhabbet dolu bir neslin yetişmesi için gözyaşı dökenlere, kendi varlığını hiçe sayıp dünya zevki namına hiçbir şey yaşamayanlara, Hak yolunun gariplerine binler selam olsun.
Allah razı olsun 2
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gariplere Müjdeler Olsun
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Öyle Bir Hayat Yaşaki Müjdeler Olsun
» Mujdeler!
» Aşık Olsun...
» Aşk olsun!
» oh olsun..

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Makaleler-
Buraya geçin: