ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Kaybolan Yıllar Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Kaybolan Yıllar

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Kaybolan Yıllar Empty
MesajKonu: Kaybolan Yıllar   Kaybolan Yıllar EmptySalı Mart 19 2013, 21:44

Kaybolan Yıllar-1

Sehpanın üzerinde içilmeyi bekleyen bir bardak su. İz bırakmasın diye özellikle dantelin üzerine konulmuş. Yanına yerleştirilmiş koltuk beraber geçirilecek yılların habercisi gibi.İkisi de çoktan arkadaş olmuşlar bile.Sahibinin onlara duyduğu ihtiyaçtan habersiz, beraber yaşamaya alışmışlar.

"Sadece yaşlılar beklemez sabahı, koltukta sevgilisini bekleyen bir genç kızın ahı var
Yürürken dikkat etmeli, her karede sevdanın ayak izleri..."

"Bu evi, önünden her geçişimde ziyaret etmek istemişimdir, içindeki tarihe duyduğum hayranlıktan.Yine de doyamamışımdır, evden her çıkışımda zihnimi yaralayan sorular.Evin şu an ki gönüllü sahibi uzaktan tanıdığım olur.Bu kasabaya geldikten sonra ise iyice arttı samimiyetimiz.Onu her gelişimde evin eşyalarını düzenlerken görürüm.İçinde hala birileri yaşıyormuş gibi tozlar alınır, örtüler yenilenir hatta bardaktaki su bile değiştirilir her gün.Biliyorum garip bir hikaye.Ben de çok şaşırmıştım onu bıkmadan bu işleri yaparken gördüğümde.Ama zamanla hak verdim, anlattıklarını dinledikçe.Biraz arkadaşımdan bahsetmeliyim.

Kendisi sıradan bir memur emeklisi.İşine yıllarını vermiş çalışkan bir adam.Ben öğretmenlik için bu kasabaya tayin edildiğimde bana çok yardımcı oldu.Hatta ilk zamanlar kiralık ev buluncaya kadar, evinde kalmamı bile sağladı.Çok güzel yemekler yapıyor.Ama yürek delen efkarı, gözlerine bakarken bile insanı yaralıyor.Elinden sigara paketi hiç düşmüyor.Bir de bilgisayarında, sesinden bir türlü vazgeçemediği kadın sürekli şarkılar söylüyor.Sıradan hayatlar içinde sıradan bir hayat onunkisi de.Ama biraz pişmanlık karışmış, biraz da eyvah var içinde.

Onunla okuldan sonra boş kalan zamanlarda kasabanın kütüphanesinde buluşur, okumayı en çok sevdiği kitabın sayfalarında gezinir, sonra o tarihi eve doğru yürürüz.Acil bir durum olmadıkça bu hep böyle sürüp gider.Ben onu çok sevdim aslında, yoksa sudan bahaneler üretip, onunla buluşmazdım her gün her gün.Ama pişmanlık dolu hali beni de eritiyor.Yüreğine elim dokunmuyor bir türlü, teli kopmuş bir müzik aleti gibi sanki.Bir şeyler eksik ve acı veriyor ona.Ben de yama olamıyorum ama, benimle neşeleniyor çoğu zaman.Bu da beni mutlu ediyor açıkçası.

Bu arada benim adım Umut, ağabeyimin adı da Akif.Şimdi müsade istiyorum.Birazdan telefon çalabilir.O zaman kütüphanede buluşalım hep beraber..."

-Umut! Ne iyi ettin de geldin bugün de.Sana müjdem var! Hani şu sana bahsettiğim kitap vardı ya! Yeni baskısını çıkarmışlar.Yakında bütün dünya bu kitabı okuyacak.Düşünebiliyor musun bunu?

-Evet Akif ağabey! İnsanların eserleriyle ölümsüzleşmesi ne kadar güzel gerçekten de.Hele de bu kitap hayatımızın önemli bir kısmını teşkil eden bir eser ise.

-Umut! O artık yaşamıyor ama kitapları yaşıyor.Yokluğunu kabullenmek güç ama onun yeni varlığıyla, kitaplarıyla yaşamak çok güzel bir teselli benim için.

-Seni anlayabiliyorum Akif ağabey! Hem kitaplarla arkadaş olman çok güzel bir şey.Bu yüzden ben de paylaşıyorum bu sevincini.İstersen bir çay içelim, içimiz ısınsın.

-Tamam.Ama bu sefer çayı ben yapayım ve ahşap evde içelim beraber olmaz mı?

-Hayırdır ağabey? Şaşırttın beni bak şimdi.Sen orayı kullanmıyorsun ki!

-Evet ama bugün yaşadığımız sevinç, ahşap evi canlandırmak için yeterli değil mi sence?

-Evet ağabey! Haklısın.Ama çok sevindim ahşap eve gidiyor oluşumuza.

"Ahşap evi ne kadar gezsem hala bana kapalı olduğunu hissederim.Eşyalar kendini okutuyor okutmasına ama ben bütün dikkatime rağmen içimdeki kilidi çözemiyorum.Belki ahşap evin gizeminden belki de Akif ağabeyimin sessizliğinden, hala gizli bir şeyler var.Size ahşap evi tüm kareleriyle gezdireceğim merak etmeyin ama şimdi çay yaparken Akif ağabeyime yardım etmeliyim..."

-Akif ağabey! Senin hünerli ellerinden çay içmek nasıl güzel bilemezsin daha şimdiden.

-Teşekkür ederim Umut ama ben örnek olsun diye bugün kendim yaptım çayı.

-Nasıl yani?

-Bundan sonra bu mutfakta her gün çayımızı sen demleyeceksin iki gözüm, anlaştık mı?

-Doğru mu diyorsun Akif ağabey? Büyük bir zevkle...

"O an ki sevincimi anlatamam size.Artık hem hiç sıkılmayacaktık Akif ağabeyle, hem de her geçen gün bu ahşap evin sırrı biraz daha çözülmüş olacaktı gözlerimin önünde.Çayın tadını soruyorsanız? Siz de bilirsiniz ki ilkler daima güzeldir.Ve asla unutulmaz, araya yıllar girse de...

Bu arada yarın Akif ağabeyle pazar alışverişi için anlaştık.Yavaş yavaş ahşap eve mi taşınıyoruz ne? "

Turuncu koltuğun önünde bir büyük defter. Uzunca ahşap bir ayağın üstüne monte edilmiş, rahleyi andıran küçük bir tepsinin üzerinde öylece duruyor.Her şey susmuş da şu kalın defter beni okuyun! Der gibi, bağırıp duruyor.Sanki kaybolan yıllara ağlıyor...

Devam Edecek....

Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Kaybolan Yıllar Empty
MesajKonu: Geri: Kaybolan Yıllar   Kaybolan Yıllar EmptyÇarş. Mart 20 2013, 02:13

çiçek16 Allah razı olsun çiçek16
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Kaybolan Yıllar Empty
MesajKonu: Geri: Kaybolan Yıllar   Kaybolan Yıllar EmptyÇarş. Mart 20 2013, 19:33

Kaybolan Yıllar-2 (Demli Çay)

Bir şeyi o anda yaşamakla, anılarını yaşatmak arasında büyük fark vardır. Akif ağabey, zamanında yaşayamadıklarının, başkalarından mahrum ettiği varlığının şimdi kendisinde yaptığı büyük ağırlıkla yaşamaya çalışıyor, bazı şeyler için geriye dönülmez pişmanlıklar duyuyordu. Ama ne olursa olsun, geçmiş için daima bir telafi yolu olduğuna inanıyor, ahşap evi ve içindeki anıları canlandırmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Artık ona, bunu niçin yaptığını sormuyordum. Asıl yapmadıkları için, acı çekeceğini biliyor, ona yardım ediyordum ben de. Bugün ahşap ev için pazar alışverişine çıkacağız. Hah Akif ağabey de işte göründü...

- Merhaba Umut. Çok bekletmedim ya?
- Hayır ağabey, ben de yeni geldim sayılır. Öğrencilerin fotokopi işleri vardı, onları halletmeye çalıştım.
- Çok güzel. Okul nasıl gidiyor Umut? Bahset ara sıra bana...
- Çocuklar bazen canımı yakıyorlar ağabey, ama onları çok seviyorum. Öyle böyle geçiyor işte okul dönemi. Hepsinin farklı yönleri; başarıları, dünyaları var. Hangisini anlatayım ki sana?
- Anlıyorum. Biz de az değildik hani okul sıralarında. Şimdi unuttuk ama az yakmadık öğretmenimizin canını..
- Öyle ağabey, haklısın. Eee, nereye gidiyoruz ilkin?
- Önce Osmanlı Sahaf' a, sonra hale en son da markete uğrarız diye düşünmüştüm.
- İyi düşünmüşsün Akif ağabey. Unuttuğumuz çalışmalara bakar, Osmanlıca birkaç eser alırız istediğimiz gibi bir şeyler bulursak. Bana da ileride lazım olacak onlar...

O gün Sahaf' ta epeyce oyalanmış, kitapları tek tek elden geçirmiştik tabiri- i caizse. Bölümüm edebiyat olmasına rağmen, Akif ağabey benden daha çok kitap okuyor, eski kitaplara oldukça fazla ilgi duyuyordu. Aslında bütün bu ortak noktalar kısa sürede ikimizi birbirimize bağlamıştı. Ahşap ev ise bu puzzle' ı tamamlıyordu sanki.

Güzel geçen bir günün ardından, ellerimizde paket ve çantalarla ahşap evin önüne geldiğimizde, yüreğim güm güm atmaya başlamıştı. Bu gizemli evin sırlarına ortak olacak olmam bende tarif edemediğim duygular uyandırmıştı. Ahşav ev eski usulle yapılmış, çatı katındaki tavana yakın iki oda ve salonla birlikte iki katlıydı. O gün Akif ağabeyle birlikte aldığımız şeyleri yerleştirirken ben de evi bütün odalarıyla görmüş oldum. Şimdilik mevsim güzdü ama kış gelmeden soba da kurmalıydık. Akif ağabey, işten kalan zamanlarda odun, kömür işini ayarlayacaktı uygun satan bir yer bulup. Ben de sadece yatmak için gittiğim bekar evimden, fazla eşyalarımı elden çıkarıp, gerekli olanları ahşap eve taşıyacaktım okuldan sonra...

Sonraki günler, odun-kömür temin etmek, odunluğa düzenlice ve hepsi sığacak şekilde kışlık malzemeyi istiflemek ve evin içini kullanışlı bir hale getirmekle geçti. Aslında eşyaların yerlerini değiştirmeden, sadece ufak tefek yenilikler yaptık evde. Sobayı kuralı birkaç gün geçmişti ki, bir akşam Akif ağabey elinde kestanelerle odada gözüktü. Yeniye alışmış olan ben, Akif ağabeyimin beni sürekli geçmişe götüren, çocukluğumu hatırlatan bu sürprizleriyle mutlu oluyor, evin eskiliğine rağmen eskimeyen şarkılarla, demleniyordum her akşam çayında. Akif ağabey, onunla kalmamı kabul edişime çok seviniyor, beni kaybetmemek için en ince ayrıntılara bile dikkat ediyordu, dostluğumuzla ilgili konularda...

Bu arada fazla soru sorup onu rahatsız etmemeye çalışıyor, koltuğun önündeki küçük yazı masasındaki defterden bana ne zaman bahsedecek diye sabırla bekliyordum. Defteri istesem okuyabilirdim ama Akif ağabeyin iyi niyetini kötüye kullanmamak için her şeyi dozunda bırakmaya ve onun çizdiği alanın ötesine geçmemeye çalışıyordum...

Sonuçta bir çok insanın içinden, hak etmediğim halde, geçmişin sırlarını paylaşmak için beni seçmiş, tarih kokan bu evde beni, hayatına ortak etmişti. Hem de kan bağıyla olmasa bile, bana candan ağabeylik yaparak. Saati geldiğinde ben demeden her şeyi anlatacaktı ama kim bilir ne zaman?

Nasıl oldu bilmiyorum ama ben bunları düşünürken Akif ağabey elinde size bahsettiğim kalın defterle karşıma dikildi. Defterden bir sayfayı açmış, ayracı arasına yerleştirmiş okumam için bana uzatıyordu. Başlık adeta akşam ki, çay faslımıza son noktayı koyar gibiydi. Şimdi yanımızda bizden başka bir de, onun kelimeleri çınlıyordu. Ve galiba aramızda görünmeyen bir üçüncü kişi vardı.

Heyecandan dilim tutulmuş gibiydi. Birkaç kere Akif ağabey, ama. Demeye çalıştıysam da sesimdeki titremeden dolayı cümlemi bitiremedim. O sadece oku! Der gibi onayladı beni. Şu anda sadece yarım yamalak kelimelerin döküldüğünü hatırlıyorum dilimden. Kulaklarımın uğultusundan dolayı, okuduğu şeyi anlamayan ilk kişi bendim sanırım tarihte...Ya da bir çok insanın başına gelmiştir bu hal...

Kendi hikayem kadar başka insanların hikayeleri de ilgimi çekmiştir hep. Ama ilk defa çok sevdiğim bir ağabeyimin yürek dünyasına giriş yapıyordum. Hem de çok sevildiğini anlamakta geç kaldığı genç bir kızın defterinden. Acaba o da duyuyor mudur bizi? Ben hüzünlendim okurken ama Akif ağabeyi hiç anlatmayayım. O ağlıyordu bana belli etmemeye çalışarak. Zira gözyaşlarını dışına değil içine akıtmaya alışmış bu adamın yüz çizgilerindeki keder gayet açık okunabiliyordu. İçi nasıl sel olmuştu o akşam kim bilir? Kimseler bilmez, herkes kendisini en iyi kendi bilir.

Sanırım bu defteri elimizden düşürmeyeceğiz bundan böyle. Ve düğümler birer birer çözülmüş olacak bu odada. Karşılıklı aşk bu olmalı. Ama
karşılaşamadan, tarihe karışan anlar da vardır hayatta. Ya da bulduğumuzu sandığımızda, kaybettiklerimiz de. O geceye dair hatırladığım son şey, çaylar oldu. Her defasında Akif ağabey, bir bardak daha demli çay verir misin? Diye, rica etti. Bir sahneyi yeniden yaşar gibiydik ikimiz de, okuduğumuz satırlar da eklenince. O gece çok uzun geldi ruhlarımıza. Dışarıda derin bir sessizlik vardı. İçeride ise, ısıtırken üşüten bir hava hakimdi.Sobaya odun attıktan sonra ilk işim, beni duygulandıran anları ve genç kızın yazısını deftere kaydetmek oldu...

Demli Çay

Hayat, güneşi olmayan ruhumun yine bir sonbahar sabahında, bütün imkansızlığına rağmen sana uyanışıydı. Her geceden sonra yaptığı gibi, bugün de rüyalarından kalan kırıntılarda seni araması, bir defa daha bu girdapta yüreğinin acımasıydı. Burada olmayışın her sabah olduğu gibi bugün de yüreğimi daraltıyor. Odamın camını açıyorum ruhumu havalandırmak için. Yine sana dalıyorum yar! Önce seni, sonra yaşamakta geç kalmış olabileceğimiz güzellikleri ve bir gün senin de beni sevmiş olma ihtimalini düşünüyorum. Meçhullerle dolu bu sır treninde, çay hazııır! Sesine odaklanıyor sana sürgün ruhum. Bir bardak demli çay her şeyden daha gerçek, herkesten daha sıcak geliyor bir an için bana. Ve seni yudumluyorum! Her şeyden uzak, yine sana dalıyorum...

Son...

Şule Meryem Canpolat

Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Kaybolan Yıllar Empty
MesajKonu: Geri: Kaybolan Yıllar   Kaybolan Yıllar EmptyPerş. Mart 21 2013, 00:56

çiçek16 Allah razı olsun çiçek16
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kaybolan Yıllar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kaybolan Duygular...
» Kaybolan İnsanlığımız...
» Kaybolan Tebessümler...
» Kaybolan Sevginin Öyküsü
» Chat'te Kaybolan İman!..

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Hikayeler-
Buraya geçin: