Birden özleyiveriyorsunuz. Çoktan unuttugunuzu sandığınız ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.
Rüyalarınız içinizdeki o gizli esrarını ele vermez büyücü siz çarsaflarınızın arasında bütün tehlikelerden uzak güvenle yattığınızı bir anda usulca ruhunuza sokulup sizden habersiz oralara yığılmış cephanelerini birer birer atesleyiveriyor. infilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz. Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak ona dokunmak onun sesini duymak için kıvranırken buluveriyorsunuz kendinizi...
Özlemek o yakıcı istek bilinen herseyi ve önem sırasını degistiriveriyor. Özlediginiz ise çok uzaklarda. Yanında olmasını istediginiz halde yanınızda olmayan bir tek kisi yanınıza bile yaklasmadan hatta onu özlediginizden ve onu istediginizden haberdar bile olmadan bütün hayatı bütün görüntüleri eritip baska kılıklara sokuyor...
İnsan sahip olupta kaybettiklerini özlerbazen de sahip olamadıklarını özler.Sahip olamadıklarını özlemek bence daha acı verir gibi geliyor.Zira onunla bir geçmişi olmadığı gibi geleceğinin de olamayacağını bilir