Ey Hayat! Ey koca boş dünya! Ey uçsuz bucaksız feza! Nereye.. Kime bu gidiş! Nedir bu sizdeki serzeniş? Neden görünmez dibiniz… Gözlerimin alabildiğini görmek yetmez gayrı bu fanii halime… Çare bulun artın söyleyin dermanı nerede! Kime, nasıl gideyimde avutayım bu gönlümü? Neye, nasıl bağlanayaımda susturayım bu sözümü? Anlatın bana bulun bu derde derman gayrı duramaz oldu bu can! Gitmek, görmek, bilmek ister ne varsa… Amma yetmez bu fanii hayatta hiç bir cefa.. Söyle ey Feza! Kime gidersin böyle dipsiz bucaksız? Yolunun sonu nerede! Kimde!
Söyle ey masmavi dalga neye vurur durursun ayaklarımın dibine dibine! Nedir bu anlatamadığın dert! Nedir bu bilipte söylemediğin sır!
Söyle ey sert rüzgar neden vurursun yüzüme böyle manidar! Kim gönderdi seni? Nedir sendeki bu açıda böyle sert esersin? Neye, kime kavuşmak için gidersin ki bu kadar acelecisin!
Ey gecenin kör karanlığı! Söyle neyi saklarsın gönlünde! Hangi derde derman olur, hangi dermanı dertsiz bırakırsın! Söyle! Bana ne demek istersinde böyle kapa kara kalırsın!
Ey inci tanesi yağmur…! Nedir bu amansız bitmek bilmeyen derdin! Nedir bu derdin ki böyle durmadan ağlar durursun! Söyle! Derman olayım dermansız derdine! Derdinde bulayım bende dermanımı!
Ey gözümün göremedikleri! Neredesiniz… Hangi haldesiniz… Ne beklersiniz… Vuslat çok mu uzak dersiniz.. Hayır hiç uzak değil işte şimdi burada az sonra….