mustafa43 Admin
Mesaj Sayısı : 12855 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Bir İç Dökümanın Kırıntıları... Çarş. Ekim 31 2012, 19:08 | |
| Bir İç Dökümanın Kırıntıları...
Kaybedilmiş öznesiyle zifiri gecelerden mor sabahlara gözlerim açıyor ve evet belki gün doğuyor ama ışığı göremeyecek kadar yorgun gecelere alışmış gözlerim. Bir yanım matem siyahları içinde karalar bağlamış bir yanım ışığa aç zifiri karanlık zindanlarda esir kalmış. Şimdi bu kentte mor sabahlar doğsa da yüreğim bir damla ışığa yüzlerce yıllık mahkumiyetlerinde aç kalmış olsa da ne çare. Açamıyorum ki ne gün görmemiş yüreğimi ne de ışığı bilmeyen gözlerimi güneşlere. Ve o hümanist yapımla en acımasız kavgalarım yine kendimle...
Hoş gerçi yüreğimde daha bir kör içimde daha büyük bir zifiri karanlık görmek istemediğim kabullenmediğim şeylere karşı düşürmeden gardımı; arıyorum bir parça aydınlığı el yordamıyla. Ve sana şuan tüm iyiser yanımla saf katıksız sevgi sözcükleri yazamıyorum içimdekine/kendime ihanet edip hümanist pollyanna'yı bu kez layıkıyla oynayamıyorum..
''-Şimdi olmaz!..'' ''-Şu an olmaz!..'' diyor içimdeki bastırmaya çalıştığım kötü yanlarım..
Yine en acımasız savaşlarım sadece kendimle. Bu mor sabahlarda içimdeki canavarında yeni doğan günle uyandığı Kötü bi anımdaki duygu birikimlerimin kelime ürünlerini yaylım ateşi kusmama mücadelesi gayreti veriyorum sadece kendimle. Birşeyleri daha kolay bitirmek adına o yalan ağır sözleri duymak mı daha kötü? Yoksa o sözlerin yalan olduğunu benim bildiğimi bildiğin halde defalarca acıta acıta ''beni düşünerek'' söylemen mi? Doğru olsalarda senin beni hiç anlamaman/anlamaya çalışmaman mı? Yine birikti zihnimde sonu soru işaretli soru ibaresi olmayan cümle öbekleri. Elimde sevgi denilen bir soyut materyal törpüleme çabasındayım yine o en zararlı en kötü yanlarımı.Ve derin bir soluk alıp içimdekine sefkatle sarılıp bastırdım yine bugünlükte gömmeyi başardım o içimdeki canavarı. Ve bugünde o çok istediğin nefretimi kazanamadın.
Yine içimde sadece o hiç istemediğin hiçbir zaman kabul etmediğin görmeyi duymayı reddettiğin saf temiz hümanist sevgim kaldı. O öldürmek için elinden geleni yaptığın kiralık katil kelimeler sözler üzerime yolladığın hedef nefretleri üstüne saldığın varlığından rahatsız olduğun kirletilmemiş el değmemiş Sevgimle büyütüyorum gebe kaldığım içimdeki çocuğu seni..
Ruhumda kurduğum ince ayarlı hassas terazilerin doğru/yanlış - suçlu/suçsuz denklemlerinde düşünüyorum da; ya ben şizofrenim bir hayali yazıyorum ve sen 3. tekil olarak sana ait olmayan ve hiçbir zamanda olmamış bir hikayenin parçalarını okuyorsun. Ya da ikimizde cevaplarını bildiğimiz soruları soruyor ikimizde bildiğimiz bir hikayenin kahramanlarını oynuyoruz. Birimiz yazarak birimiz kızarak ikimizde susarak sen yalan nefret sözleri söylemeyi beceremeyen Pinokyo'yu ben ise seni yakmaya kıyamayıp soğuktan donan Kibritçi Çocuğu yaşayarak.
Düşünüyorum da; zihin denilen derya denizim; çoğalt -azalt böl - çarp istediğin kadar seçenekleri-ihtimalleri-komplo teorilerini topla - çıkart yalnızlığını/ kimsesizliğini. Terazinin suçlu tarafı ağır gelsede neyin doğru neyin yanlış olduğunun önemi yok ki. Sevgi hüküm sürdükçe içimdeki mabedlerde adalet dediğin kör kadının tuttuğu terazinin vereceği hükmün önemi yok ki. İçimdeki yaşatmaya yaşamaya saflığa iyiliğe temizliğe güzelliğe gebeyse o bütün yanlışları götürebilen tek doğrudur o halde.
O bütün zamanların bütün yanlışlarını doğru yapabilecek içimdeki koskocaman tapınağın tek başınalığında hüküm süren melikesini şimdi istediğin kadar öldürmeye çalış o tüm doğru can yakıcı zehir zemberek sözlerin sahibi sevgili; sen bile en ufak kötü bir niyetle dokunamazsın - yaklaşamazsın ona. O öylesine özel öylesine kutsal ki içinde ve içimde bir gram kötülükle büyümedi ki. Önce geldiğin bir süre kalıp geçtiğin sonra da Gittiğin terkettiğin yolların yüreğindeki izdüşümlerinde - izlerinde saklı hüzünleri acısı. Sakın kaybolma içimde hep böyle özelimde kutsalımda mahremimde kal. Kimseler bilmesin diye sessizlik yeminleri edip kimseler görmesin diye içime mabedime sakladım seni.
Ordaki varlığın kendime kendimce olan karanlık yolculuklarımda bir parça huzura kavuşacağım çıkış kapısının anahtarı. Bu zifiri karanlığıma güneş doğmayacağına fırtınalı-sisli okyanuslarımda deniz fenerimi bulamayacağıma siyahın içinde başka bir rengin yaşayamayacağına inanmak batırır tüm gemilerimi. İnancımı kaybetmek istemiyorum onun için sakın kaybolma içimde. Hep böyle derinimde kal. Bir ikinci tekil içimde saklı. İşte bu onun tek duası...
Selam Sevgi ve Dua ile... | |
|
MaVi_GüL Admin
Mesaj Sayısı : 16821 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: Bir İç Dökümanın Kırıntıları... Perş. Kas. 01 2012, 02:52 | |
| | |
|