"ALLAH uğrunda hakkını vererek cihad ediniz. O sizi ideal ümmet olarak seçti.
Din konusunda, sizin üze*rinizde (geliştirmenizi önleyecek) hiç bir zorluk (bas*kı) getirmedi.
Atanız İbrahim'in milletinin (ilkele*rinin) aynısını (model alınız)."
Enes (r.a)'dan naklen Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyur*muştur:
"ALLAH yolunda bir sabah yahut bir akşam cihada çık*mak, bütün dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır."
(Buhari, Müslim ve Tirmizi)
"ALLAH kendi uğrunda cihada çıkanı güvencesi altına alır. Zira sadece benim uğrumda cihadı,
bana gerçekten imanı ve benim resulümü kendi davranışlarıyla onaylaması o kulumu yola çıkarmıştır.
Bu nedenle ya onu cennete koy*mak veya sabahleyin cihad niyetiyle çıktığı eve, elde et*tiği ecirle yahut
ganimetle birlikte döndürmek benim üze*rime borçtur. Muhammed'in canı elinde olana andolsun ki, o kulun
ALLAH yolunda konuştuğu hiç bir söz yok ki, kıyamet günü, o sözü konuştuğu günün yapısı gibi hu*zura
gelmesin, rengi o günün kah renginde, kokusu o gü*nün misk-ü amber kokusundadır. Muhammed'in nefsi elinde
olan ALLAH'a andolsun ki, eğer müslümanlara zor olmasaydı ALLAH yolunda sefere çıkan hareket timinden
kimseyi geri bırakmazdım. Fakat kendimde yetenek bulamıyorum ki onları taşıyabileyim. O müslümanlar
da hem kendilerinde yetenek bulamıyorlar, hem de benden vazgeçmeleri onlara ağır geliyor.
Nefsim denetimi altın*da olan ALLAH'a yemin ederim ki ALLAH uğrunda savaşa katılsaydı/n da ölseydim,
tekrar katılsaydım da ölseydim. Olmazsa tekrar savaşa katılsaydım da ölseydim; ne ka*dar çok isterim!"
(Ebu Davud ve İbni Mâce dışındaki dört Sünen)
Yine ondan naklen Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurur:
"Yâ ResûlALLAH (s.a.v) ALLAH yolunda cihada hangi amel denk gelir? diye sordular. Resûlullah:
-Sizin gücünüz yetmez, buyurdu ve ekledi: -ALLAH yolunda cihad yapan kişinin dönmesine ka*dar,
gündüzleri oruçlu ve geceleri ayakta olan, ayrıca Al*lah Teâlâ'nın âyetleri içine dalan kişidir.
Mücahid ciha*dından dönünceye kadar ne orucundan ne de namazın*dan hiç ayrılmaz"
(Ebu Davud dışında kalan beş hadis kitabı)
Ebu Said (r.a)'dan naklen Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurur:
"Şimdi beni dinler misiniz? Size en iyi insan en kötü in*san dengesini anlatayım?
En hayırlı insan atının sırtında, yahut devesinin sır*tında. Yahut ayakları üzerinde ölüm
gelip çatıncaya ka*dar ALLAH yolunda sâlih amel işleyen adamdır. En kötü adam, ALLAH Teâlâ'nın
kitabını okuyup üzerinde yaşa*ması gerekirken hiç bir şeyine zerre miktarı saygı gös*termeyen adamdır."
(Nesâi)
Kuşkusuz ALLAH Tebâreke ve Teâlâ mü'minlere şöyle ses*leniyor:
"Ey inananlar! Sizi acı azaptan kurtaracak ticaretli işi size göstereyim mi?
ALLAH'a ve Resulü'ne inanır, malla*rınız ve canlarınızla ALLAH yolunda savaşırsınız.
Eğer bi*lirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Böylece O, sizin gü*nahlarınızı yarlığar.
Sizi zemininden ırmaklar akan cen*netlere; Adn cennet indeki güzel meskenlere koyar.
İşte en büyük kurtuluş budur. Seveceğiniz diğer bir kazanç daha var;
İşte ALLAH yardımı ve ALLAH zaferidir. Mü'min*lere bunları müjdele." Saff, 10-13)
Fakih kişiler kitaplarında, İslâm ülkesinin topraklan düş*man çizmesi ile
çiğnendiği zaman cihadın farz-ı ayn olduğu*nu belgeleriyle belirtmişlerdir.
El-Muğni yazarı şöyle diyor:
"Cihad şu üç pozisyonda belirlenir:
A) İki ordu karşı karşıya gelip iki birlik de karşılaştığı zaman orada bulunanın geri
kaçması haram olur. ALLAH Teâ-lâ'nın şu fermanına göre savaş yerini alması onun
için kesin*leşmiş olur:
"Ey iman edenler! Bir düşman topluluğuyla karşılaştığı*nız zaman kararlılık gösterin
ve ALLAH'ın adını çok anın ki kurtulabilesiniz." (Enfâl, 45)
Ayrıca:
"Direnç gösteriniz. Zira ALLAH direnenlerle beraberdir." (Enfâl, 46)
Diğer bir âyet-i kerimede:
"Ey mü'minler! Toplu halde kâfilerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin.
Tekrar savaşmak için kaçar gibi bir tarafa çekilmek veya diğer başka bir birli*ğe katılıp
savaşmak amacıyla olan dışında kim öyle bir günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o,
ALLAH'ın ga*zabı içinde yerini alır. Zaten onun yeri cehennemdir."
(Enfâl, 15-16)
B) Kâfir orduları herhangi bir şehre girip konakladıkla*rında müslümanın savaşmaya
hazır olması ve onları geri püs*kürtmesi farz olmuş olur.
C) Yönetici imam, bir kavmini savaşa çağırırsa her gücü yetenin o imama katılmaları zorunludur.
Zira, ALLAH Teâlâ, şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Size ne oldu ki: ALLAH yolunda sava*şa çıkın!' denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz?" (Tevbe, 38)
Resûlullah (s.a.v) de şöyle buyuruyor;
"- Savaşa katılmanız istendiği zaman hemen katılınız."
Bütün İslâm fıkhı kitaplarında, mezheplerin ufak-tefek ayrılıklarına rağmen sonuç hepsinde aynıdır.
İlk müslümanlar bu gerçekleri çok iyi kavramışlardır. On*lar ya ibadet ediyor, ya ticaretle uğraşıyor veyahut savaşçı olu*yordu. Nitekim ALLAH Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Şüphesiz senin, gecenin üçte ikisine yakın bölümünü, bazan yarısını, bazan da üçte birini yatmadan geçirdiği*ni ve beraberinde bulunan topluluğun da böyle olduğu*nu Rab bin belgeleriyle biliyor. Gece-gündüzü dengeye koyan ancak ALLAH'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı (fazlasını yapamayacağınızı) bildiği için sizi bağışladı. Ar*tık siz, kolay olan bölümü uygulamaya koyunuz. ALLAH Teâlâ bilir ki içinizden hastalananlar olacak, diğer
kısmınız ALLAH'ın takdir buyurduğu rızkı aramak ama*cıyla yeryüzünde yol tepecekler. Başka bir bölümünüz de ALLAH yolunda çarpışacaklardır. Artık siz, kolayınıza gelen mesleği uygulayınız. Namazınızı dosdoğru kılın, zekâtınızı verin, en güzel bir borçlandırmayla ALLAH (kullarına (kredi) veriniz; harcayınız." (Müzemmil, 20)
İyi dinleyiniz; bugün İslâm'ın yaşandığı ülkeler ve şehir*ler müslümanların yakından tanıdığı ve tam bir kavrayışla kav*radığı şu düzeydedir: İslâm karapara ticareti yapanların ve kirli işlerle uğraşan maceracıların ellerinde parsellenmiş talan mal*ları durumundadır. Öyleyse böyle kişilere savaş açmak şu anda en muhkem bir görev ve üst düzeyde zorunluluktur.
Müslü*man ülke krallarına veya cumhurbaşkanlarına halkı bu yön*de sevk ve idare etmeleri,
savaşı başlatmaları ve halkı topyekün savaşa çağırmaları da onlara farzı ayındır.
Bu yolla hem dünyada üstün başarı, onurluluk ve destek görmek ayrıca*lıkları onların
olduğu gibi, âhirette de ödüllendiriliş ve cen*net onların hakkıdır.
Şöyle ki:
"Her kim onu işittikten ve kabullendikten sonra değiş*tirirse, günahı yalnızca onu değiştirenleredir.
Şüphesiz Al*lah sonsuz işiten ve sonsuz bilgi sahibidir." (Bakara, 181)
En büyük ALLAH! Hamd yalnız O'nadır.
Hasan El Benna