Dostunuz Hangi Kaleme Benziyor?
En eski dostlar, o çocukluktan ya da okul sıralarından geçen yıllara karşın yanımızda kalmış olanlar kurşunkalem gibiler. Arada bir kütleşse de uçları, biraz sohbet kalemtıraşıyla yeniden canlanıyor her şey. Biraz bastırmaya gelmiyor hassas uçları, kırılıveriyor. Neyse ki, yine eskilerden kalma bir kutuda kalemtıraş da hazır, unutulmak istenen anları silmek için silgi de. Sayısız kalem geliyor gidiyor, ama onlar yıllara, kemirilmeye karşı koyuyor. Hayatımıza yazdıkları, yıllar içinde biraz silikleşiyor belki. Ama kağıtlar sararsa da, yazılar uçuşsa da en güzel yerinden okunuyor hayatın.
Girilip çıkılan işlerde, kısa süreli tatillerde, gelip geçilen günlerde tanışılan dostlar var. Tükenmez kaleme benziyor onlar. O kısa zaman diliminde gayet güzel anılar yazıyorlar da hayatımıza, kalıcı bir ruh ile giremiyorlar hikayemize. Zaten bir süre sonra içleri bitiyor, birer plastik parçası olarak anılar çöplüğündeki yerlerini alıyorlar.
Hayatın olgunluk döneminde tanışılan, zorlu dönemeçlerin birlikte aşıldığı, yaşlılığa gidilen çakıllı yolun birlikte arşınlandığı dostlar dolma kalemler gibi kalıcı bir yer ediniyorlar. Mürekkebin kalitesi sohbetin yoğunluğundan belli kartuşlarla şenlendiriliyorlar, en güzel renklerdeki mürekkepler çekiliyor içlerine. İnsanlık kağıdımızın üstünde zarif birer el yazısına dönüşüyorlar. Yüreğimizin üstünde, iç cebimizde taşıyoruz onları. O dostlukları çocuklarımıza miras bırakıyoruz. Günün birinde cenazemizde gözyaşı olup akıyor mürekkepleri.
Sonuçta bütün dostluklar bir cümle oluyor hayatımızda. Birer kelime. Hangi kalemle yazılırsa yazılsın.
Peki sizin dostlarınız, hikayesini hangi kalemle yazıyor, başı doğum sonu ölüm olan hikayenize?
alıntı