içinizdeki aydınlığa yürümek...
Bu dünyada tek ve en çok ihtiyacımız olan şey “HUZUR” aslında... Tüm düşüncelerimizin, tüm çabalarımızın, tüm yaptıklarımızın sebebi -biz farkında olsak da olmasak da- o tek duyguya ulaşabilmek için... Tek yaşama sebebimiz onu bulmak, onu doyasıya hissetmek...
Herkes başka yerlerde arar ve başka şekillerde bulur huzuru...
Kimi sakinlikte bulur, kimi hareketlilikte...
Kimi çalışmakta bulur, kimi dinlenmekte...
Kimi seste bulur, kimi sessizlikte...
Kimi kalabalıklarda bulur, kimi yalnızlıkta...
Kimi konuşmakta bulur, kimi dinlemekte...
Kimi bağlılıkta bulur, kimi özgürlükte...
Kimi dinde bulur, kimi dinsizlikte...
Kimi kitaplarda bulur, kimi aşkta...
Kimi ALLAH’ta bulur, kimi Buddha’da...
Kimi Kuran-ı Kerim’de bulur, kimi Tevrat’ta...
Kimi Mevlana’da bulur, kimi Şems’te...
Kimi mutlulukta bulur, kimi acıda...
Bazıları da vardır, gerçekten öğrenmiştir huzuru bulmayı ve bunların birçoğunda bulur onu... Yani yalnızlığın da huzurunu yaşamayı bilir, kalabalığın da... Mutluluğun da huzurunu hissedebilir, acının da... Sakinken de huzurludur, heyecanlıyken de... Ses de güzeldir onu için, sessizlik de...
İşte asıl önemli olan da budur... İçinde bulunduğun haldeyken bulabilmek huzuru veya huzur bulacağın hale getirebilmek kendini...
Yoksa bulduğunu sanır kişi, ama sonunda geçici bir “ferahlık” duygusundan başka bir şey olmadığını anlar o huzur sandığının...
“Huzur” üzerine sadece okumak, düşünmek, yazmak, konuşmakla, yetinmemek gerekir; onu yaşamak adına eylemde de bulunmalıdır insan... Çünkü Mevlana’nın da dediği gibi; “İçindeki aydınlığa yürümenin yolu, yollara düşmektir”...