Küçükken meraklısı olduğum uçurtma hayallerimi taşırmış gökyüzüne meğer..
Çocuklukta kalırmış tüm sevinçler , en güzel ve masum haliyle...
Yalnız o yaşlarda acımasızlığını saklar , yüze gülermiş hayat ...
Net değilmiş hiçbir insan yıldızlar kadar ve çizgi film gibi renkli değilmiş yaşam...
Dertmiş büyüttüğüm yaşımla beraber , hüzünler artarmış tebessüm yerine...
Kimseye eşit muamele etmezmiş hayat , kapıya dayanan zorluk ve mücadeleymiş en çetininden...
Yıllar mecbur bırakırmış sessizliğe , çaresizliğe ...
Sabırmış biriktirdiğim kumbaramda , ümitlerimmiş harcadığım ...
Salıncakta unutulurmuş tüm mutluluklar ,yalnız o zaman masmaviymiş gökyüzü...
Özünü kaybedermiş insan , su gibi berrak kalamazmış...
Yalancıymış aynalar , suçsuz değilmiş hiçbir yüz...
Okul sıralarında öğretilenlerden ibaret değilmiş hayat , barış sevgi ,hoşgörü kitap sayfalarındaymış sadece ...
Hep gölgeye mahkummuş sevinçler ,ne çok can yakarmış dünya ...
Hilesiz oynanan tek oyunmuş körebe ve saklanbaçlarda saklı kalırmış umutlar...
Benmişim eksilen kendimden , imtihanımmış uzayan ...
Getirdiklerinin karesiymiş götürdükleri , sağlaması yokmuş ömrün ...
Her ağlayışımda yanında olmazmış annem , duyrulmazmış hıçkırıçlar kimseye ...
Tükettiğim huzurmuş , yitirilen samimiyet...
Büyüdükçe artarmış cocukluğa özlem , azalırmış güvendiğin insan sayısı ...
Tekrarı olmayan bir tiyatroymuş hayat , ölümle kapanırmış hep son perde ...
Kolu kanadı kırıkmış ömrün ve yalnızca kuşlar anlarmış uçurtmanın dilinden...