Padişah ile çok yakın bir arkadaşı varmış.Padişah nereye gitse o arkadaşınıda götürürmüş. O arkadaşı da olaylar her ne şekilde olursa olsun, iyi de olsun kötüde olsun "Vardır bunda da bir hayır, hayırlısı olsun " dermiş. Yani her durumda Rabbine şükretdermiş.
Bu padişahın av merakı oldukça fazlaymış. Yine böyle bir av günü padişah hedefe kitlenmiş tam ateş edecekmiş ki silah geri tepmiş ve padişahın parmağını koparmış. Arkadaşı padişaha dönerek "vardır bunda da bir hayır " demiş.
Buna çok öfkelenen padişah" Bunun neresi hayır be adam!Parmağım koptu sen hala hayırdan bahsediyorsun" demiş.
Bu öfkeyle padişah çok samimi olduğu arkadaşını zindana attırmış. Aradan tam 10 yıl geçtiği halde arkadaşı yine zindanda ve padişah yine bir av serüveninde. Ama bu sefer işler daha farklı gerçekleşerek padişah ve av ekibi ormandaki vahşi yamyamlar tarafından tutsak edilmiş. Törenler falan filan derken başlamış yamyamlar yakaladıkları esirleri yemeye hazırlanmaya. Bir de ne görsünler yakaladıkları esirlerden birinin yani padişahın parmağının birisi yok. İşin garip tarafı o yamyam kabilesinin adetlerinden biri de yiyecekleri insanların uzuvlarının tam olması gerektiği imiş. Yani padişahı serbest bırakıp diğer esirleri yemişler. Padişah yaşadığı bu olay üzerine hemen arkadaşına koşmuş,, gitmiş zindana. Af dilemiş "Meğer sen haklıymışsın herşeyde bir hayır varmış; o gün avda tek parmağımı kaybetmemiş olsaydım ben de şu an da yoktum "diye dert yanmış arkadaşına. Beni affet demiş. Arkadaşı "önemli değil padişahım bunda da vardır bir hayır demiş". Padişah yine; "bunun neresi hayır benim yüzümden tam on yıldır zindanda yatıyorsun" demiş. Arkadaşı da padişaha dönerek "Padişahım beni zindana atmasaydınız o av da bende olacaktım. Dolayısıyla ben de yamyamlar tarafından esir edilip, öldürülecektim; çünkü benim eksik uzvum yok" demiş.