Siyah Nur...
Akmayan bir mürekkebin derdini bilir misin hiç ?
Akmak için çırpınan, bir damla olsun kağıda değmek için yalvaran,
Meşk etmek, meşk edipte yükselmek için Sema’ya durmadan
Dua eden mürekkebi bilir misin ?
Bilmezsin…
Bilemezsin… O mürekkep ki bir “Vav” için dalga dalga kıvrılan, O mürekkep ki
“Elif” olabilmek için yalvaran…
Kalemi kendine Leyla bellemiş o mürekkebi anlayamazsın…
Abdest ile varmak ister Leyla’sı bellediği kaleme…
Temiz bir buluşma ister o mürekkep tertemiz…
Bu büyük buluşma için hazırlık ister mürekkep, kaşları dimdik olsun ister,
böyle ister ki her kağıda dokunuşunda Leyla’sı ile o İlahi harfleri hakkı ile Meşk edebilsin…
Güzel kokular içinde buluşmak ister mürekkep kalem ile…
O leyla bellediği kalem kendisine her dokunuşunda misk-i amber kokularına
hasretini daha bir demlemek ister…
Gözyaşı ister mürekkep Leyla’sını beklerken…
O Leyla tutan ellerdeki gözleri bir Nur pınarı ister…
Hiç bir söz olmaksızın buluşmak ister mürekkep Leyla’sı ile… Herşeyi lal,
herşeyi “hiç” bellemek ister O an… Yalnız Leyla’sı bellediği kalemi geldiğinde
konuşmak ister o siyah Nur’u ile…
Onsuz tek harf konuşmaya dili varmaz…
Ve o buluşma anında kendisini buluşturan o Vesile-i İnsan’ı bu alemden,
kalem ile mürekkep arasından, Leyla ile Mecnun arasından çıksın ister…Mürekkep…
Hasret kaldığı Leyla’sına kavuştuğunda dayanamaz ve her bir dokunuşda bir başka
Meşk eder…Ve her meşkde o vesile-i İnsanı “yok” eder…
Selam Sevgi ve Dua ile...