GÖnÜl bİr sirÇa saray
--------------------------------------------------------------------------------
Duygu, düşünce, akıl, hayal gibi nimetlerle donatılmışız.
Yaratıcımız, bizi diğer canlı varlıklardan üstün kılmış. İnsan olmanın görev ve sorumluluğuyla düşünüyor, hissediyor, hayal ediyor, başarı ve mutluluk yolunda yürümeye devam ediyoruz.
Hayat, bu nimetlerle önem kazanıyor. Dünya; düşünen, duyan, üreten, duygu ve düşüncelerini diğer insanlara ulaştıran insanlara muhtaç. Kurulan medeniyetler, böylesi insanların çabalarıyla yükselmiş. Dünya; adaletli, erdemli, merhametli, çalışkan, ilim ve irfan sahibi insanlarla huzuru ve mutluluğu tatmış.
Maddî ve manevî değerlerlerle birlikte yaratılan insan, aklıyla düşünür, yüreğiyle, kalbiyle, gönlüyle duyar, hisseder.
Duygularımızın, sevgilerimizin kaynağı gönlümüzdür.
İnsanî duygularla dolu, maddî değerlere çok önem vermeyen, yüreği sevgi ve iyilik dolu yardımsever insanları “gönül adamı” olarak niteleriz.
Gönül, kalp, yürek kelimeleri her zaman insanî yönümüzü hatırlatır bizlere.
Edebiyatımızda yüzlerce şiire konu olmuş “gönül”, atalarımızın söz ve deyimleriyle de derin ve yeni anlamlar kazanmıştır.
Gönlü zengin bir milletiz. Gönüllerimiz sevgiyle dolu. Sevgiyi hayatın can damarı saymışız. Gönlü her zaman, adaletten, haktan, iyilik, doğruluk ve güzellikten yana olmuş bir milletin çocuklarıyız. Gönlümüz, dilimize de yansımış. Dilimizde kullandığımız gönül kelimesiyle ilgili o kadar çok atasözü ve deyim var ki. Bunlardan birkaçını buraya almak istiyorum: Gönlü akmak: Sevmek. Gönlü bol: Cömert. Gönlü çekmek: Arzu etmek.Gönlü kalmak: Gücenmek. Gönlü kara: Başkalarının kötülüğünü isteyen. Gönlü tok: Manevî açıdan doyum hâlinde. Gönlünden kopmak: İyi duygularla, art niyet olmadan bir şey vermeye karar vermek. Gönlünü etmek: İkna etmek. Gönlüne göre: İstediği, arzu ettiği gibi. Gönlü olmak: Razı olmak. Gönül almak: Hatırınısorup sevindirmek. Gönül bağlamak: Sevmek. Gönül birliği: Ortak arzu, istek. Gönül bulandırmak: Şüpheye düşürmek. Gönül darlığı: İç sıkıntısı. Gönül evi: Kalp. Gönül koymak: Gücenmek. Gönül pası: Üzüntü, keder.Gönül yıkmak: Gönül kırmak. Gönülden çıkarmak: Unutmak.
Atalarımızın diliyle, “Gönül bir hümadır (kuş), istediği yere konar.”, “Gönül kimi severse güzel odur”, “Gönlün yazı, kışı var”dır.
Her insan birbirinden farklı duygularla donatılmıştır. Duygularını sevgiye yoğuranlar kadar, onu taşlaştıranlar, yozlaştıranlar da var. Bu nedenle her gönül birbirinin aynı olmaz. Atalarımız; “Gönül var otlağa gönül var çöplüğe konar.”der. İradesiyle seçimini kendi yapar insanoğlu, güle de âşık olur, dikene de. Hayrı da kucaklar, şerle birlikte yoğrulur da.
Gönül bu ya, onun, ne zaman, nerede, neler yapacağı da belli olmaz. Çünkü “Gönül ferman dinlemez.” Ona aklımızla da yön vermek de çok zordur, çünkü: “Gönül hüküm altına girmez.”
Karacoğlan, “Deli gönül abdal olmuş/ Gezer Elif Elif diye diye”rek, istikrarsız gönlüne:”Ben senin derdini çekemem gönül.” diye seslenir.
Bir konuda yapmamız gereken işte en önce gönül devreye girer. Gönlümüze danışırız. O, bu işi istiyorsa, güzel ve hoş. Bu durumda yaptığımız iş, bize tat ve mutluluk verir. Ya gönül bu işe hayır diyorsa, o zaman işimiz zor.
İstemeden bir işi sağlıklı bir biçimde yapmak mümkün mü? Atalarımız: “Gönülsüz davara giden köpekten hayır çıkmaz.”, “Gönülsüz köpek av avlamaz.” diyor. Gönülsüzce bir yemeği yemek zorunda kaldığımızda biliyoruz ki:“Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya baş.”
Bir işi, bir başkasına zorla yaptırabilir miyiz? Hadi zorla yaptırdık diyelim, bu işten ne derece hayır gelir? Sevgisiz yapılan ibadetten manevî haz da duyulmaz. Çünkü; “Gönülsüz namaz, göklere ağmaz.”
Bizi Yaratan, gönlümüzü sonsuz bir saray hâlinde yaratmıştır. Gönlümüz, başta sevgilerin en yücesi olan ALLAH sevgisiyle doludur. O’nun Resulü, sevdikleri, sevmemiz gereken bütün varlıklar, gönül sarayımızın misafirleridir.
Gönül bir sevgi bahçesi, bir gülistandır. Gül Peygamberimizin sevgisiyle yoğrulan gönlümüz, hiç kimseye “gönül koyma”dan;“gönül almak”, “gönül kazanmak”, “gönüller yapmak”la görevlidir. Gönül yapma, gönül kazanma da yine bir gönül işi. Çünkü, “Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz.”
Gönül kırmak, gönül sarayını yıkmak, ALLAH sevgisiyle aydınlanan gönül sarayımızın kararmasına neden olur.
Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek gibi olduğunu belirtir inancımız. Bir insanın gönlünü kırmak, bütün insanlığın gönlünü kırmak anlamına gelmez mi?
Yunus Emre, “Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil.”“Ben gelmedim da’vi (düşmanlık) için, benim işim sevi için/Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.”, “Yunus Emre der hoca/ Gerekse var bin Hacca/ Hepisinden iyice/ Bir gönüle girmektir.”mısralarıyla gönül ışıklarımızı yakar, gönüller yapmanın önemini vurgular.
Gönüller yapmak, gönüller kazanmak.
Biliyoruz ki: “Gönülden gönüle bir yol vardır.” Ecdadımız yalnızca ülkeleri, toprakları değil, gönülleri de fethettiler.
Onların torunları, çocukları olarak, umutların kararmaya yüz tuttuğu, sevgi ve hoşgörüye muhtaç dünyamızı; gönül seferberliği ile, gönüller yapmaya, gönüller onarmaya, gönülleri aydınlatmaya, gönüllere huzur ve mutluluğa taşımaya var mıyız?
Rıfkı Kaymaz