ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Cennet Çiçeği
Özel Üye
Özel Üye
Cennet Çiçeği


Mesaj Sayısı : 5244
Kayıt tarihi : 02/08/10
Yaş : 53

Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete Empty
MesajKonu: Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete   Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete EmptyPerş. Kas. 18 2010, 20:48

Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete

Cenab-ı Mevlâ’nın en mükemmel surette yaratmış olduğu insanoğlunun varoluş gayesi nefsini tanıyarak yüce yaratıcısını bilmek ve O’na yakınlığı elde etmektir. Bu da iki cihan serveri Efendimiz A.S.’ın haber verdiği üzere “büyük cihad” denilen nefisle mücadele ve mücahedeyi başarmakla mümkündür.

Hiç şüphe yok nefisle mücadele kişinin kendisini ciddi bir kontrol altında tutması muhasebe ve murakabeyi hayat tarzı haline getirmesi demektir.

Nefisle mücadele diyoruz; çünkü insan bütün zıt sıfatları kendinde toplamıştır ve ciddi bir imtihan geçirmektedir. İnsanoğlunun ebedi hayatını belirleyecek olan bu ciddi imtihan Rabbi’nin türlü hikmetli ve esrarlı işlerini ibret nazarıyla tefekkür etmeyi mecburi ve zaruri kılar.

İnsanoğlu Melekût Alemi ile şehadet Alemi arasında bir köprü mesabesindedir. Yani hem madde alemiyle hem de mana alemi ile irtibatlıdır. Böyle iki yönlü yaratılmasının maksadı ve hikmeti insanın et ve kemikten oluşmuş beden ülkesinden lâhutî iklime ebedi mutluluk ve safa alemine yükselmesini mümkün kılmaktır.

Beden ülkesinin saray hükmünde olan insanî kalp mahiyeti itibariyle Alem-i Melekût’tandır. Bu yüzden kalıbı küçük olan kalbin manadaki enginlik ve genişliğine bir sınır çizilememektedir. Adeta bütün alemler kainat insandaki kalp okyanusunun derinliklerine gizlenmiştir.

İşte bu şerefli vasıfları ve yüceliği sebebiyle kalp Rabbü’l-Alemin’in tecelligâhı olmuştur. Ve insan kainatın özeti ve yaratılmışların en şereflisi oluşuyla temayüz etmiş ve bütün mevcudatın üstünde bir makam kazanmıştır.

İnsanoğlu yaradılış gayesine mutabık veya muhalif olarak müsbet yönde yükselmekte veya menfi yönde alçalmaktadır. Başka bir ifadeyle insan “esfel-i safilin” ile “alây-i illiyyin” arasndaki büyük mesafede hareket halindedir ve bir yer işgal etmektedir. İnsanın bu iki uç arasndaki yeri bir tek şeye bağlıdır: Yaradılış gayesi ve hikmetine göre bir tercih yapıp yapmamasna. İnsann yapacağı bu büyük tercih sebebiyledir ki o ne melektir ne de hayvandır.

İnsan hem melekî ve hem de hayvanî sıfatları benliğinde taşır. Bu sıfatlarından hangisini kuvvetlendirici vesilelere yaprsa o yanı ve o benliği gelişir. Böylece insan ebedi felaket ile ebedi saadet arasnda gezinir durur. İman ile inkâr arasında sayısız konaklarda mevki ve mertebe sahibi olur.

Menfi yönde sonsuz ile müsbet yönde sonsuz arasında insan manen bir seyir ve seferdedir. Bu iki sonsuz arasında iman sıfır noktasından müsbet sonsuza doru insanı derhal miraca başlatır. Küfrü tercih ise insanı menfi sonsuza doru ebedi felaket vadisine iter. Sıfır noktasından müsbet sonsuz istikametinde alınan manevi mesafe imanın kemali ve amel bakımından kuvvetliliği nisbetindedir ve buna nisbetle Cennet-i Alâ da derecesine göre bir mertebedir. Sıfır noktasından menfi sonsuza doru yaratılış hikmetine ters yönde gidiş ise ancak hakikatlere karşı inatçılığın ifadesidir.

Küfrün şiddeti ve manevi benliği tahribat nisbetinde insan ebedi felaket yurdu olan Cehennemde hak ettiği dereceye iner. İnsanoğlu işte böylesine iki yönlü bir yapıya sahiptir.

Unutulmamalıdır ki her insanın Rabbi’nin uzağına ya da yaknına götüren bir yolculuğu mutlaka vardır. Ve bu yolculuk insan yaşadıkça devam eder gider.

Mükellef kılınmış varlıklar olan insan ve cinlerin dışında bütün mahlukat tercih hakkı olmaksızın Rabbi’ne itaat eder ve ister istemez O’nun adına iş görür.

Bu haliyle bütün alem O’nun büyük kudretinin şahidi sanat ve itirazsız kuludur. Her zerresiyle bütün mevcudat kendi hal lisanıyla O’na işaret eder O’ndan bahseder.

Eşref-i mahlukat olan insanın Rabbi’ni anması hatırlaması O’nu şanına yaraşır mahiyette yâdetmesi ise kendi arzu ve iradesine bırakılmıştır.

İnsanın iradesiyle Rabbi’ni zikri mahlukatın hal diliyle yaptığı zikre cemaatin tesbihine şuurlu bir iştiraktir. Bu durum varoluş gayesinin kalplerdeki tecellisi dillerdeki terennümüdür. Bu hal bütün ilimlerin neticesinin kalbî bir haz bir feyz ve bir mana olarak Kelime-i Tevhid gibi bütün hakikatleri temsil eden bir formül halinde dilden dökülmesidir. Bu ses ebedi saadeti müjdeler. Bu ses ve tad imana iki cihan saadetinin teminatıdır.

Bu mübarek telaffuz ve terennüm daha dünya hayatında iken ebedi cennet hayatnın küçük bir numunesi olan marifetullah ve muhabbetullah deryasına dalarak doya doya kana kana içmektir.

İşte bu kurtuluş vesilesi mana hayatının çeşmesi Kur’an-ı Hakim’in sırrı kulluğun alamet-i farikası ebedi saadetin müjdecisi zikrullahtır. Yani ALLAH’ı anmak hatırlamak O’nu yâd etmektir. O’nun noksan sıfatlardan münezzeh kemal sıfatlarla muttasıf olduğunu ikrar ve teyit etmektir.

Yani zikrullah kulluğun özeti ibadetlerin ruhu ve mihveri saadetin şifresi ve müminlerin en şerefli nişanıdır. Zikrullah her şeyden ama her şeyden büyüktür; hatta içinde zikri ihtiva etmeyen her ibadetten de. Çünkü zikrullah en güzel isimlerin sahibi yüce Mevlâ’yı anmaktır.

Hakka vuslat yolunda nefs ve şeytanla mücahede ve mücadelede en müessir en etkili silah zikrullahtır. Zikrullah marifet ve muhabbetin sebebidir ve imanı güçlendirir. Neticede de müminleri Cennet ve Cemâl’e vasıl eyler.

Zikir tevhide kadar bütün makamları meyvelendirir. Baka hiç bir vasıta ile ulaşılamayan makamlara ulaştırır.

Bütün kainat cereyan eden hayat cazibesiyle hep aynı gayeye doru bir koşturma içinde. Mutlak kudrete Hakk’a vuslata ehad olan Yüce ALLAH’a doğru koşu içinde. Bütün varlıklar sermest halde dönmede.

Ve insanoğlunu kendi fıtratı çağırıp durmada. O’nun vuslatına davet etmede. Kopup geldiği ebed ve ezel sırrı içinde yanıp durmada. Koşmak rahmet deryasının muhabbetiyle aynı hedefe koşmak... İşte fıtrata dönüş bu.


ALLAH’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.

Muhammed Saki Erol / Semerkand Dergisi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete Empty
MesajKonu: Geri: Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete   Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete EmptyCuma Kas. 19 2010, 00:49

çiçek5 Allah razı olsun 2 çiçek5
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete Empty
MesajKonu: Geri: Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete   Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete EmptyPaz Ara. 19 2010, 17:53

Yani zikrullah kulluğun özeti ibadetlerin ruhu ve mihveri saadetin şifresi ve müminlerin en şerefli nişanıdır. Zikrullah her şeyden ama her şeyden büyüktür; hatta içinde zikri ihtiva etmeyen her ibadetten de. Çünkü zikrullah en güzel isimlerin sahibi yüce Mevlâ’yı anmaktır.

MaVi_GüL demiş ki:
çiçek5 Allah razı olsun 2 çiçek5
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ya Ebedi Saadete Ya da Ebedi Felakete
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ebedi Kurtuluşun Üç Altın Kuralı:"İlim, Amel, İhlas"
» Ebedi Sevgili
» Ebedİ Sevgİlİ
» Ebedî Bir Ülkede…
» Ölümden Ne Korkarsın? Korkma Ebedî Varsın...!"

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Genel :: Serbest Kürsü-
Buraya geçin: