İnsanoğlu hatasız olmaz. Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri de kardeşinin eksiğini, hatasını, istenmeyen davranışını gördüğünde usulüne uygun olarak ona bu durumunu iletmektir. Tenkid değil tashih yapmalıdır. Tenkidin bir müsbet tarafı bir de menfi tarafı vardır. Hiçbir Müslüman tenkidin menfi tarafını kullanma hakkına sahip değildir.
“Hatasız kul olmaz” atasözümüzde yerini bulan düzeltme vazifemizde kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak öylece karşımızdakine iyi duygu, müsbet tavırlarımızı kullanarak hataları söylemelidir.
Bu konuda da Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.)’in örnek davranışları vardır. Efendimiz hatalı gördüğü sahabesine doğrudan senin şuyun var dememiştir
O’nun hatalının hatasını düzeltme metodu şudur:
“Bana ne oluyor ki, şu olumsuzlukları görüyorum. Oysa böylesine bir durum Müslümana yakışmaz.
İnsan aynaya bakıp kendini görmez mi? Karışık kuruşuk saçlar şeytani bir sıfattır. Kimin saçı varsa onlara baksın, onları tarasın...” yollu ifadelerle ashabında gördüğü olumsuzlukları/eksiklikleri düzeltirdi.
Bu tavır düzeltmenin müsbet/olumlu yoludur. Buna müsbet tenkid/tashih denir. Bir de bunun menfi/olumsuz yönü vardır ki, buna da menfi tenkid denir. Damdan düşer gibi karşısındakinin üzerinde gördüğü bulabildiği hatayı yerli yersiz halkın içinde pat diye söylenmesi menfi, yıkıcı tenkiddir. Böyle bir tenkid namuslu bir tenkid olmaz. Böyle bir davranış dostça bir hareketten ziyade düşmanca bir tutumun sonucudur. Böylesi hareketler düzeltici değil yıkıcıdır.
Düzeltici, olumsuzlukları giderici olmak için hatalının hatasını halkın içinde değil yalnız iken sosyal ve psikolojik durumunu da dikkate alarak söylemek gerekir. Kaş yapayım derken göz çıkarmak durumuna düşmemek lâzımdır.
Kitaplarımızda bu konu ile ilgili şöyle bir menkıbe anlatılır:
Bir adam halkın huzurunda Hz. Ali (r.a.)’ye şöyle seslendi:
– Ya Ali! Sen şu hususlarda hatalı hareket ettin. İtirazın varsa halkın huzurunda bu yanlışlıklarını bir bir isbat edeyim.
Hz. Ali bu adama şöyle cevap verdi:
– Bana nasihat edip hatalarımı düzelteceksen, bunu ikimiz arasında, kimsenin bulunmadığı bir yerde yap. Benim hatalarımı düzeltirken ne ben kendi nefsimden, ne de sen kendi nefsinden halkın huzurunda emin olamayız.
Sen Ali’nin hatasını düzelttim diye gururlanabilirsin. Ben de kusurlarım isbat edildi diye darılmış olabilirim. Böylesine bir tutum her ikimiz için de hayırlı olmaz.
En iyisi bana yapacağın nasihatı “halkın” huzurunda değil “Hakk’ın” huzurunda yap. Hata düzeltecekken bir hata da sen yapma!..
Hz. Ali (r.a.)’nin sözü doğruyu en doğru şekilde anlatıyor.
Öyle ise hepimiz hata düzeltecekken bir hata da biz yapmayalım. Çünkü usul çok önemlidir.
Konuya bambaşka boyutlardan bakabilir,değişik mevzular yakalayabilirsiniz bu konuda..
Başka görüşleri olan var mı,siz başkalarının hatalarını düzeltir misiniz,umrumda değil başının çaresine baksın mı dersiniz,sabır mı edersiniz?