[i]Hasretimin Vuslata Dâvetiye Çıkardığı Bir Anda
Çöl Yağmurları
Sen,
Gözyaşlarıyla büyüttüğüm, hayatımı adadığım sen...
Yüreğimde alevlenen bir ateş,
Kanayan, vurulan bir darbe,
Yaz akşamlarımda yaşadığım hâzân mevsimi.
Sen, çözemediğim tek sır...
Neredesin ey!
Bilmedin mi terk ettiğin yüreğe
bir kor düşürdüğünü?
Görmedin mi geçtiğin yollarda
akan bir çift göz gazelini?
Adın, ayrılık olurken;
Al kanlara boyandı tüm şehir.
Aşk indi yüzüme bir tokat misâli;
Yine de vazgeçmedim...
Sen dedim,
Albümde sakladığım tek fotoğraf,
Titrek ellerle yazdığım iki kelime,
Boğazımda düğümlenen bir çift söz...
Bense gülüm;
Sessizliğin her demini
yine senin esâretinde yudumladım.
Izdırâbı şakaklarıma dayayıp,
Damarlarımda firak kokulu kan besteledim.
Senin mermer kalbine nakış nakış işleyen,
Kanadı kırık bir pervâne oldum...
Yine de sen,
Hâlâ acıyı bir çengel gibi takarsın yüreğine.
Ben, hâlâ beklerim seni,
yüreğim fersiz kalsa bile.
VE HASRETİMİN VUSLATA DAVETİYE ÇIKARDIĞI BİR ANDA
Yeniden bir adın ayrılık,
Diğeri hasret olur.
İşte o zaman gülüm,
Varlığım, duygularımın ve hayâlimin mimârı sensin, der
Düşerim toprağa
Bir daha kalkmamacasına...
alınt[/i]ı