Leyla...
Leyla, o leyla değilmiş? Bunu her mecnun bilir de, bilmemezlikten gelir. Mecnun çölüne döner, leyla işine, gücüne.
Mecnun susuzluktan derdini unutur, leyla altın kafesinde, altın tasta, gümüş tarak ile kınası ezilirken de ezilmezken de.
Mecnun Leylanın bekleyeceğini bilseydi, ona o acıyı çektirir miydi? Farkında bile olmayacağını bildiğinden kendi çilesini doldurabilmekte.
Leyla olmayan Leylalar daha Leyla. En azından bir mecnunları olduğunu sanmakta. Mecnun köşeyi döner dönmez, içinden balık çıkarılmış derya gibi yarılıp kalmaz gönül. O yokmuş kadar bütün olur.
Yarılan taştır. Kütüktür. Sırça yürektir: ona da ne bir şey eklenebilir ne de çıkarılabilir.
Mecnunu herkes yazar. Leylayı bir ben yazmıştım, zamanında.
Mecnun köşeyi döner dönmez, işine bakar Leyla. Çölde bir mecnun daha kaybolur. Bir mecnun daha unutulur. Mecnunluk da budur.
Ne zaman bir Leyla gözyaşı döker. Çöl orada biter. Beklenen mecnunun dönüşü değil. Leylanın leylalıktan vazgeçmesidir. Bir leyla bunu yapsa çöller yeşerir. Tüm Leylalar ağlasa, dünya dünya olmaktan çıkar. Hiç yoktan tufan çıkar.
Dünyaya aşık da lazım, aşka sırt dönüp işine gücüne bakan da.
Vesselam.
Çöl Dile Gelir…
Ey yolunu bile bulamayan mahluk, Leylayı yaratmış gibi böbürlenmektesin, Leyla senden önce de vardı, senden sonra da var olacak. Senin Leylandan seraplar bile daha gerçek, daha yerinde! Her aşık bir Leyla söyler, Leyla ondan içeri.
Leylayı bulmaya mı çöldesin, Leyladan geçmeye mi? Kendini bulmaya mı, kendinden geçmeye mi? Yolunu bulmaya mı, yolundan geçmeye mi?
Önce sen bir yol sahibi ol! Yıldızlara bak, izlere bak, yol bul, kum tepeleri yolda kalmış, hattâ yolunda kalmış Mecnun leşleriyle dolu.Akbabalar bile tenezzül edip yoksul bedeninizi tadmamakta. Hangi Leyla seni beklesin? Hangi Leyla arkandan mendil sallasın? Hangi Leylayı sen tanıyasın? Leyladan senden önce de bahsedildi, senden sonra da!