ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Ak Parti The Cemaat ve Yolsuzluk Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Ak Parti The Cemaat ve Yolsuzluk

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Ak Parti The Cemaat ve Yolsuzluk Empty
MesajKonu: Ak Parti The Cemaat ve Yolsuzluk   Ak Parti The Cemaat ve Yolsuzluk EmptyPaz Ara. 22 2013, 21:39

Ak Parti The Cemaat ve Yolsuzluk

20 Aralık 2013 Cuma

Dershanelerle ilgili tartışmalar sürdüğünde olayın buraya varacağı tahmin edilmiyordu. Bülent Arınç’ın ifadesiyle Cemaatin “bu kadar aşağılanabileceği” beklenmiyordu. Aslında hükümete Fethullah Gülen, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı üzerinden nota vermişti. Zaman Gazetesi üzerinden ise iktidara yönelik birçok salvoda bulunmuştu. Ak Parti ise tehdidin boyutunun ne olduğundan emin değildi. Cemaatin devlet içindeki Paralel yapılanmasını görmek istiyordu. Onun içinde geri adım atmak istemiyordu.

Dershane tartışmaları iktidarın içinde de ciddi tartışmalara neden oldu. Seçim sathına girilmişken Cemaatle karşı karşıya gelinmemesi gerektiğini söyleyen bir çoğunluk vardı. Bu çoğunluğun bir kısmı cemaatin devlet içindeki yapılanmasından haberdar olduğu için dershane tartışmasının erken olduğunu söylerken diğer kısmı ise muhafazakâr ve öğrenciler üzerindeki çalışmalarından dolayı sempati duyuyor ve bu yüzden üzerlerine gidilmemesi gerektiğini söylüyordu. Fakat Başbakan Erdoğan onlarla aynı düşünmüyordu. Ne olursa olsun sonuna kadar gidilmeliydi.

Sayın Erdoğan cemaate güvenini, cemaate yoğun hizmeti ile Afrika İmamlığına kadar yükselen ardından Emniyet İmamı olan Kemalettin Özdemir’in cemaat içinde birilerinin başka işler peşinde olduğunu fark edip olayı araştırması ve sonrasında birinci elden olayın sahibine durumu anlatmaya karar verir. Fethullah Hoca’yla görüşmesi sonrası aldığı tepki sonrasında aforoz edilmesi, olan biteni Başbakan’a anlatmasıyla bitirmişti.

7 Şubat hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla ipler kopmuştu. Her ne kadar sonraki süreçte bu ipler bağlanmaya çalışıldıysa da ilişkilerin eskiye dönmesi mümkün değildi. Başbakan 2002 yılından beri cemaatin önünü açtığını ve tüm imkânları istedikleri gibi kullanırken, paralel bir yapılanma içine girmelerini kabullenemiyordu.

Sayın Erdoğan, iktidarında tüm derin yapılanmalar/çeteler arasında bir denge siyaseti güderek davranıyordu. Cemaat ise işgal ettiği her yeri iktidardan kurtarılmış bölge olarak görüyor ve ona göre kendi ağabeylerini yerleştiriyordu.

Bu ağabeyler bir yere yerleşme konusunda öteden beri sorun yaşıyorlardı. Ordu sağlam duvarlarını örmüştü cemaate karşı. Cemaat çalışkan ve hedefli kurmaylarıyla hep gelip bu duvara tosluyordu. Türkiye’deki askeri vesayetin ceberutluğu ve hukuk tanımazlığı güçlü Ak Parti iktidarıyla cemaatin ellerini güçlendirmişti. Bu fırsat bir daha ellerine geçmezdi. Ergenekon, Balyoz, Odatv, Hanifi Avcı vb. cemaat önündeki engelleri hükümetin desteğini de arkasına alarak suçlu-suçsuz herkesi içeri alıyordu. Ahmet Şık’ın ifadesiyle; “cemaate dokunan yanıyordu.”

Yargılamaların uzun sürmesi davaları sonuçlandırmak olmadığını, ders vermek olduğunu bize söyletiliyordu. Evet, bu kişilerin içinde gerçekten askeri vesayet kurmak isteyen, darbe planlayanlar vardı, peki emir komuta zinciri içinde hareket eden alt kademedeki subayların nasıl yargılanacağı merak konusu olmuştu.

Güç onlardaydı. İlişkilerin “hukuki temelleri”ni Atina’nın, “güçlüler yapacaklarını yaparlar ve zayıflar katlanmaları gerekene katlanırlar” anlayışı üzerine oturtulan “kanıta gerek yok kanı yeterli” anlayışının özlü tanımı “Rabbena he bana”yla kendisini açıklamaktaydı. Böylece cemaat işgal edeceği yeri “devlete sahip olma” refleksi çerçevesinden kanıya dayanarak gerçekleştirdi. İlk başta askeri vesayetten çekmiş muhafazakârlar ve liberallerin hoşuna gitmişti. Ama olmayan hukuk, çeteleşen yargı mensuplarıyla adil bir hukuk devletine nasıl gidilebilirdi. Bir gün mutlaka herkes için hukuk gerekli olacağını kimse düşünmüyordu.

Başbakan bu durumu önce HSYK seçimlerinde gördü, 7 Şubat MİT olayıyla da şüphelerinin ne kadar doğru olduğunu gördü. Cemaat sadece cemaat değildi. “The” cemaat olgusu hep göz ardı edile geldi. Bugünlerde gerçekleşen operasyonları The Cemaat ve yeni partnerleri üzerinden okumanın daha doğru olacağını düşünüyorum.

Son operasyon birbirinden bağımsız üç farklı davanın iç içe geçirilerek Ak Parti’yi bitirme planı olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Daha önce başlayan ve Erdoğan’a yönelik “Firavun”, “diktatör” mesajları peş peşe Pensilvanya’dan kendi medyası üzerinden piyasaya sürülmüştü. Fetullah Gülen bu mesajlarıyla merkez medya paralelinde hareket ediyordu. 28 Şubat darbesinde Erbakan Hoca karşısında aldığı tutumunu, çıkarlar zedelenince Sayın Erdoğan’a karşı gerçekleştirmeye çalışmaması için bir neden görünmüyordu.

Cemaat her ne kadar kendilerinin işin içinde olmadıklarını söyleseler de Zaman Gazetesi’nin 19 Aralık’ta manşetten verdiği habere bakıldığında kendilerinin ne kadar işin içinde olduklarını bize göstermektedir. “Üzülerek görmekteyiz ki yakın tarihimizin en önemli soruşturmalarından birini akamete uğratmak, en azından sulandırmak için yoğun bir çaba sarf edilmektedir. ‘Bu işin arkasında cemaat var’ gibi mesnetsiz iddialar, görülmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken büyük fotoğrafı örtme çabasıdır. Çok ciddi suçlamalara konu olan adlî bir vakayı kara propagandalarla örtmeye çalışmak, tarihî bir vebal altına girmektir” ifadesini kullanırken, Polis müdürlerinin değiştirilmesi, yeni savcıların görevlendirilmesini bu davaya ciddi zarar vereceğini yazmaktan da geri durmadı. O günden beri manşetler bu minval üzere sürdürülmektedir.

Bu bir The Cemaat operasyonudur. Operasyonu çok yönlü ortaya çıkmasının nedeni de budur. Her ne kadar Beşir Atalay "Biz; yolsuzlukla, haksızlıkla, hukuksuzlukla daima mücadele ettik. AK Parti'nin akını lekeletmeyiz! Biz parti ismini kirletmeyiz. Ama dışarıdan kurgularla, dizaynlarla AK Parti'yi önleyecek, önüne engeller çıkaracak, şaibeler yükleyecek çalışmalara da müsaade etmeyiz" dese de ismi geçen bakanların görevleri başında olması insanların farklı düşünmelerine sebep olmaktadır.

Yolsuzluklar konusunda Sayın Erdoğan ekibine çok güveniyordu. İşler hiçte öyle yürümüyordu. Sıradan insanlar bile bazı bakan çocukların nasıl lüks bir yaşam sürdürdüğünü söylüyordu. Evet bu operasyon Ak Parti’yi bitirme operasyonudur. Ama bu Ak Parti’de hiç kimse yolsuzluklara karışmamıştır anlamına gelmez. Burada adı geçen bakanların hem bakanlıktan hem de milletvekilliğinden istifa edip yargıya gitmeleri ve oradan aklanarak çıkmaları ya da varsa cezasını çekmeleri en doğru olanıdır. Fakat Sayın Erdoğan’ın her şeye rağmen etrafındakilere karşı koruma kalkanı oluşturmasının da doğru olmadığını söylemek gerekiyor.

Ali Öner

Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Menekşe
Özel Üye
Özel Üye



Mesaj Sayısı : 2555
Kayıt tarihi : 30/08/10

Ak Parti The Cemaat ve Yolsuzluk Empty
MesajKonu: Geri: Ak Parti The Cemaat ve Yolsuzluk   Ak Parti The Cemaat ve Yolsuzluk EmptyÇarş. Ara. 25 2013, 14:42






çiçek6 Allah razı olsun çiçek6 


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ak Parti The Cemaat ve Yolsuzluk
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Genel :: Güncel Konular-
Buraya geçin: