ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Sadakat Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Sadakat

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Sadakat Empty
MesajKonu: Sadakat   Sadakat EmptyPaz Mayıs 19 2013, 21:39

Sadakat

Babaannem, şu uzun, uzunca ömründe bir defasına bari denizi görmemiş ve bu görmedi, göremedi meselesi sabah bilmez kış gecelerinde eğlenceli muhabbetiydi evimizin. Deniz şöyle, deniz böyle, ah o deniz, ne deniz, acayip bir şey yahu. İnsan ne yapıp ne etmeli, ömründe bir defa bari gidip denizi görmeli oysa nerde deniz, nerde bizim köy. Hani kuş uçmaz, kervan geçmez diyorlar ya , Deliorman'ın tâ göbeği. Sonra bizim buralarda, kalûbelâdan beri kadın aş evini, ocağını bilir, gezi nesinedir derler. Derler de, babaannemin gene çıkınında lâfı bol, şöyle bir tutturdu mu, işte bin dokuz yüz kırk dörtlerde Urus bu aralar gelip köylerde tekezeseler kurulunca, milletin malı mülkü bir yere yığılıp mirî malı olunca, mirî malı gene denizdir yemeyen domuzdur, çalanı çırpanı, vurguncusu tilkide pire gibi çoğalınca, yüksek yüksek binalar kurulup, yuların ipi zebanilerin eline geçince, deniz denen o şeyin içine erkek merkek, kadın madın çırıl çıplak, eşkâre girme modası çıkınca, şu dünya işleri ters ters dönüp, geri geri tepince, kıyamet alâmetleri bir bir görünüp şöyle böyle kapılara dayandı diye, dinlene dinlene anlatıp durdukça ve işin acı yanı, dinleyicileri günden güne azaldıkça, onu da, denizi görme tutkusu öyle bir yakaladı, pir yakaladı. Hastalanıp yatakta kaldığı günlerde bile, ikide bir, ay çocuklar, şu deniz denilen şeyi ölmeden vallahi bir görsem, bu fani dünyadan her nasibimi almış kadar olacağım, açık gitmeyecek gözlerim diye mızmızlanmaya başladı...

Bu yıl deniz boyunda bir geziye çıktık, beraberimizde onu da aldık, aman çocuklar, bu yaşta neyime benim deniz, sizin hiç başka yapacak işiniz yokmuş gibi, uydunuz şeytana diye şakalaşıp durdu yolculuk esnasında, ama denizi görünce; uuuu bu da ne diyerek şaştı kaldı. Sözde lâfı bol köyün masalcı Gülsüm ninesiydi, hayranlığını, anlatamadıklarını hemen de baştan savma, gelişi güzel bir uzunca uuuu ile geçiştiriverdi ve devam etti: Deniz eee deniz dedikleri buymuş desene, er zaman hep böyle mi bu deniz. Ne çok su ALLAH'ım, rahmetinin ucu bucağı yok Rabbim, dalgalara bakıver. Kıpır kıpır, bir yerlerden çıkıp aceleleri varmış gibi can havli ile geliyorlar, ne acayip şey Ya Rabbim...

Sonra ezber bildiği, fakat içeriklerini anlamadığı o güzelim arapça dualarını hafif bir sesle, huşu içinde okuyarak, yavaş yavaş aşağılara indi. Yaşı seksenlerde seyretse de, hep daha yardımsız yürüyebiliyordu. Kıyıya vardı, kumsala oturdu. Tek tek ayakkabılarını, çoraplarını ağır ağır çıkardı. Önce ellerini, sonra ayaklarını suya batırdı. Usulca yüzüne bir avuç su serpti. Bir müddet böyle kalakaldı. Kendi kendine söylenerek ayağa kalktı. Şalvarının paçalarını dizlerine kadar çekti, çıplak ayaklarıyla birkaç adım ilerledi. Her halde bugünkü gezi için özel olarak seçtiği, ama gelişi güzel bağlanmış, kenarları oyalı, kahverengi çemberinin altında, biraz dağınık, beyaz sümek rengi saçlarını meltem hafifçe okşarken, çocuklar kadar saf ve mutlu bir gülümseyişle dönüp ardına baktı. Orada, her zaman iftiharla, yakındakiler işitsin diye, etrafı çınlattığı tosunlarım, çakırlarım, benim bir tanelerim diye yüksek sesle haykırdığı, o koskocaman delikanlı, ikiz torunları olan bizlerdik. Arkamızda Varna, önümüzde yakamozlu bir ufukla haşır neşir dalgaların gizemli denizine demir atmış birkaç vapur, tepemizde martıların kavgacı çığlıkları vardı...

Çıplak ayakları hep daha denizde, birkaç adım geri çıktı, bizi yanına çağırdı. Beni iyi dinleyin, diyerek konuşmaya başladı. Şu deniz dediğinizi gördüm sayılır artık, baştan başa, boydan boya su. Su, su ve sudan başka bir şey değil. Kim ne anlatırsa anlatsın, sadece suyun acayip bir sesi var, var ama o kadar da acayip değil, tıpkı bizim Kurt Yolları'ndaki Koca Orman'da ulu meşe ağaçlarının yaprak ışıltısı gibi vışşş, vışşş, vışşş. Nesi var, biraz daha serin bunun buraları, daha nefes açıcı, sebildir, dermanı boldur böyle şeylerin. Şimdi anlıyorum gençlerin yaz günleri neden denize kaçtığını. Ne bilmiyorlar, neler bilmiyorlar...

Hep böyle, abartılıdır babaannemin anlatmaları. Rastgele mi köyün akıl kumkuması, ünü etrafa yayılmış taşmış, masalcı Gülsüm annesiydi. Çocuklar, dedi, koca köyden alıp beni tâ buralara getirdiniz, zahmet ettiniz, muradınız neyse, nasıl desem, her şey pek alâ da, şu. Biraz durakladı, bir şeyleri hatırlamak istercesine sağ elini alnına götürdü ve onun değilmiş gibi derinlerden gelen üzüntülü bir sesle: Ehhh, ba çocuklar, dedeniz sağ oluverseydi ya şimdi hep beraber baksaydık denize dedi. Zavallı bir şey göremeden göçüp gitti bu dünyadan, elli yaşlarında var yoktu...

Belki yine bugüne mahsus özel olarak kınalamış, isyan eder gibi ellerini havaya kaldırdı, denizin üstüne, çok ötelere sallayarak: Dedeniz çok kibardı dedi. Camiye, cumaya giderken hep temiz gömlek ister, yakasına gül takardı. Burma sarığını al nar çiçeği fesine ağır ağır usulünce sarar, tesbihi şöyle tutardı rahmetli...

Durakladı , bize görünmemek için yüzünü öbür tarafa çevirdi ve gözpınarlarına çökmüş o ufacık, fersiz, solgun deniz mavisi gözlerinden birkaç damla gözyaşının neden öyle ansızın dökülüp, buruşmuş yanaklarından usul usul süzüldüğünü, Karadeniz'in dur durak, ölüm nedir bilmeyen hınzırım dalgalarına karışıp, nasıl akıp gittiğini, bir sır değil ama ikiz kardeşimle başbaşa oturup konuşamadık bir türlü...

Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Sadakat Empty
MesajKonu: Geri: Sadakat   Sadakat EmptyPtsi Mayıs 20 2013, 02:22

çiçek16 Allah razı olsun çiçek16
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sadakat
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sadakat...
» Sadakat Kahramanı Üç Yiğit
» İhanet,Liyakat,Sadakat

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Hikayeler-
Buraya geçin: