Zamanların birinde bir çiçekçi dükkanı varmış. Çiçekçi dükkanına her gün yeni bir çiçek tohumu getirir ve ekermiş. Bir gün bir kır papatyası tohumu getirmiş ekmiş. Tüm çiçekler bir arada yaşayıp giderlerken bizim papatya çok narin olduğu için en ufak bir rüzgarda sağa sola yalpalarmış. Bir gün yine öyle yalpaladığı zaman yanındaki saksıdan nergis; ben senin saksına geleyim bana yaslanırsın demiş, papatyacık buna çok sevinmiş. Gel zaman git zaman nergisle papatya çok iyi dost olmuşlar hatta arkadaş canlısı papatyanın rüzgarda savrulan tohumları başka saksılarada gitmiş fakat diğer çiçekler papatyayı saksılarında istememişler. Her defasında nergis ona; üzülmemesini her zaman yanında olacağını söylermiş.
Papatyacık geceleri nergis uyuyunca yapraklarını göğe uzatır dua edermiş çiçekçi nergisi satmasın diye. Bir gün şiddetli bir rüzgar esmiş papatyanın ince vucudu dayanamamış ve nergise hızla çarpmış, nergis birden kızmış. Papatya yalvarmış istemeden oldu rüzgar çok şiddetliydi tutunamadım demiş ama nergisin gözü hiç bir şey görmemiş. Ve papatyanın incecik sapı gibi ince olan yüreciğini kırmış parçalamış. Papatya küsmüş boynunu bükmüş usulca köklerini toplamış esen bir rüzgarın sırtına binmiş kırlara doğru çekmiş gitmiş. Şimdi her ilk baharda kırlarda açan esen rüzgarlarda şarkılar söylen kır papatyaları duyabilen herkese bu hikayeyi anlatır ama asla bir çiçekçi dükkanında yaşamazlar...