ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Modern Tıp Temelde Bozuk  Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Modern Tıp Temelde Bozuk

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Modern Tıp Temelde Bozuk  Empty
MesajKonu: Modern Tıp Temelde Bozuk    Modern Tıp Temelde Bozuk  EmptyPaz Şub. 17 2013, 17:23

Modern Tıp Temelde Bozuk

Aidin Salih, Sade Hayat Yayınları’ndan çıkan “Gerçek Tıp” kitabıyla çoktan yitirmiş olduğumuz şifanın izini sürüyor. NHI Doğal Sağlık Enstitüsü ile daha önce Sade Hayat Derneği olarak bildiğimiz ve şimdilerde adı Sade Yaşa olarak değiştirilen bir derneğin kurulmasının öncülük eden Aidin Salih, hastalıkların tedavisi için yeni bir yaklaşım öneriyor.

Aidin Salih’in yaklaşımına göre, hastalık sonuç değil, hastalık aslında onu hazırlayan yaşam tarzı. Örneğin, başı ağrıyan bir kişinin hastalığı baş ağrısı değil, kişide baş ağrısına neden olan yol ve tercihleri.” Salih’e göre modern tıp çözümü yanlış yerde arıyor ve yitik şifanın izini aradığı bu yaklaşım gerçeğin ta kendisi, hatta şöyle ki Aidin Salih kendi yaklaşımı dışındaki yaklaşımları alternatif tıp olarak değerlendiriyor. Aidin Salih’in hastalık ve tedavi konusunda şimdiye kadar duymadığımız farklı önerileri var. Örneğin çocuklara yaptırılan aşıların vücutlarına korkunç derece zarar verdiğini, hatta domuz ve maymun DNA’larının bu aşılarla çocuğun DNA’sına eklemlendiğini, çocukların domuzlaştığını ve maymunlaştığını ifade ediyor. Bu duruma da hiperaktif ve otistik çocukları örnek veriyor. Dikkat çeken bir başka nokta da çocuklardaki ateş hakkında söyledikleri…

Biz de bu konuyu Aidin Salih, Sade Hayat Derneği Başkanı Faruk Günindi ve Sade Hayat Derneği kurucularından Bahadır Cevizci ile konuştuk. Bir sohbet havasında geçen röportajda Aidin Hanım’ın yaklaşımına ilişkin değerlendirmelerinin yanı sıra 40 yaşında nasıl Müslüman olduğuna dair önemli notları da okuyabileceksiniz.

Öncelikle bu kitabın hikâyesinden başlayalım istiyorum. Siz Ukrayna’da tıp eğitimi aldıktan sonra Taşkent Üniversitesi’nde biyoloji eğitimi aldınız ve sonrasında da Uluslararası Alternatif Tıp Okulu’nu bitirdiniz. Peki zaman içerisinde edindiğiniz bu bilgi ve deneyimleri bir kitapta toplamak fikri nasıl ortaya çıktı?

Aidin Salih: Tıbbın tamamen başarısız olduğunu çok erken anladım. Modern tıptan bu sebeple ayrıldım ve biyoloji okudum. Zaten yaklaşık son 20 yıldır, kuantum fiziği buluşları ile bütün bilim adamları aynı sonuca vardı.

Yeryüzünde bir inanç ve bir dinle bağlantılı olmayan hiçbir şey yok. Özellikle de tıp. Neden tıp? Çünkü insanı en çok gıda ve tıp ilgilendiriyor. İnsan en çok hasta olmaktan, ölmekten ve aç kalmaktan korkar. O zaman bu iki konu insan için çok önemlidir ve insan hayatını şekillendirir. İnsan neye sığınırsa ona benzer.

Hiçbir tıp dine dayalı olamaz. Kuantum fizikçileri şöyle söylüyor; maddi dünyada fizik ve kimya kanunları geçerli ancak konu atoma gelince insanın aklı duruyor. Çünkü orada hiçbir kanun geçerli değil. Atom altı dünyada kanunlar geçerli değilse o zaman kanunların ne anlamı var? Dikkat edin, bu çok ince ve temelli bir anlayış. Atom altına kadar kanunlarımız geçerli, ancak atom altı dünyada geçerli değil. Atom altı dünyada ne olduğunu biz insan aklımız ile anlayamayız. O zaman bir dine sarılmaktan başka bir çözüm kalmıyor. İster bilim adamı olsun, ister iş adamı olsun ya da normal bir vatandaş olsun… Ben insanın bir dine muhtaç olduğunu kuantum fiziği gelişmelerinden çok önce fark ettim.

Faruk Günindi: Makro beslenme kuramı kuran Japon bir bilim adamı var. Adı Michio Kushi, beslenme prensiplerinin başında kendi prensiplerinden bahsederken şöyle diyor: “Ben bundan sonra söyleyeceğim her şeyi kendi dinimin üzerine söylüyorum. Ama bilin ki modern tıp da bir din üzerine kuruludur. Onun da azizleri, ibadethaneleri, papazları, kutsal kitapları, doğruları ve yanlışları vardır. Benim bu söyleyeceğim şeyler o dine ve O dini inanç sistemine ait değildir, size ters gelebilir. Onun için lütfen bana göre değerlendirmeye çalışın.”

Aidin Salih: Hastaların en sevdiği cümle; “Ben doktora kendimi teslim ettim”dir. Peki senin aklın nerede idi? Sen nasıl kendini başka bir insana teslim ediyorsun? Hiç olmazsa uygulayacağın bu yöntem nedir diye bir araştır. Ama hiç kimse araştırmıyor. Ben zamanımızda bütün insanların akıllarını kaybettiğini görüyorum. Çünkü araştırmayan insan akıl sahibi olamaz.

Ne zaman fark ettiniz bunu?

Aidin Salih: 40 yaşında Müslüman olduktan sonra. O zaman Kur’an-ı Kerim okumaya başladım. Bu süreçte Kur’an’da tıp ve biyoloji hakkında en önemli kanunların var olduğunu fark ettim. Tıpta ve biyolojide cevaplarını bulamadığım soruların cevaplarını Kur’an’da buldum. Ve bu kitap Hak kitaptır, ilim kaynağıdır. Bunu anladıktan sonra her şey kolay oldu.

Bu bilgiler nasıl kitap haline geldi?

İlk önce ben Türkçe bilmiyordum. Türkçe öğrenmeye başladım. İlginçtir ki bu kitabın yazılması fikri Türkiye’de oluştu. Türkiye’ye ilk geldiğimde halka hastalık sebeplerini anlatıyordum, onlar da not alıyorlardı. Sonra birçok not tutuldu ve bu notlar bana sunuldu. Notları incelediğimde çok hata olduğunu gördüm. Ama o notlar artık her yere yayılmıştı ve düzeltmek mümkün değildi. O zaman ben bu kitabı yazmaya karar verdim. İlk kitabım çok ilkel oldu. Çünkü o zaman Türkçem çok zayıftı. İkinci kitap daha iyiydi, üçüncüsü daha iyi, dördüncü daha iyi ve son olarak beşinci baskı çok güzel oldu. Çünkü Türkçem gelişti.

Tıpla Şifa Bulmak Mümkün Değil...

Siz Kur’an ve Peygamber Efendimiz’in (sav) hadislerinin ışığında ‘gerçek tıp’ yaklaşımıyla yitik şifanın izini sürüyorsunuz. Bize biraz ‘gerçek tıp’ yaklaşımını anlatır mısınız?

İnsanlar lisanlarındaki en önemli kelimeleri yitirdiler. Mesela bugün akıl kelimesi kullanılmıyor. Siz bunun farkında değilsiniz belki, söylediğimde fark edeceksiniz. Örneğin; herkes benim çocuğum üstün zekâlı diyor ama kimse benim çocuğum akıl sahibi demiyor. Neden? Çünkü akıl kalmadı. Sonra şifa kelimesini kimse kullanmıyor. Tedavi deniyor, nedir tedavi? Anlaşılması mümkün olmayan bir terim. Tıp şifaya ters bir kuruluştur. O yolda şifa bulmak mümkün değil. Şifa vasıtası sadece hekim olabilir.

Ben Bütün Dinleri Araştırdım Ama Aradığım Her Şeyi İslamda Buldum...

Peki hekim kimdir? Muhakkak Müslüman’dır. Bilgi sahibi olan kişi bilgisini muhakkak bir dine dayandırmaya mecburdur. Aslında buna bilgi değil ilim demek gerekir. Bilgi sadece maddi dünyada geçerli ama atom altı dünyada bu bilgilerin hiç bir anlamı yok az önce bahsettiğimiz gibi. İlimse hem bu dünyada hem atom altı dünyada geçerli. İlim sahibi sadece Kitaba inanabilir. Tek Kitap da Kur’andır. Çünkü biliyorsunuz diğer kitaplar bozuldu. Bu kitapların bozulduğunu Kur’an’ı bilmeyen Museviler, Hristiyanlar anlayamaz. Ben inancımı sorguladığımda araştırmalarıma Yahudilik’ten başladım, sonra Hristiyanlık, Budizm ve diğer bütün dinleri araştırdım. İslam son araştırdığım dindi. Ben her şeyi İslam ışığında anladım, diğer dinlerin hatalarını buldum. Ama Kur’an’ı tanımayıp İslam’a girmeseydim anlayamayacaktım. Ben ilk araştırırken bütün dinlere âşık oldum, Budizm’e dahi. Çünkü onlar çok güzel görünüyordu, İslam’ı bilmeyenler için gerçekten caziptiler. Ama İslam’a kavuştuktan sonra onların ne kadar ilkel dinler olduğunu anladım.

Akıllı Kişi İlim Sahibi Olandır...

Gerçek hekim sadece bir şifa vasıtası olabilir. Ama hekimin muhakkak Müslüman olması gerekir, çünkü o zaman ilim sahibi olur. Bakın zeki değil, akıllı olması gerekir. Akıllı ve zeki çok farklı kavramlardır. Akıl sahibi, ALLAH’tan yani ilimin kaynağından ilim sahibidir. Zekâ aslında şeytanın sıfatıdır. Hekim akıllı ve erdem sahibi olmalıdır. Aksi halde hekim şifa veremez, zarar verir.

İlim ancak ALLAH’tan gelir. ALLAH bu dünyayı ve öbür dünyayı yarattı. Yaradan bilir, yaratmayan bilemez.
DDT üretildiğinde bütün dünya mutluluktan uçuyordu. Bütün meyve sebzelerin üzerindeki sinekler, böcekler ölecek ve biz çok ürün alacağız diye düşündüler. Peki öyle oldu mu? Tabi ki olmadı. DDT ile dünya, bütün canlılar, insanlar korkunç zarar gördü. Sonra DDT nasıl yok edilir diye düşünülmeye başlandı. Ama DDT’yi yok etmek imkânsız. DDT’yi denizlere, okyanuslara gömdüler ve bu sefer denizdeki hayvanlara zarar geldi. Toprağa da zarar geldi. Bu felaket bitmiyor, bitmez de. Ne zaman biter? DDT parçalanıp dioksine dönüştüğünde ancak yok olur. Ama şimdi DDT topraktan bitkilere, bitkilerden hayvanlara, hayvanlardan insanlara geçiyor.

Antibiyotik Tam Tersine Bağışıklık Sistemini Yıkıyor...

Sonra antibiyotikler üretilmeye başlandı. Antibiyotik üretildikten sonra artık tüm mikropların öldürüleceği ve artık hastalık olmayacağı düşünüldü. Peki böyle oldu mu? Hayır, tam tersi antibiyotik bağışıklık sistemini yıktı ve daha çok hastalığa neden oldu. Antibiyotik seçici olarak göz sinirlerine zarar veriyor. Bağışıklık sistemi yetmezliği çok çoğaldı. Körlük, sağırlık, bağırsak problemleri, ağız problemleri çoğaldı. Çünkü antibiyotikler vücuttaki bütün mikropları öldürdü. Normal olarak ağızda ve bağırsaklarda yaşayan mikroplar öldürüldükten sonra bağışıklık sistemi yüzde 80 yok oluyor. Bunun yanı sıra hazım ağızdan başlayarak bozuluyor. Hazım bozulduktan sonra metabolik birikinti çoğalıyor ve sonuç olarak hastalıklar da çoğalıyor. Avrupa ve Amerika’da nadir durumlarda antibiyotik verilir ama Türkiye’de herkese veriliyor. Bütün ilaçlar çok faydalı deniyor ama sonra korkunç zararları ortaya çıkıyor. Keşiflerin hepsi önce methediliyor sonra zararları ortaya çıkıyor ve ilaçlar, ürünler piyasadan toplatılıyor. İnsanda akıl olsaydı bunun farkına varmaz mıydı? Bakıyorum bazen benim talebelerim bile “Aidin Hanım, bu nano teknolojik topu kullanabilir miyiz?” diye soruyorlar. Bunu soran demek ki akıl kazanamadı.

Ben bu bilgilerden yola çıkarak Kuran ve Hadislerde haram ve helali araştırmaya başladım. Haram, insanın vücuduna ve ruhuna zararlı şeylerdir, helal ise insanın sağlığına ve ruhuna faydalı şeylerdir. O zaman tabi ki haram ve helale çok önem vermek gerekir.

Devam Edecek

Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Modern Tıp Temelde Bozuk  Empty
MesajKonu: Geri: Modern Tıp Temelde Bozuk    Modern Tıp Temelde Bozuk  EmptyPtsi Şub. 18 2013, 02:12

çiçek16 Allah razı olsun çiçek16
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Modern Tıp Temelde Bozuk
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Moralin niye bozuk..?
» Moralin mi bozuk? üzgün müsün?
» Bozuk Para Gibi Yargılarız Sevdiklerimizi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Genel :: Sağlık-
Buraya geçin: