ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Namazı yaşayanlar Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Namazı yaşayanlar

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Cennet Çiçeği
Özel Üye
Özel Üye
Cennet Çiçeği


Mesaj Sayısı : 5244
Kayıt tarihi : 02/08/10
Yaş : 53

Namazı yaşayanlar Empty
MesajKonu: Namazı yaşayanlar   Namazı yaşayanlar EmptyPerş. Ara. 06 2012, 19:21

Namazı yaşayanlar
Hâris b. Sâbit’in ilk namazı

Medine’de doğup büyüyen Hâris b. Sâbit radıyallahu anhu, cehaletten ve kötülüklerden bıkmıştı. Bazı Medinelilerin Mekke’ye giderek yeni bir dine girdiğini duyunca, kalbi büyük bir ümitle doldu…

ALLAH Rasulü sallallahu aleyhi vesellem, Medine’ye hicret ettiğinde, şehir bir anda bayram havasına büründü. Kalpler huzurla doldu. Bu güzel atmosferden nasibini alanlardan biri de Hâris b. Sâbit idi. ALLAH Rasulü sallallahu aleyhi vesellemin huzuruna varıp ona biat edince, bütün yaşamı değişti. Artık yegâne gayesi, Rabbinin rızasını kazanıp onun istediği şekilde iyi bir kul olmaktı…

Namaz vakti yaklaşınca, kalbi kıpırdamaya, gönlü bir hoş olmaya başladı…

Biraz sonra, kâinatın yegâne Sahibi onu çağıracak, huzuruna kabul edecekti. Bu ne büyük saadet, ne büyük bir lütuftu! ...
Üstelik her gün, beş kez kabul ediliyordu huzura...

Her gün, sabırsızlıkla bekliyordu, şahadetleri “dinin temeli” olan ezanı... Nihayet okumaya başlamıştı müezzin, Rabbe ibadetin çağrı parolasını...

Mescid-i Nebevî’ye doğru yöneldiğinde, şehrin dört bir tarafından, ALLAH dostlarının mescide doğru akın akın gittiğini gördü. Hepsi, bir an önce canana vasıl olmak için sabırsızlanıyordu…

Dilleri ALLAH-u Zülcelâl’in zikrini terennüm ederken, kalpleri ALLAH celle celaluhu ile bağlantıdaydı. Kimi tarladan geliyordu, kimi işine ara vermişti, kimi ticaretine... Kimi de evinden geliyordu.

Mescide girdiğinde, cennete girmiş gibiydi. Görmese de hissediyordu melekleri. Kanatlarına basmamak için itina ile yürüyordu.

İşte, sevgililer Sultanı Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem, mihraptaydı... ALLAH dostlarına namaz kıldırmak, onlarla birlikte yegâne sevgiliye kulluk etmek, O’na yakın olmak için…

ALLAH Rasulünün müezzini Bilâl radıyallahu anhu, namaz için kamet getirmeye başladığında, kalbinin duracağını sandı. ALLAH’ın Habibi ile birlikte Rabbinin huzurunda olacaktı birazdan... ALLAH aşkı ile dopdolu, yüzlerce sahabe ile birlikte.

Rabbinin huzura girdi…

Ve ALLAH’ın Habibi ellerini kaldırdı: “Allahu Ekber! (ALLAH en büyüktür!)” diyerek, Rabbinin huzura girdi…

Milyarlarca insanı, sayısız varlığı yaratan, onları her an gören, duyan, en ince teferruata kadar bütün ihtiyaçlarını yerine getiren, Rabbi elbette en büyüktü.

O da “Allahu Ekber” diyerek huzura girdi. Bütün vücudu titriyordu…

Sultanlar Sultanının, sevgililer sevgilisinin, Rabbinin huzurundaydı. Onunla konuşuyor, O’na kulluğunu arz ediyordu. Onun emirlerine kayıtsız şartsız uyacağına söz veriyor; yalnızca O’na ibadet edip yalnızca O’ndan yardım isteyeceğini söylüyordu. Hem hamd ediyor hem doğru yola iletmesini istiyordu kendisini, Rabbinden…

Şimdi, Rabbinin huzurunda, kendisine baktığını, onu dinlediğini hatırladıkça ruhu çıkacak gibi oluyordu bedeninden!...

“Allahu Ekber” diyerek rükûa vardığında, o Azamet ve Kudret sahibi Zat-ı Zülcelal’in huzurunda saygı ve tazimle eğildiğinde, kul olduğunu bütün benliği ile hissetti... Rabbinin ALLAH olduğunun, bilincine vardı adeta huzurunda eğilince. Her şey durmuştu...

Ve şimdi, ALLAH-u Zülcelal’in Azamet ve Kibriyasını tespih ediyordu, bütün kalbiyle...

O’nun kendisini duyduğundan, kendisine cevap verdiğinden emindi. Bunun için ağzından “Semi ‘Allahu limen hamideh (Hamd edeni ALLAH duymaktadır)” kelimeleri dökülüyordu aniden.

Rabbi, onun dilinden hamdini duyduğunu bildirerek, hamd etmesini istiyordu kendisinden. Ve hemen hamd ediyordu “Rabbenâ lekel hamd” (Ey Rabbimiz bütün hamdler sanadır) diyerek…

Rabbi ile buluşmaktan, onun huzuruna kabul edilmekten büyük nimet mi olurdu!...

Elbette bu büyük nimet için hamd etmeliydi. Daha fazla dayanamadı. Hemen secdeye kapandı. Adeta secdede eriyordu…

Başını secdeden kaldırmak istemiyordu. Sanki bir anda Rabbine varmıştı!...

Ebediyen bu şekilde kalmak için neler vermezdi. Ancak ‘canana vuslat’ zamanı henüz gelmemişti. Aradan aylar geçti…

İşte, ‘canan’ şimdi ondan uğruna ‘can’ını feda etmesini istiyordu. İslam ordusu Uhud’a gidiyordu. Rablerine kul olduklarını göstermek için, bütün âleme, yalnızca ALLAH’ın kulu olduklarını. Yalnızca ona ibadet edip yalnızca ona canlarını feda edeceklerini göstermek için…




Rabbine bir an önce vasıl olmak istiyordu...
Çünkü onun kendisini yanına çağırdığını hissediyordu, bütün şehitler gibi...

Savaş bütün şiddetiyle devam ederken, artık tahammülü kalmadığını fark etti. Rabbine olan özlemi doruk noktaya ulaşmıştı. Vaktin geldiğini düşündüğü bir sırada, cansız bedeni yere düşerken, ruhu semaya doğru yükseliyordu…

Sa’lebe b. Sa’d’ın gece namazı

ALLAH Resulü sallallahu aleyhi vesellem, bütün sahabelerine gece namaz kılmalarını tavsiye ediyordu. Hemen bütün sahabeler, gecenin bir vakti, derin uykudan uyanıp kalkıyor, Rablerinin huzuruna çıkıyorlardı. Bütün sahabeler gibi Sa’lebe b. Sa’d radıyallahu anhu da gece namazını çok seviyor, onu hiç ihmal etmiyordu.

Bütün canlıların derin bir uykuya daldığı sırada, ALLAH’ın elçisinin sahabelerinin birçoğu da derin uykudaydı. Saatler ilerleyince, sahabeler tek tek uyanmaya başladı...

Uykudan uyandıklarında, etraf ıpıssızdı. Kuş ve rüzgâr sesinden başka hiç bir ses yoktu. Gecenin sessizliği, bütün heybet ve gizemiyle insanı hem ürpertiyor hem de büyülüyordu.

Yatağından sessizce kalkan Sa’lebe, hemen güzel bir abdest aldı. Kalbi huzur doluydu. Gündüz yaşadığı, duyduğu, gördüğü her şeyi bir kenara itmişti elinin tersiyle. ALLAH’tan başka hiçbir şey yoktu kalbinde. Dünya meşgalesi, keder ve tasası, kalbini tamamen terk etmiş, ‘masiva’dan tamamen boş ve berraktı…

Kıbleye doğru yöneldi... ALLAH-u Zülcelâl’in huzurundaydı…
Kalbinde hiçbir kimse, hiçbir varlık, hiçbir düşünce yoktu. Yalnızca ALLAH celle ve âlâ vardı...

Sanki yeryüzünde sadece Sa’lebe b. Sa’d kalmıştı tek başına. O da şimdi Rabbinin huzuruna çıkıyordu…

“Allahu Ekber” deyince onun huzuruna girecekti. Ama bir türlü cesaret edemiyordu. Ürperiyor, kalbi titriyordu. Kâinatın yegâne sahibi Rabbinin huzuruna girmek, gerçekten anlatılmayacak kadar büyük bir olay ve büyük bir saadetti…

“Allahu Ekber” deyip Rabbinin huzuruna girmişti girmesine de bütün organları hâlâ titriyordu. Kalbi çatlayacak gibiydi. Rahman’ın huzurundaydı...

Okuduğu Kur’an, Salebe’ye hitap ediyordu. Rabbi kendisinden bir şeyler istiyor, emirlerinin yerine getirilip getirilmediğini soruyordu.

“Aman ALLAH’ım! Yalnızca ben varım, Rabbimin huzurunda!” diyordu içinden Salebe, Yaratan ve yaratılan, Rab ve kul, inanan ve inanılan. Sevgisi, saygısı, korkusu, ümidi zirveye çıkıyordu bir anda...

Adeta kendini kaybederek, devreden çıkarmıştı bütün varlığını ve düşüncelerini. ALLAH’tan başka her ne varsa faniydi, yok olacaktı, tıpkı kendisi gibi…

Okumaya başlayınca Rabbinin sözlerini, bütün kâinat susmuş, onu dinliyordu adeta. Hamd ediyordu, sonsuz nimetlerinden dolayı Rabbine…

O’nun sıfatlarını bir bir sayarak, yüceliğini dile getiriyordu. Ayırmaması için kendini Haktan, hakikatten, Rabbinin yolundan...

Dünya durmuş, hayat durmuş, Rabbi ile kulu arasında geçenleri gıpta ile seyrediyordu…

Bu buluşmaya, ancak müminin kalbi dayanabilirdi. Rabbi kalbine tecelli edince, bütün perdeler açılıyor, kendini cennetteymiş gibi hissediyordu…

O’nun karşısında O’na ve buyurduklarına, görüyormuşçasına inanıyordu. Cennetin kokusunu bütün benliği ile duyabiliyordu…

ALLAH hepsinden razı olsun. (Âmin)

DR. ELİF HİLAL KARA - ABDULLAH KARA

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Namazı yaşayanlar Empty
MesajKonu: Geri: Namazı yaşayanlar   Namazı yaşayanlar EmptyCuma Ara. 07 2012, 00:43

çiçek10 Allah razı olsun 2 çiçek10
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nur_Sultan
Moderator
Nur_Sultan


Mesaj Sayısı : 3652
Kayıt tarihi : 21/09/08
Yaş : 55

Namazı yaşayanlar Empty
MesajKonu: Geri: Namazı yaşayanlar   Namazı yaşayanlar EmptyCuma Ara. 07 2012, 17:24

Çok güzel tefekküre sürükleyn bir yazı
Rabbim öyle namaz kılmayı bizlerde nasip eylesin.

amin emeğine sağlık. kardeşim.

ALLAH c.c razı olsun.


çiçek5 çiçek5
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Namazı yaşayanlar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Şükür Namazı
» Teravih Namazı...
» Yaşayanlar İçin Umut Her Zaman Vardır
» Yaşayanlar İçin Umut Her Zaman Vardır
» Hayatı Yavaş Yaşayanlar Umuda Erenlerdir,

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: İslami Konular :: Genel İslami Konular-
Buraya geçin: