Kurana sarılmazsan eğer yese düşersin
İmkânsız mı dedin?
Olur mu dostum, hiç yakışır mı sana?
Neden ALLAH yokmuş gibi konuşuyorsun? Bilmiyor musun; ALLAH yokmuş gibi konuşmak günahtır. ALLAH var. ALLAHa iman var. İman varsa imkân var. ALLAHın olduğu yerde imkânsız demek olur mu?
Yoksa sen yaptığın işe besmelesiz mi girişiyorsun?
Bismillah demek, Ben bu işi ALLAH sayesinde yapıyorum demektir. Yine Ben bu işe ALLAHı dahil ediyorum demektir. Ve ALLAHtan yardım istiyorum demektir. Dahası, Ben bu işi ALLAHa ısmarlıyorum demektir.
İmkân dediğin nedir ki dostum?
Eğer imkânı olanlar daha çok infak etseydi, ALLAH yoluna en çok verenler en varlıklılar olurdu. Bak etrafına, bunun hiç de böyle olmadığını görürsün. Kaldı ki, insan olmak bir imkândır. Akıl paha biçilmez bir imkândır. Sıhhat bir imkândır.
Dahası, ALLAH sonsuz imkândır. Kuran imkândır. Peygamber imkândır. İman imkândır. Namaz imkândır. Oruç imkândır. Bütün bu imkânlardan ne kadar yararlandın? Mesela, ALLAHı imkân olarak gördün mü?
Çocuklarının geleceğini düşünürken, ailenin geleceğini düşünürken, yaşadığın toprakların geleceğini düşünürken, ait olduğun medeniyetin geleceğini düşünürken? Evet bütün bunları düşünürken, ALLAHı da hesaba dahil ettin mi?
Sevrin eteğinde dolaşma dostum. Eğer Mekkenin hakkını verdin ve imkânların tümünü tükettinse, yeni imkânlar üretmek için Medinenin yollarına düş. Düşmanların kalabalık olabilir. Korkma! Dostun büyük, en büyüktür. Fakat En Büyük Dostun yardımı, kulun gücünün bittiği yerde gelir. O yer, Sevrin zirvesidir.
Sevrin eteğinde oturma. Haydi, davran ve tırman. Yükseğe, daha yükseğe, en yükseğe.
Ne var Sevrin tepesinde?
ALLAHın vaat ettiği yardım var.
Niçin oradadır ALLAHın vaat ettiği yardım?
Orası kulun gücünün bittiği yerdir de ondan. İlahi yardım, kulun Ben bittim ya Rab! dediği yerde yetişir. Sünnetullah bu, ALLAHın geleneği bu, değişmez âdeti bu. Akıllılık, ALLAHın sünneti bana uysun diye beklemek değildir. Akıllılık, ALLAHın sünnetine uymaktır. Onun eşsiz çalışma tekniğini çözmektir. Bu tekniğin sırrına erip, gereğini yapmaktır.
Peki, nasıl olacak bu iş?
Kolay dostum, çok kolay. Şu formülü unutma: Öncekiler neyle felaha erdilerse, sonrakiler de aynı şeyle felaha erecekler. Çağ değişir, zaman değişir, mekân değişir, imkân değişir, alet değişir. Fakat ?âdet değişmez, temel zaafları ve meziyetleriyle insan değişmez.
İnsan tutmalı dostum, insanı tutmalı. Hiç olmazsa, takım tutanlar kadar heyecan ve aşkla. Hiç olmazsa, zar atanlar kadar umutla ve şevkle. Hiç olmazsa, boğazına kadar günaha batanlar kadar cesaret ve cüretle.
İnsanı tutmalı ve onu onarmalı. İmha olmuş insanı inşa etmeli. Bunun için de yüreğine açılan kapıyı bulup tıklatmalı. Açılmıyor diye ayrılmamalı. Günlerce, haftalarca, hatta aylarca beklemeli. Ha açıldı ha açılacak diye. Kâbenin kapısında bekler gibi beklemeli. Açılırsa eğer, Kâbeye girer gibi girmeli; heyecan zirvede, aşk dorukta?
Kalbe, kalplere giden yolun harita ve pusulası yerine vahyi almalı, Kuranı almalı. Satırdaki âyetlerle sadırdakileri, tohumla toprağı, etle tırnağı, anayla evladı, bülbülle gülü buluşturur gibi buluşturmalı. İş budur, eylem budur, yol budur. Tıpkı Kuran şairi Akifin dediği gibi:
ALLAHa dayan saye sarıl hikmete râm ol
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol
ALLAHa dayan gâyene tevfikini versin
Kurana sarılmazsan eğer yese düşersin.
MUSTAFA İSLAMOĞLU