ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  O Bilsin Yeter Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 O Bilsin Yeter

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Menekşe
Özel Üye
Özel Üye



Mesaj Sayısı : 2555
Kayıt tarihi : 30/08/10

O Bilsin Yeter Empty
MesajKonu: O Bilsin Yeter   O Bilsin Yeter EmptyCuma Ağus. 10 2012, 18:08

O Bilsin Yeter

İnsanoğlu aceleci yaratılmıştır. Hazırı sever, hemen yaptığının karşılığını görmek, ücretini almak ister. Dünya işlerinde tamam; fakat ahiret işlerinde peşin çalışmak işin tabiatına aykırıdır. Ahiret işi demek, sadece ALLAH'ın rızası için yapılan amel demektir. Yüce ALLAH'ı tanıyan, O'nun sözüne iman eden bir mümin niye endişe ediyor ki? Yüce ALLAH, verdiği sözden dönmez.

Yüce Mevlâmız'ın rahmeti bitmez, verdikçe hazineleri tükenmez. Bir şey vereceği zaman O'na kimse mani olamaz, vermezse kimse zorlayamaz. Cennet ve cehennem O'nun elindedir. Hüküm sadece O'na aittir.

Yüce ALLAH, kendisini tanımayanlara bile dünyada nimetler ikram etmektedir. Böyle cömert bir Rabbimiz, kendisine yönelen ve O'nun rızasını biricik hedef haline getiren bir kulunu mahrum bırakır mı? O, kendisini seveni üzer mi?

Karşılığı Hasenatın İçinde

Dinimizin temeli ihlâstır. İhlâs bir sırdır; gönüllerde saklıdır. Bu sır, kalbin Yüce Rabbi ile tanışmasıdır. İhlâs, gönlün Yüce ALLAH'a aşık olmasıdır. Her işte O'nu bilmek, O'nu görmek, O'nu sevmek, O'na yönelmek, O'nun için olmak ve ölmektir.

İhlâslı kula “muhlis” denir. Muhlisin ana sermayesi, ilâhi muhabbettir. O bu muhabbet içinde sadece Yüce Sevgili'yi bilir, halini O'nun bilmesiyle yetinir, O'na güvenir, O'ndan bekler.

Yüce ALLAH'ı tanıyan kimse, yaptığı amele, zikre, ibadete, hizmete, hayırlara bir karşılık beklemekten haya eder. O bunları yaparken, ücretini zaten içinde hazır bulur. Çünkü bizim varlığımız hazır bir nimet ve baştan verilmiş bir ücrettir. Yok olsak, yoklukta bırakılsak, yahut bir taş veya hayvan olarak yaratılsak, kim ne yapabilirdi! Şükür ki, O bize varlık vermiş, insanlık hediye etmiş, bizi muhatap almış, dostluğuna ve kulluğuna seçmiş, bizlere bu kainatta iş olarak ibadetini, sevgisini, zikrini, güzel ahlâkı, duayı, hizmeti, şükrü seçmiş. Bu ne güzel bir tercih, bu ne şerefli bir vazife! Bu işe razı olmayıp hayvanlara ve başka varlıklara özenen kimseye ne denir?

Evet; Yüce ALLAH'ın bu kainatta edebe, sevgiye, secdeye ve hizmetine bizi seçmesi en büyük ücrettir, şereftir, saadettir. Bununla birlikte Yüce Rabbimiz ihlâslı kullarına rahmetini, mağfiretini, cennetini ve cemalini hazırlamış, vaadetmiş ve müjdelemiştir. İşte ALLAH için bir amel eden, hayır yapan mümin, kendi ameline değil, Yüce ALLAH'ın bu rahmetine güvenip müjdesine gönül bağlar. Bu, ALLAH'ın vaadine itimattır.

O'na Hiçbir Şey Gizli Kalmaz
Kul, yaptığını unutur, belki küçük görür, basit bulur; fakat Yüce ALLAH kendisi için yapılmış zerre kadar amele bile kıymet verir, onu unutmaz, ihmal etmez, karşılıksız bırakmaz. Hz. Lokman a.s., kalp terbiyesiyle meşgul olduğu oğluna bu mühim gerçeği şöyle hatırlatmıştır:

“Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük) bir hardal tanesi kadar küçük bile olsa ve o bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de ALLAH onu senin karşına getirir. Hiç şüphesiz, ALLAH her şeyi en ince noktasına kadar bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Lokman, 16)

Güzel amel yaparken, ne kadar yaptığından çok, kim için yaptığına bakmalıdır. ALLAH rızası için yapılan hiçbir amele az, küçük, basit ve kıymetsiz denmez. Hadislerde belirtildiğine göre, bir kere ihlâs ile ALLAH demek, insana cennet kapısını açabilir. Bir fakirin gönlünü alıp yüzünü güldürmek, ebediyyen yüzümüzün gülmesine sebep olabilir. Gelip geçene zarar vermesin diye yoldaki bir taşı veya dikeni ALLAH rızası için alıp kenara koymak, affımıza vesile olabilir.
Bir adam, çöldeki susuz bir köpeğe iki avuç su verdiği için affedilmiştir.

Halk arasında söylenen “Sen bir hayır yap at denize, balık bilmezse, hâlık/yaratan bilir.” sözü, gerçek iman terbiyesiyle söylenmiş bir sözdür.

Bir Zerre Bile Ziyan Olmayacak

ALLAH için yapılan zerre kadar hayır zayi olmaz.

Bir gün Hz. Aişe r.a. Validemiz'e bir dilenci geldi, bir şeyler istedi. Annemiz üzerini yokladı, cebinde sadece bir tane kuru üzüm tanesi buldu, onu dilenciye uzattı. Dilenci, verilenin bir üzüm tanesi olduğunu fark edince, almaktan çekinir gibi davrandı. Kendine göre, Annemiz'in bu kadar küçük bir şeyi sadaka vermesini hoş bulmadı. Etrafındakiler de durumu biraz yadırgadılar. Hz. Aişe r.a. Validemiz elindeki üzüm tanesini uzatıp:

“Al onu! Eğer kabul edilirse, onun içinde Yüce ALLAH'ın sayıp ahirette amel terazisine koyacağı nice zerreler var.” buyurdu. (Suyutî, ed-Dürrü'l-Mensur; Sühreverdî, Avarif)

Hz. Aişe validemiz kullara değil, Yüce ALLAH'a bakıyordu. İhlâs sahibiydi, insanlar ne der diye düşünmüyordu, elindeki imkan ile yapacağı hayrı ALLAH için yapıyor ve O'nun zerreleri bile hesaba katacağını yakinen biliyordu.

Bu olaydan şu sonucu çıkarmak mümkündür: Hayır işte nefsin keyfine bakılmaz. İhlâslı kullar, şu hayrı yaparım bunu yapmam demezler; hayırlı olduktan sonra hiçbir işten çekinmezler.

Camide Kur'an okumak gibi caminin tuvaletlerini temizlemek de hayırlı bir iştir. Niyeti ALLAH rızası olan bir mümin, her ikisini de ALLAH için severek yapar.

ALLAH dostları, yaptıkları iyi işler halk tarafından bilinmedikçe, hatta iyilikleri kötülük gibi görüldükçe sevinirler. Onlar, gelmeyene gitmeyi, vermeyene vermeyi, sevmeyeni sevmeyi, kendilerine kötülük edene iyilik etmeyi en güzel amel görürler. Çünkü onlar ne yapsalar ALLAH için yaparlar; yaptıkları bilinmedikçe rahat ederler. Güzel kullar, Rabbim bilsin, sevsin ve razı olsun yeter, derler.

Kalbimiz Ne Diyor?

Şunu kesin olarak bilelim ki, Allahu Tealâ, kalbimizin karar kıldığı ve tercih ettiği şeyi bir gün önümüze çıkarır. Kalbi ALLAH diyen ALLAH'ı bulur, güzel düşünen güzellik görür. Niyeti hayır olanın akıbeti hayır olur.

Niyetimiz güzel olsa da insanlar bizi kötü bilseler, bunun bize ciddi bir zararı olmaz. Ancak herkes bizi güzel bilse fakat içimiz güzel olmasa, sonumuz kötüdür. Tevbe edip güzel niyet ve edebe dönmeliyiz. ALLAH korusun, aksi halde ebediyet aleminde hem Hak hem halk yanında rezil oluruz. Yüce ALLAH şöyle buyurur:

“Bugün, (imanında) sadık olanlara, sadakatlerinin fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebediyyen kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır.” (Maide, 120)

Bir adam, ALLAH dostu Zünnun Mısrî k.s. Hazretleri'ne gelerek:
- Efendim bana özel olarak dua eder misiniz? diye rica etti. Hazret adama şu cevabı verdi:
- Sen gönlünü ALLAH'a bağla, imanında sadık, dininde samimi ol, sana dua eden çok bulunur. ALLAH samimi kullarına dua etsin diye meleklerini ve velilerini görevlendirmiştir. ALLAH'a yönelen kula bütün varlıklar dua eder. Sen samimi ve edepli ol yeter!

Her Şey ALLAH'tandır

Zamanın İrşad Kutbu buyurdular ki:

“Allahu Tealâ ile aranızı güzel yapın. İnsanlara bakmayın. İnsanlar, kendi başlarına bir fayda vermezler. Her şey ALLAH'ın elindedir. Siz Yüce ALLAH'ın nazar ettiği yere bakın. ALLAH kulunun kalbine ve niyetine bakmaktadır. Onun için devamlı iyi niyetli olun. Hep ALLAH'ın razı olduğu işleri yapmayı düşünün. Yapamasanız da düşünün. Bu, ALLAH'ın hoşuna gider. Yüce ALLAH hayır düşünen kulu sever. İyi niyete hemen bir sevap yazılır. Amel edilirse, en az on sevap yazılır. Sonsuza kadar gider.

Kötü niyette hemen günah yazılmaz. Kul kötü işi yaparsa, tevbe etmesi için yirmi dört saat beklenir. Sağ tarafta iyilikleri yazan melek, sol tarafta kötülükleri yazan meleğin amiridir, o yaz demeden yazmaz. Günah işleyen kimse arkasından tevbe eder veya bir güzel iş yaparsa, o kötülük yine yazılmaz; bu güzel işlerle temizlemiş olur.

Amellerinizi sadece ALLAH bilsin yeter. Melekler bile bilmesin. Hem melekler bilse bile ne fayda verecekler ki? Bütün fayda ALLAH'tandır. ALLAH dilerse veliler ve melekler kula fayda verirler. ALLAH dostları, müttaki insanlar, yaptıkları güzel işleri meleklerin bile bilmesini istemezler. Onlar sırf ALLAH için amel ettiklerinden, kimsenin bu amellerini bilmesinden hoşlanmazlar. Ancak insan konuşunca ve bir iş yapınca görevli melekler yazarlar. Melekler kalbin içini ve kalpten geçenleri bilmezler. Hadis-i şerifte şöyle anlatılmıştır:

Kıyamet günü olduğunda Allahu Tealâ bütün halkı hesap için toplar. Amelleri yazan melekler yazdıkları ne varsa getirir ortaya koyarlar. Allahu Tealâ onlara:
- Bakın hele, kul için yazmadığınız bir şey kaldı mı? diye sorar. Melekler de:
- Rabbimiz! Biz bu kulun bildiğimiz ve gördüğümüz her şeyini yazdık, derler O zaman Allahu Tealâ o kula:
‘Senin bizim yanımızda gizli muhafaza edilmiş bir dosyan/defterin var. Onu melekler bilmezler. Onu ben yazdım, karşılığını da ben vereceğim. O senin yapmış olduğun gizli zikirdir.' buyurur. (Ebu Ya'lâ, İbnu Hacer, Heysemî)

İşte ALLAH dostları bu özel deftere amel yazdırmak için çalışırlar.”


Dr. Dilaver Selvi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

O Bilsin Yeter Empty
MesajKonu: Geri: O Bilsin Yeter   O Bilsin Yeter EmptyCuma Ağus. 10 2012, 23:07

çiçek6 Allah razı olsun çiçek6
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
O Bilsin Yeter
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ne Bilsin...
» Kim Ne Bilsin...
» Kim Ne Bilsin...
» Kim Ne Bilsin...
» Yanmışın Halinden Ne Bilsin Ham

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: İslami Konular :: Genel İslami Konular-
Buraya geçin: