[color=indigo]Hangisi Daha Acı
Nihayet kapının zili çaldı. Anne televizyon izleyen oğluna seslendi:
Oğlum kapıyı aç!.. Küçük oğlu televizyonun başından kalkmanın verdiği hoşnutsuzlukla kapıya doğru yöneldi. Kapının otomatiğine bastı. Birazdan içeriye 112 Hızır Acil Servisten görevli kişiler girdiler. En önde bir bayan vardı. 25-30 yaşlarında ya var ya yoktu:
Hasta kim?
Benim
dedi kadın. Sesi zar zor çıkıyordu. Bir yandan da belini ve karnını tutuyordu. Adeta topallayarak yattığı yerden kalkmış gelenleri karşılamaya çalışıyordu:
Ne şikâyetiniz var?
Taş düşürüyorum
dedi. Sesindeki zorlama ve sancısı yüzündeki buruşuk ifadeden anlaşılıyordu:
Ne zaman başladı ağrınız?
Dün başladı, bu gün de birkaç saat önce yine şiddetlice ağrımaya başladı
Doktora neden gitmediniz?
. Kadın gözlerini indirdi. Belki konuşmak istemedi. O kadar çok şahit oluyordu ki bu tür olaylara. Sürpriz sayılmazdı:
Anladım. Söyle bakalım nasıl oluyor ağrılar?
Belim, yan taraflarım, sonra kasığım, karnım
dedi ağrı o kadar şiddetliydi ki nefesini kesmişti. Sabrının son anlarını yaşıyor gibi birkaç derin nefes aldı ve kısık bir sesle: Çok şiddetli... dayanamıyorum, ne olur yardım edin
Sürekli bir ağrı mı?
Her yanımda duyuyor gibiyim, sürekli olarak ağrıyor.
Terleme ve kusma oluyor mu?
Evet
dün sağlık ocağına gittim bana şu ilaçları verdi. Emrahhhh oğlum kanepenin yanındaki ilaçları getirrr
Beş yaşlarındaki çocuk kendinden beklenmeyen bir kıvraklıkla ilaç poşetini annesine uzattı. Çocuk görüntüsünün ardındaki olgunluk ve kasvet çehresinde ve odadaki herkesçe fark edilmiş olmalı ki kısa süren sessizlik oluştu her nedense
Kadın oğlundan aldığı ilaçları, gözlerine baktığında şefkatinin rüzgârlarını yüzünde hissettiği genç kadına uzattı:
Eşin yok mu? Sol elinin tersiyle gözyaşlarını silerken. Umursamaz bir tavırla:
Var.
Nerede peki?
İçeride
Aldığı bu cevapla kısa bir süre gözlerini ilaç poşetinden kaldırıp hasta kadının gözlerine baktı:
Nasıl yani, İçerde mi? Neden yanımıza gelmedi? dedi.Bu soru karşısında hasta kadın sesini biraz daha kıstı ve genç bayanın duyabileceği kadar bir sesle konuştu:
Hasta olduğuma inanmıyor. Her zamanki ağrılardan değil mi diyerek geçiştiriyor. Geçer diyor...Umursamıyor
İçeride ne yapıyor peki?
Televizyon izliyor sanırım...
Anladım. dedi. Üstelemek istemedi. Hasta kadının kalbindeki ağrıların aslında böbreklerindeki ağrıdan çok daha ağır olduğunu fark etmişti. Kalp ağrılarının yüreğini daha fazla zonklatmasına izin vermeden:
Hastaneye götürelim mi seni? diye sordu:
Yok dedi, nolur benim ağrımı dindirin başka bir şey istemiyorum
Belki de çok korktuğu için böyle söylemişti:
Peki o zaman banyo nerede?
Az ilerde sol tarafta...
Tamam, hemen geliyorum ben. Genç bayan banyoya gitti. Küvetin ağzını bir bezle tıkadı. Şofbeni açtı. Sıcak suyu son kademesine getirdi. Dolana kadar bekledi. Odaya geri geldi:
Hadi gelin benle
dedi. Kadının koluna girdi. Banyoya götürdü.
Eteğinizi çıkarın sadece iç çamaşırınız kalsın. Kadın soyunurken ona yardım etti. Sıcak suyun içine soktu:
Az sonra rahatlayacaksın. dedi. Kadının gözlerinde ilk defa bir gülümseme oluştu.
Sağ ol çok teşekkür ederim.genç kadın evin hanımı sıcak suyun içine girerken biraz daha dikkatlice baktı yüzüne. Gözlerinin altındaki torbalara ve morluklara bakılırsa 45-50 yaşlarında gösteriyordu. Bacaklarındaki kılcal damarları görünce de varisleri olduğunu ve bayağı ilerlediğini gördü. Bir süre sessizlik oldukta:
Eşin hep mi böyle diye?
Evet, hep böyle
Ne zamandan beri?
Evlendiğimizden 2 yıl sonra başladı. Hâlbuki ne güzeldi o zamanlar
Hangi zamanlar?
Evlenmeden önceki zamanlar
Ben evin tek kızıydım
Babamın durumu çok iyiydi. Kendisinin ailesiyle arası açıktı. Doğru düzgün bir işi bile yoktu. Çok koştu peşimden. Neler yapmadı ki. Hediyeler, gezmeler, aileme hürmetler... İlk defa içten gülümsedi ve bir anlıkta olsa gözleri parladı. Kimbilir neleri düşündü. Sonra aniden bu parıltı gitti ve gözbebeklerinde siyah bir nokta oluştu. Sonra herkesin gözüne girmeye başardı tabi. Ailem de Evet dedi. Ben de mecburen kabul ettim. Karşı çıkamazdım zaten. Adetlerimiz böyle
Sonra evlendik. Ondan sonra değişmeye başladı. 2. yıldan sonra iyice arttı. İşte bu kadar
diye kestirip attı. Belki uzun uzun konuşmak istemedi:
Bıraksaydın
Annenin yüzünde yılların pusulası bir film şeridi gibi aktı geçti:
O sırada 2 çocuğumuz olmuştu. Bırakmayı çok düşündüm ama bırakamadım. Çocuklarıma kıyamadım
Evet hayat zor...
Hem de çok zor... Babam öldükten sonra "Bu eve anneni istemiyorum"! diyerek beni onlardan uzaklaştırdı." Derin bir nefes aldı "Arada görüşüyorum kaçak göçek ancak bu beni çok üzüyor
Hiç yardım etmez mi sana. Acı acı güldü. Gözlerini küvetin ucuna kadar indirdi:
Ne yardım etmesi. Çok hastalandığım zamanlarda oldu. Kılını bile kıpırdatmadı. Umurunda bile değil... Babam olsaydı bir gün bile kahrını çekmezdim. Sonra aklına daha önce planladığı bir düşünce gelmiş gibi Ama çocuklarım az daha büyüsün ben yapacağımı biliyorum... Sıcak suyun etkisi iyice artmış ve kadın rahatlamıştı:
Eğer bir daha bu şekilde olursan bunu dene. Geçecektir. Ama sudan çıktığın zaman ağrın yine başlayacak onun için sana sağlık ocağından verdikleri iğneyi yapacağım. Ancak uzun süreli tedavi olman gerekiyor. Mutlaka hastaneye gitmeli ve dinlenmelisin
Çok zor!...
Neden?
Yaptırmaz. Sağlık güvencemiz yok. Doktor harcayacak para da yokmuş. Sürekli öyle diyor.
Bu ilaçları nasıl aldın peki? birden gözleri doldu. Hiç sesi çıkmıyor ancak gözyaşları yağmur gibi akıyordu:
Onları mı?... Elini uzattı. Sol elinin yüzük parmağında yüzüğün olduğu yer beyaz bir leke gibi duruyordu. Genç bayan:
Anladım
Anladım
dedi. ALLAH kurtarsın!...
İçeriye geçtiler. Çocuklar hala televizyon izlemeye devam ediyordu. İçerideki odadan ise televizyon sesi alabildiğine duyuluyordu, ekibine:
Hadi gidiyoruz. dedi. Çıktılar. Ambulansa binerken hemcinsi kadının anlattıklarını düşünüyordu. Defalarca şahit olmuştu bu tür olaylara. Artık yüreği nasırlaşmaya başlamıştı. Aklına uzatmalı sevgilisi geldi. Kendisinden bu pazar haber bekliyordu.Evlenme teklifine:
[b] Hayır!.. di[/color]yecekti
[size=18][/size]alıntı[/b]