Öyle İşte...
Hangimiz çoğu zaman karanlık Dünyamızla baş başa kalmıyoruz ki acıların yürek yaktığı anlarda simsiyah geceye boş boş bakmak değil mi yaptığımız,suskun duvarlarla etmez miyiz sessiz kavgamızı.
Gönül küskünlüğü ile geçirdik ömrümüzü,hangimiz güzel düşler kurup uçurmadık kuşları gökyüzüne, kanatlarına sevgileri umutları takarak.
Hayat,yaşanan hayat kaçımıza insaflı davrandı,umutlarımız çalındı ruhumuzdan düşlerimizin bile kanadını kırdılar,olmuyordu,bir şeyler yanlış gidiyordu hayatımızda,ya içimiz başkaydı yada dilimiz,oysa kendimizi seviyorduk biz,kötü değildik ki,neydi yanlış olan?
Yürekten konuşmayı mı bilmiyorduk,yoksa yüreğimizle dokunmayı mı? belki bencillikti bizi tökezleten,belkide pembesine sığındığımız yalanlar oysa gerçek olabilsek,samimi,yürekten,yalandan uzak,hiç bir çirkinliği saklamadan,yüreğimizle dokunsak gönüllere,özlemleri hasretleri anlatsak, kıskançlığı abartmasak,doğruları hep ben bilirim sevdasından uzaklaşsak,hangi yürek hayır der bize,hangi gönül açmaz kapısını,yeter ki kapıyı çalmasını bilsin yürekler.
Toplum olarak acıyı çok seviyoruz her an akacak sanki kirpiğimizin gölgesine saklı yaşlarımız.
Neden acıları paylaştığımız kadar mutluluklarıda paylaşmayız,bencillik ederek kendimize saklarız bu güzel duyguları?
İşte Aşk diye bize sunulan yaşam,kimimiz de kelebek kadar ömrü olur,kimimizde bir ömür can bulur.
Kimimiz de ateş olur yanar yürekte,kimimiz de ayaz olur eser döşekte...Aşk işte...
Tufan genç