Bir Şeyi Merak Ediyorum !
Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fetihten sonra, bir gün hocası Akşemseddin hazretlerine “rahime-hullahü teâlâ”;
- Bir şeyi çok merak ediyorum, dedi.
- Nedir o sultanım?
- Sahabe-i kiramın büyüklerinden, mihmandar-ı Resul, Eba Eyyüb Ensari hazretlerinin “radıyü anh” kabr-i şerifi, İstanbul surlarına yakınmış.
- Evet öyledir.
- Zat-ı alinizden bu yerin tesbitini istiyorum hocam.
Hocası cevaben;
- Ben, şu karşıki tepenin eteğinde, devamlı bir nur görürüm. Kabr-i şerif o mevkide olmalı, buyurdu.
Ve kalkıp o bölgeye gittiler.
Orada bir Çınar ağacı vardı.
Büyük veli, çınardan iki dal kopardı.
Onları, eliyle az aralıkla dikti ve;
- O mübarek kabir, bu iki dal arasında olabilir, buyurdu.
Padişah, bu tesbite inanmıştı.
Ama içi rahat etsin istiyordu.
Emretti silahtar ağasına:
- Gidiniz! O dalların yerini, bu gece değiştiriniz!
Silahtarağa, emri yerine getirdi.
Ertesi gün, üçü geldiler aynı yere.
Lakin büyük velî dalları görünce;
- Dalların yeri değişmiş, buyurdu.
Ve asıl yeri göstererek;
- O kabrin yeri, işte burasıdır, buyurdu.
Genç Fatih sevinip;
- Hocam, bir alamet daha istiyorum, dedi.
Büyük velî;
- Bu yeri iki arşın kazın. Mübarek mezar taşını görürsünüz, buyurdu.
O yeri kazdılar hemen.
Mezar taşı göründü gerçekten. Hatta üzerinde; “Bu yer, Halid bin Zeyd’in kabridir” yazıyordu.
Genç Padişah;
- İstanbul’un fethine sevinmiştim. Ama şimdi daha çok sevinçliyim, dedi.
- Neden sultanım? dediler.
- Çünkü benim zamanımda böyle keşif sahibi “bir velî” bulunuyor, dedi.
Ve şükrü için, kabr-i şerif üstüne “bir türbe” bina etti.
Menkıbeler
Abdüllatif Uyan