Ey Bir Ömür Kovaladığım!
Kovaladığım için kaçırdığım, kaçtığı için yorulduğum... Ey gönül ceylanım!.. Cennet’ten korkuyordun, vuslat var diye. Vuslattan korkuyordun, yol bitecek diye. Aşka yolculuk, aşkla yolculuk ve aşkta yolculuk biterken ya aşk da tükenirse diye. Bak: vuslat, nihayet değilmiş muhabbete. Vuslat içinde şevk, şevk içinde iştiyak çağlarmış buud buud. Vuslat, kement değilmiş hürriyete. Vuslat, mülkiyet değilmiş saadete... Gördün hakikati, rahat mısın şimdi, teselli buldun mu, teskin oldun mu, söyle. Cennet’te vuslatla bitecek diye korktuğun/korkutulduğun ilahî aşkın hiçbir korku olmaksızın sonsuza ‘değin’ devam edeceğini öğrenmekle huzur buldun mu? Sonsuza ‘değin’ değil, bilakis sonsuzlara karışıp gideceğini ve sonsuzlaşacağını hissedince, sonsuzluğa ve sınırsızlığa ulaşarak berdevam olacağını farkedince sükûnet buldun mu?.. (...) Mâdem ki avuçlarımı öpüyorsun, dur bir gözlerini seyredeyim senin, ceylan gözlüm...
...
Şimdi uzaklardayım. Gün gelecek, uzaklar yakın, yakınlar ‘şimdi’ olacak ve ben: “Gıyâbî imanımla vicâhî rü’yetine geldim. Gıyâbî sevgimle vicâhî aşkına geldim.” diyeceğim. Biliyorum ki: Dünya Cenâb-ı ALLAH’ı kulaktan sevme yeridir, Ukba ise gözle aşık olma yeri, bütün ile Zat’ında hayâlen kaybolma yeri. Gözden evvel kulak aşık olur, dedikleri gibi. Demek dünyada ALLAH gıyâben sevilir, gıyâbî imana bağlı olarak, kulaktan ve uzaktan. Peygamberlerin ağzından vahiylerle, meleklerin dudaklarından ilhamlarla. Elbet kul açısından uzaktan. Cennet ise kulaktan değil, gözden aşık olma yüceliğidir ve en yakından bir idraktir, o En Yakın’ı. İdrak? Haşa, kim Onu idrak edebilir ki!..
Gözlere görünecek Güzel, elbet bir şirinlik yapacaktır. Gözlerin karşısına çıkacak olan o gözlere sığmaz Cemîl-i Zülcemâl, mutlaka onlara bir cemîle yapacaktır, bir güzellik yapacaktır. En sevdiği Sevgili’sini en güzel biçimde yarattığı kadar şirin de yaratan Hazreti Habîb ü Vedûd u Şefîk, o Şirin Sevgili’yi -sallü aleyhi ve sellem- ve bütün sevgilileri bir değil, belki ne şirinlikler, ne güzelliklerle sevindirecektir. En minik (!) şirinliği ise, kemmî ve keyfî buudlarıyla bütün sınırları kaldırması olacaktır gözlerden ve o sonsuz ve sınırsız güzelliğini doya doya göstermesi olacaktır. Doya doya değil, acıktıra acıktıra seyrettirmesi, ballandıra ballandıra temaşa ettirmesi olacaktır...
“(Cennet’te) ALLAH Teala'ya ilk nazar edecek göz, Benim gözümdür.” [Gümüşhanevî, Râmûzü’l-Ehâdîs, s.159] buyuran, o En Sevgili’nin Sevgilisi’nin izlerini sürerken...
Gönül ağzımın suyu akıyor ey güzel...
Gönül gözüm cilvene bakıyor ey güzel...
Gönül sözüm âyetini şakıyor ey güzel...
Gönül özüm sana akıyor ey güzel, En Güzel...
Selam Sevgi ve Dua ile...