Şükürler Olsun ALLAH'ım (c.c) !
Hava soğuk ve mevsim kış idi. Recep, ne yapacağını bilmez bir halde sokaklarda yürüyordu.
Üzerindeki elbiseler kendisini soğuktan tam korumuyor, üstelik ayakkabıları su alıyordu.
"Bizimki de hayat mı sanki? Sürünüp gidiyoruz" diye kendi kendine söylendi.
ALLAH'a imanı vardı, ama iç âleminde zaman zaman "ALLAH insanları neden farklı farklı yaratmış? Niye bazıları sefa sürerken bazıları çile çekiyor?" diye sormadan da edemezdi.
Kendisi işsizdi ve uzun süredir çalışacak bir iş bulamamıştı. "Acaba şu şehirde benden daha garibanı var mıdır?" diye düşünüyordu. Derken köşede bir dilenci gördü. Dilencinin gözleri görmüyordu ve üstelik ayaklan da yoktu.
Recep, artık durumu kavramıştı. Kendisi en gariban değildi. Halinden şikâyetçi olduğu için kendi kendini kınadı, gören gözlere ve sağlam ayaklara sahip olduğu için derinden derine ALLAH'a şükretti.
Aradan on yıl geçti. Recep, artık sokaklarda işsiz dolaşan biri değil. Kurduğu iş yerinde yirmi eleman çalışmakta... Ve Recep, o dilenciyle karşılaştığı günü asla unutmamakta...
Şeyh Sadi, "Her nefeste iki kere şükür vaciptir. Birisi, havayı alabildiğimizden dolayı; diğeri de verebildiğimizden dolayı" der.
İnsan, ALLAH'ın sonsuz nimetlerine mazhardır. Yokluk karanlıklarında kalabilirdi. Bir ot veya it olabilirdi. Sağlam değil, sakat yaratılabilirdi. Mü'min değil, küfür diyarında doğabilirdi...
Tüm bunlar derin derin şükrü gerektirir. "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır" diyen insan, bu sonsuz nimetleri veren Yüce Yaratıcı'ya karşı daima şükürle mukabelede bulunması lazımdır.
Elimize aldığımız bir meyveyi yerken, bunun arka planında koca kâinat olduğunu hatırlamalıyız. Şöyle ki:
O meyve bir dalda idi. Dal, ağaca bağlı, ağaç ise kökleriyle toprağa, dal ve yapraklarıyla havaya, güneşe muhatap. O meyvenin olmasında yağan yağmur, esen rüzgâr hisse sahibi...
Böyle olunca, şunu söylemek mümkün:
Elimizdeki küçük bir şeker nasıl ki arka planda koca bir fabrikaya dayanır, o şekerde fabrikanın irili ufaklı tüm çarkları hisse sahibidir. Onun gibi, elimizdeki o tek meyve dahi, arka planda kâinat fabrikasına dayanır. O meyvede, havadan suya, yerden göğe tüm çarkların hisseleri vardır.
İşte bundan dolayı namazın her rekâtında "Elhamdülilla-hi Rabbi'l-Âlemin" yani "Her türlü hamd, âlemleri terbiye eden ALLAH'a mahsustur" diyoruz. Çünkü bütün bu nimetleri, bizim için, Rabbimiz gönderiyor.
Doç.Dr. Şadi Eren-Yaşanmış İman Öyküleri
Selam Sevgi ve Dua ile...