mustafa43 Admin
Mesaj Sayısı : 12855 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: ALLAH’ın Sofrasına Davetliyiz Ptsi Ağus. 22 2011, 21:58 | |
| ALLAH’ın Sofrasına Davetliyiz
Gel dedi, her şeyini bırak. Arşınla yolları benim ismimi zikrederek, hiçbir şey getirme yanında, gel senin miracın tur-i sinadır. Mükâfatın ise benim katımda. Ve benim misafirperverliğim meşhurdur arş-ı alada. Otuz gün, aç susuz ve uykusuz Maşukla sohbete hazırlanmaktaydı. ALLAH davet etmiş, o ise icabet etmişti. Tur dağının zirvesine çıktığında Rabbin selamı ile karşılanmış ve hoşnut olmuştu. ALLAH, kullarıyla peygamberler vasıtasıyla konuşmaktaydı. O günde Hz. Musa aracılığı ile konuşmaktaydı. Hz. Musa, rabbinin huzuruna varmış ve rabbi Hz. Musa’ya ilk olarak iki şey sormuştu.
İlk sual oydu ki, ” Ya Musa, bana dostlarımdan haber ver, onlar ne haldedir?” Hz. Musa;”Nimetlerinden istifade edip şükretmekte ve durmaksızın rabbin ismini zikretmekteler.” Cevabını verdi. ALLAH buyurdu; Ya Musa, kullarım ne haldedir, onlardan haber ver? Hz. Musa hayâ edip sukut etti. Bu durum üzerine Rahman konuşmaya başladı: ‘’Ya Musa, insan istemez mi sevdiği ile gece yarıları sabahlara kadar sohbet etsin. İnsan istemez mi sevdiği ile karşılıklı uykusuz geceler geçirsin. Hiçbir kul yok mu beni çağırsın, ona icabet edeyim? Hiçbir kul yok mu bir isteği olsun, onun isteğini yerine getireyim?’’ Aşk ve muhabbetle geçen otuz gün kırka tamamlanmış, Hz. Musa rabbinin huzurunda geçen günlerden bihaber olup maşukun dergâhında mest olmaktaydı. Tur dağına gelirken güzel duygularla gelmişti. Yüzünde tebessüm eksik olmamıştı hiç. Kırk gün boyunca oruç tutmuş rabbi ile sohbet etmişti. Her şey zıddı ile anlam bulmaktaydı. Her şeyin ilki olduğu gibi her şeyin de bir sonu vardı. Son geceydi, son gece Rabbi Hz. Musa’ya kavminin buzağına taptığını haber verdiğinde son gecenin üzüntüsüne bir de kavminin sapkınlığı eklenmiş, kırk gün önceki heyecan ve sevincin yerini şimdi tedirginlik ve üzüntü almaktaydı. Son vakitlerdi. Hz. Musa Maşuku ile vedalaşıp geri dönmeden son sözlerini söylemekteydi. Hz. Musa konuşmaya başladı.“ Ey Âdem’in Rabbi” ALLAH buyurdu; “Lebbeyk ya Musa” Hz. Musa,“ Ey Nuh’un Rabbi” deyince ALLAH: “Lebbeyk ya Musa” diye buyurdu. Hz. Musa:“ Ey İbrahim’in Ey İsmail’in Rabbi” ALLAH : “Lebbeyk ya Musa” Hz. Musa, kavminin işlediği hataları hatırlayıp, mahcup bir şekilde “Ey Günahkârların Rabbi” deyince; ALLAH; Lebbeyk ya, Lebbeyk ya, Lebbeyk ya Musa. Evet, doğru söyledin Ey Musa ben günahkârların da rabbiyim, diye buyurdu Rahmet ayına sayılı saatler kaldı ve rahmet kapıları aralanmaya başladı. On bir ay günah ve zilletle geçirilmiş olup geriye tövbe için son bir ayımız kaldı. Son bir şans. Yeryüzü ALLAH’ın ziyafetine hazırlanıyor. Yeryüzünün her bir toprağı Sin-a Tur kadar değerli bu ayda. Yeryüzü büyük sofra ve biz bu sofraya davetliyiz bu ayda. ALLAH’ın rahmetinde, Hz. Musa olmamıza gerek de yok rabbimizle sohbet için. Herkes davetli ALLAH’ın huzurunda. Kimilerimiz daha şimdiden hazırlık yapmakta, acaba ramazan ayında iftara hangi dostumuzu çağıralım, hangi dostumuz önce icabet etsin iftar soframıza. İftar sofrasına çağıracağımız kişileri bile ayırıyorken, dostlar arasında sıralama bile yapıyorken, en büyük sofraya çağrılıyoruz bu ayda. ALLAH’ın sofrasıdır bu, sadece dostlarını davet etmemiştir ALLAH. Bizlerin bu ayda unuttuğu fakirler, yetimler de davetlidir bu sofraya. Günahkârlar da unutulmamış, kendilerine zulüm edenler de. Bir ay koskoca rahmet ayı. Gel diyor, günahkâr olmana bakma, ben bu ayda rahmet perdesini üzerine örteceğim, sofram da dindarların olmasına bakma, benim soframda herkese yetecek kadar rahmet vardır. Fakir olman telaşlandırmasın seni, güzelliği onlara lezzeti de sana paylaştıracağım. Yeter ki gel, ne istiyorsan bu ayda iste, ne sözün varsa bu ayda söyle. Sanma ki, dindarlar rahmet ziyafetinin en başında oturmaktalar. Rahmetin güzelliği herkesin ALLAHın huzurunda oluşu ve zengin, fakir, dindar, günahkâr olarak sınıflandırılmaksızın bu sofraya davet edilişidir. Şimdiye kadar belki bu sofraya icabet etmemiş olabilirsin, belki istemiş ama bu davete gidememişsin. Ama önce bir düşün, bu senin hayatının son rahmet kapılarından yararlanışın ve son fırsatın. Ne yaparsın? Eğer deseler, çok isteyip ama fiyatının pahalı olması dolayısıyla alamadığın bir eşya falanca yerde indirime girmiş, ya da daha ucuza satılmakta, almaz mısın? ALLAH’ın rahmetinden yararlanmak istemez miyiz? Son kez de olsa, tövbe kapılarını çalmanın yararı olamaz mı? Gel neyin var neyin yoksa. Gel günahını topla getir beraberinde rahmet kapılarına. Açılsın yüzüne izzet pınarları, gel kaç kapı çalmıştın da ulaşmak istemiştin maşukuna. Gel, de ki, rabbim sen çağırdın ben icabet ettim ve şimdi ben çağırıyorum sen icabet et. Gel, geceleri kurul ALLAH’ın meclislerine, bir ay sabret ve de ki, geldim. Günahkâr da olsam, zalim de olsam. Geldim, rahmet davetin ramazan ayı gelip çattı ve ben de ulaştım bu aya. Rabbim, bu ayın hürmetine bizleri bağışla. Rabbim, bu ayın hürmetine bizleri kendi yolunda sağlamlaştır. Rabbim, bu ayın hürmetine bizleri, şeytanların ve insanların şerrinden koru. Rabbim, bizleri bu ayın hürmetine rahmetinden nasipsiz bırakma. Rabbim, şüphesiz sen istediğini aziz ve istediğini zelil edensin. Bizleri bu ayın hürmetine aziz olanlardan karar kıl.
Fatih Kahramani
Selam Sevgi ve Dua ile... | |
|
MaVi_GüL Admin
Mesaj Sayısı : 16821 Kayıt tarihi : 03/07/08
| Konu: Geri: ALLAH’ın Sofrasına Davetliyiz Salı Ağus. 23 2011, 00:59 | |
| | |
|