Köpeklerin Dostluğu…
Birçok yazı yazdım dostluk üzerine. Kimi zaman kardeşlikten ileri olanlarına imrenmiş, kimi zaman kardeşlikten ileri görünüp menfaat icabından başka bir şey olmayanlarından tiksinmişimdir. Yani anlayacağınız bazen kendimden yola çıkarak anlattım dostluğu bazen de etrafımdaki insanlardan etkilenerek.
Şerif Mırık
Samimiyetsiz sarılmalar, sahte gülüşler, yalan olan iltifatlar Arka planda sinsi, sessiz düşünceler, menfaatler.
İşte benim dostum der, sarılırsınız birine. Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalar. Derken bir gün ihanete uğrarsınız. Hem de her zerrenizle inandığınız, kardeşten öte bildiğiniz, namusu namusumdur dediğiniz, ona gelecek zarar size gelsin istediğiniz insandır bunu yapan. İşte o anda birden yıkılıverir, tükenip bittiğinizi hissedersiniz. Yıllardır “dost” saydığınız insan bir anda ayağınızın altında çiğnenecek “post” olmuştur.
Mevlana’dan bugüne gelen bildik bir hikâyedir köpeklerin dostluğu.
"Mevlana ile öğrencisi, dostluğun ve arkadaşlığın konu edildiği bir söyleşiden çıkmış, yolda birlikte yürüyorlardı. Biraz ileride yolun kenarında iki köpeğin koyun koyuna sokulmuş, birlikte uyumakta olduklarını gördüler. Öğrenci biraz önceki söyleşinin de etkisi altında kalarak, bu görüntü karşısında çok duygulandı ve bu duygusunu Mevlana ile paylaşmak istedi:
- Efendim şu manzaraya bakın. Ne denli yüce bir ders alınacak dostluk örneği, değil mi?
Mevlana öğrencisinin bu heyecanı karşısında hafifçe gülümsedi ve kişisel çıkarların nice dostlukları yakıp kül ettiğini anımsattıktan sonra ona, unutamayacağı bir ders verdi:
- Evlat, sen onların arasına bir kemik atıver de, bak o zaman gör dostluklarını.
Bir dostluk kişisel çıkar karşısında unutulmayacak denli sağlamsa, ancak o durumda değer ifade eder ve ancak o zaman onun adına gerçek dostluk denilir.
Maalesef günümüz dostlukları köpeklerin dostluğuna döndü. Arkamızı, önünüzü yanımızı kime döneceğimizi bilemez olduk.
İhanetler ve sahtelikler bizi yapayalnız bıraktı koca dünyada. Giderek kabuğumuza çekilip kendi küçük varlığımıza sığındık. Huzur bulacağız sandık oysa enine boyuna yalnızlık geçti elimize. Ne ayağımızı uzatıp yatacak kadar uzun nede ayağa kalkıp dik duracağımız kadar yüksekti yalnızlık. Bir çeşit tabut ama ölülerin değil kendiyle baş başa kalmış, yaşayan ölülerin tabutu.
Satmayacak, savmayacak, anlayacak, anlatacak, koruyacak, kollayacak dostlar bulmak ve onlara sahip kalmak dileğimle.
Selam Sevgi ve Dua ile...