Sen Nisanın Baharı Bense Sarı Eylül
Bir gülün yaprağına takıldı ruhum renginin boyasında seyyahım bugün. Öyle ince öyle naif bir ahestesi varki bakanları mest eder. Sanki kainatı içinde bezemiş nakış nakış. Rüya gibi şeffaf, yıldız gibi parlak, güneş gibi sıcacık, ay gibi asil, bulut gibi berrak. Gökyüzünü almış bir yanına giz olmuş.
Yağmurun çiğsi katre olmuş damarlarında dolaşan. Samyeli dokunmuş kadifemsi rengine incitmeden bulutun tebessümü gibi. Hale pervane olmuş etrafında koşan.
Toprağın vücudu iklimi sarmalamış zarafetine hayran. Bütün renkler seni kıskanır isterlerki bir dokunabilsek aslında hemhal olabilsek.
Sen nisanın baharısın müjde veren. Alev alevdir gönüller seni gördükçe sevdalarını haykırır. Dokunamayanların saçlarına varsın aklar düşsün. Sana nağme yakmayanların lal olsun dilleri, kelimeleri hecelerinden düşsün. Elvedaları kirmen olsun vedalarına, sen olmadıktan sonra neye yarar.
Yansın senin tek bir nazarına kavrulsun sevdalıların haşre kadar. Aşk sende mehtap olmuş seyrine doyum olur mu ey Gül-i Rana bakışlım. Her halin ayrı bir musiki gibi düşer akıllara nağmeleri sana yanmış.
Sevdayı anlatan kelimelere sus gelir senin nazlanışında, öyle bir ahestesinki dokunduğun nazar ettiğin varlıklar selama durur ayaklarının dibinde yol olurlar.
Senden gelen herbir anı hatıra geldikçe dünyadan yüz çevirir mahlukat. Senin yüzündeki tebessümüne hayran bu gönül.
Sarı eylül rengiyim baharı bekleyen. Yüreğimde bir ince sızı var sana doğru yola düşmüş. Senin baharında bahar olmaya gelen. Eylülün sarısı nisanın baharında hayat bulsun tek hecem. Sevdamın asil rengi Gül-i Ranam.