ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Kapatın Gözlerinizi. Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Kapatın Gözlerinizi.

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Menekşe
Özel Üye
Özel Üye



Mesaj Sayısı : 2555
Kayıt tarihi : 30/08/10

Kapatın Gözlerinizi. Empty
MesajKonu: Kapatın Gözlerinizi.   Kapatın Gözlerinizi. EmptyÇarş. Mayıs 04 2011, 01:12

Kapatın Gözlerinizi.

Şöyle dizlerinizin üzerine oturun.
Ellerinizi göğsünüzün altında birbirine bağlayın.
Gözleri açmak yok ama.
Boş verin nedeni-niçini.
Başınız sol omzunuzun üstünden kalbinize doğru bükülsün haydi.


Şimdi düşünün, bir ALLAH dostunun huzurundasınız.
O asla tarif edemiyeceğiniz kokuyu duyuyor musunuz?
İçeride sizden başka yedi-sekiz kişi daha var.

Bakışlarınız öne doğru düşmüş.
Sanki bir siz varsınız, bir O.
Başınızı kaldırıp etrafa bakmaya çekiniyorsunuz.
Sessizlik müthiş. Siz hiç konuşmuyorsunuz, fakat kalbiniz hiç susmuyor.
Bir yandan layık olamayışın mahcubiyeti ile kızarıyor yüzünüz. Bu bir lutuf.
ALLAH dostu girişte hemen sağda oturmuş. Sol kolunun altında biraz yüksekçe bir yastık var. Yastığın arka kısmında bir GÜL demeti.

Sağ yanında gümüş bir şekerlik. Çayını yudumluyor. Sol işaret parmağını sol kaş ucuna dayamış. Görünüşte burada, bu odada ama aslında başka bir yerde gibi.Y alnızca onun görebildiği bir şeyleri seyreder gibi…
Bir ara başınızı kaldırıp bakıyorsunuz. Ayak parmaklarının arasındaki pamuklara takılıyor gözünüz. Kapının önünde pür-edep duran biri var. Bir ara ona bakıyor göz ucuyla. Anlıyor adam. Bu başka bir dil olmalı. Adam yaklaşıyor. Şekerlikten üç şeker alıp adamın avucuna bırakıyor. Bir şeyler söylüyor.

Şimdi sesini duyuyorsunuz, aman ALLAH’ım…

Sözler hacim kazanıyor dudaklarında. Bu kelimeler o an yaratıldı sanki.
Hafifçe tebessüm ediyor.
Bakışlarınızı kaçırıp, sehpanın arkasına biraz daha saklanıyorsunuz şimdi. Daha önce tebessüm eden birini hiç görmemiş olduğunuzu düşünüyorsunuz.
Okuduğunuz menkıbeler kalbinize hücum ediyor.
O elleri birbirine kenetliyor.
Odaya ondan yayılan,dalga dalga yayılan tevazu… Bakışlarını yerden kaldıramıyor gibi.
Sanki mahcup bir ifade var yüzünde.
Siz biraz daha saklanıyorsunuz yanınızdakinin arkasına doğru. Ne zamandır burada olduğunuzu düşünüyorsunuz.
Bir cevabınız yok.
Burada, bu anda ruhunuzu teslim etmek istiyorsunuz.
Edebin,tevazunun tarifi ondan önce nasıl yapılıyordu acaba, diye soruyor içiniz de bir ses.
Gözlerini kapatıyor birden.

Sanki bir şeyler söyleyecek. Sol elini sağ avucunun içine alıyor. Kapıdaki adam bir tepside çay bırakıyor sağ yanına. Bakışları yerde hala. Bakışını kaldırıp tebessüm ediyor. Hoşgeldiniz, diyor, kainat o sözden ibaret kalıyor .Fısıltıyla hoş bulduk demeye çalışıyorsunuz. Ama dudaklarınız sizi dinlemiyor. Ne dediğinizi, nasıl dediğinizi bilmiyorsunuz .
O'nun elleri kenetli hala. Parmaklarına takılıyor gözünüz.
Dikkatinizi toplamaya çalışıyorsunuz. Söylediği hiçbir şeyi unutmamalıyım, diyorsunuz. O sohbete devam ediyor. Bundan önce söylediklerini düşünüyorsunuz, sahi ne demişti?

Aklınızda hiçbir şey yok. Vazgeçiyorsunuz hatırlamaya çalışmaktan. Orada olmanın hazzına bırakıyorsunuz kendinizi.
O anlatmaya devam ediyor, niyetten bahsediyor. Söz veriyorsunuz kendinize. Her sabah evden çıkarken…nasıldı o cümle? Hatırlamaya çalışıyorsunuz, kalbiniz susmuyor. Ellerini arkadan bağlamış bir adam geldi,diyor. Mahşeri düşünüyorsunuz. Onu çıkartıp asfalta koydu… Ağlamaklı oluyorsunuz birden, kalbinizi bildiğini biliyorsunuz, kalbiniz bunu bilmiyor. Mahşerde nasıl tanıyacak bizi diyor.

Sus diyorsunuz içinize, susmuyor. O çayından bir yudum daha alıyor. Kalbinizdeki o ses bağırmaya devam ediyor.
Milyarlarca insanın içinde bizi nasıl bulacak? Bir kutuyu tarif ediyor o sıra. Yüzünüz kızarıyor.
Halının altına girmek istiyorsunuz. Başınız omuzlarınıza gömülü ama size baktığını biliyorsunuz. Ses devam ediyor:Mahşerde nasıl tanıyacak bizi?
Ani bir sessizlik…O birden susuyor. Siz kalbinizi söküp atmak istiyorsunuz. Sessizlik müthiş. Yeniden tane tane anlatmaya başlıyor:

Bir adam vardı. Garip,kimsesiz bir adam.
Bağ-bahçe işleriyle uğraşır,sebze-meyva yetiştirirdi. Şehir pazarı oldu mu, mahsulünü devesine yükler, satmaya götürürdü. Nehrin üstünde ki köprüden geçer, pazara gelirdi. Akşama kadar satabildiğini satar, satamadığını devesine yükler, evine dönerdi. Bir gün adamın devesi yavruladı.
Artık pazara giderken yavru deveyi de yanlarına alıyorlardı. Köprüden geçerken yavru deve nehre yuvarlanıp öldü. Annesi orada feryat edip inlemeye başladı.
Ne zaman o köprüden geçseler deve orada durur, feryat ederdi.
Adam devesinin haline üzülür, bu kadar figan ediyor, ciğerleri hasretten yandı, delindi derdi. Bir gün deve ortadan kayboldu.

Köylü yükünü omzuna alıyor, pazara böyle gidip geliyordu.
Bir zaman sonra devesini bir başka adamın yanında görünce sevindi, bu deve benimdir, dedi. Ama adam oralı olmuyor, devenin sahibi benim, diyordu. Münakaşa ettiler, anlaşamadılar.
Mahkemelik oldular. Kadı efendi devenin gerçek sahibini anlamaya çalışıyordu.

Köylü dedi ki: Benim devemin bir yavrusu vardı, köprüden düşüp öldü. Yavrusunun ardından öyle feryat ederdi ki ben ciğeri delinmiştir derdim. Deveyi keselim. eğer ciğeri delikse bu adam bana bir deve alsın, değilse ben ona bir deve alırım. Kadı efendi diğer adama baktı. Adam olur deyip kabul etti. Deveyi kestiler, baktılar ciğeri deliktir. Devenin sahibinin kim olduğunu anladılar.


Aşıkların ciğerleri de deliktir, maşuk onları nerede olursa olsun, bilir tanır.

O sözünü bitirirken, siz kan-ter içinde kalıyorsunuz. Kaçmak,kaybolmak, yok olmak istiyorsunuz. Ellerinizi ciğerleriniz üzerinde kavuşturmuşsunuz. O size hiç bakmıyor. Kalbinizden utanıyorsunuz.
Çayından bir yudum daha alıyor.
Ellerine sarılmak istiyorsunuz.
Dudaklarınızda ki teri siliyorsunuz ellerinizle.

Boğazınıza bir hıçkırık düğümleniyor.

Başınızı hiç kaldıramıyorsunuz, ama her şeyi görüyorsunuz sanki. Yanında bir adam var, elindeki kağıtları gösteriyor.
O bir şeyler soruyor adama.
Her şey bir hayal gibi. Bir şey tarif ediyor.
Parmakları kağıdın üzerinde. Ben burada mıyım, diye düşünüyorsunuz.
Adam kağıtları toplayıp kalkıyor. Siz dizlerinizin üzerinde daha bir toparlanıyorsunuz. Üç şeker veriyor adama. Başınızı kaldırıp etrafa bakıyorsunuz, sizinle gelenlerden kimse yok orada!Hıçkırarak ağlamaya başlıyorsunuz.
Biri sarsıyor sizi. Ezan sesi geliyor uzaklardan.
Kan-ter içindesiniz. Bir feryat yükseliyor ta ciğerinizden.
Biri daha hızla sarsmaya başlıyor sizi. Aç artık gözlerini, dediğini duyuyorsunuz.



Ezan sesi berraklaşıyor.
Yatağınızın üzerindesiniz.
Titriyor hıçkıra hıçkıra ağlıyorsunuz.
Elleriniz göğsünüzde bağlı.
Ezan sesi geliyor uzaklardan…



Serdar Tuncer

________________________

Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa
Rabbine dönüp,''Benim büyük bir derdim var!''deme,
derdine dönüp ''BENİM BÜYÜK BİR RABBİM VAR!'' de .
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Kapatın Gözlerinizi. Empty
MesajKonu: Geri: Kapatın Gözlerinizi.   Kapatın Gözlerinizi. EmptyPerş. Mayıs 05 2011, 01:00

çiçek7 Allah razı olsun çiçek7
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Kapatın Gözlerinizi. Empty
MesajKonu: Geri: Kapatın Gözlerinizi.   Kapatın Gözlerinizi. EmptyPtsi Ekim 03 2011, 03:23

Aşıkların ciğerleri de deliktir, maşuk onları nerede olursa olsun, bilir tanır.

Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa
Rabbine dönüp,''Benim büyük bir derdim var!''deme,
derdine dönüp ''BENİM BÜYÜK BİR RABBİM VAR!'' de .


ALLAH razı olsun Sessiz Gül...

Çok güzel bir tefekkür yazısı,insanın kendi kendini siğgaya çekmesi bu işte..
Bunun yanı sıra aşk ve gönül insanı nasıldır ciğeri yanık deliktir.Hep feryadı figan
halindedir yüreği.Tıpkı yavrusunu yitirmiş deve misali.Ve aşk gönül insanı maşukunu nerde olsa bilir onun varlığını hisseder.Bir ev düşünki bir odada oturuyor gönül eri onun
o eve girişini hisseder görmeden o geldi diye gözleri parlar sevinçten.ve ya yazdığı bir yazıdan adını yazmasa bu o diyerek duygusallaşır onu arar gözleri...



MaVi_GüL demiş ki:
çiçek7 Allah razı olsun çiçek7
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kapatın Gözlerinizi.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kapatın Gözlerinizi...

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: İslami Konular :: Genel İslami Konular-
Buraya geçin: