ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Eman Ver Kalbimin Sahibi... Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Eman Ver Kalbimin Sahibi...

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Eman Ver Kalbimin Sahibi... Empty
MesajKonu: Eman Ver Kalbimin Sahibi...   Eman Ver Kalbimin Sahibi... EmptySalı Nis. 19 2011, 23:56

Eman Ver Kalbimin Sahibi...


Gün ışıyor ama içimde ışıyan en ufak bir zerre yokken alıp başımı gitmek geliyor bu dünyadan…
O sırada en yüce kelâmın şu âyeti karşıma çıkıyor:

“Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken yükü hafifletmedik mi?” (el-İnşirah 1-3)
“Elbette zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Muhakkak ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” (el-İnşirah 5-6)


Sevdiklerimden yediğim tokat işittiğim acı sözler peşi sıra geliyor…
Sonra tebessüm eden bir çift mübarek göz geçiyor hayalimden…
Kötülükleri iyilikle savmayı öğretiyor. En Yüce İnsan…
Mesajını bu tebessümle bırakıyor. İnsanlığıma dair bir mesaj geliyor ötelerden…

“Rahman’ın has kulları onlardır ki yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve câhiller onlara laf attığında (incitmeksizin) “Selam!” derler geçerler.” (Furkan 63)

Kocaman tebessümler doğuyor diğer yüzlerde ve benim içimde…
İşte İslâm kocaman bir tebessüm koyabilmektir yüzlere.

Sıkıntı yaşıyorum; otobüs çok gecikti trafik çok sıkışık… Bu tıkanıklığı açmaya gücüm yetmiyor…
Bunalıyorum… Dur dur da bir bak!
Bunlar senin elinde mi? Güç yetirebiliyor musun? Bütün işler kimin elinde?!

“el-Mütevekkil”…

Her başladığım işin neticesini Sen’den bilirim Rabbim.
Gayretime karşılık veren Sen’sin.
Ellerim boş gibi görünse de nice şerleri def edersin.
İsteklerim gerçekleşmemiş olsa da Sen umut çiçeklerini koyarsın avuçlarıma sabrımızı denersin…
Yılmayan kararlılığı çok seversin… Boş çevirmezsin ’ım. Sen el-Mütevekkil’sin!
Her şeyi boş vermek mi bu yönelişim… Aslâ!
Yapmam gereken yaşananlar karşısında en güzel cevabı verebilmek… Cevap anahtarım kalbime indirilen âyetler…
Etrafımda yaşanan olaylar ve insanlar… Çalışıyorum olmuyor.
Anlıyorum ki bunaldığım nokta; kontrol edemeyeceğim şeyleri kontrol altına almaya çalışmamda imiş.
Ne yersiz üzüntü! Neyi kontrol edebilirsen ona bak…

Yine insanların en güzeli başkalarını değil kendini görmeye dair söylenebilecek en güzel sözleri söylüyor:

“En hayırlı olanların başkasının kusurunu değil de kendi kusurlarını görenler olduğunu” söylüyor.

Âlemlerin Efendisi mübarek gözlerinden süzülen tebessümle bakıyor insanlığımıza… İnsanlığımız şenleniyor.
Pedagojinin psikolojinin gelip dayandığı nokta:
“Nefsini Muhâsebe: (İç görü)”…
Aynadaki yüzüm beliriyor; içimin aynasında beliren yüzüm. Meğer ne çıbanlar ne dikenler varmış… Eyvah! Parmaklarımı ısırıyorum. Başkalarının dikeni batarken şimdi kendi dikenim batıyor… Umursuz olma!
Kendi kusurunu görmekten korkma!.. Başkalarının aynasında kendi kusurlarını seyret. Şimdiye kadar başkalarının kusurlarını kendime dert edinmişim. Çok işim var kendimle…

Okuduğum paragrafta şunlar yazılı:
“Stressiz bir hayat tehlikeli!”
“Sıkıntısız geçen hayat motivasyonu yok ediyor. Vurdum-duymazlığa sebep oluyor. Zorluklar insanı daha iyi olmaya zorluyor; sorumluluk duygusunun artmasını sağlıyor.”

Ve şöyle bir ibare:
“Bakış açınızı değiştirin! Olumlu düşünün!”
“Optimist ol!”
Yani iyimser ol! Ötelerden açılan sayfalarda şunlar yazılı:

“…Sizin için daha hayırlı olduğu hâlde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu hâlde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. bilir siz bilmezsiniz.” (el-Bakara 216)

Evet! Şimdiye kadar her şeyi bu iki kapılı dar koridor içinde mi düşündüm acaba?
Bu bakış açısı kimseyi mutlu etmez edemez. Her şeyi doğumla ölüm arasındaki dar koridorda mı düşündüm acaba? Meğer etrafımdaki hadiselere dair düşüncelerim çember çember içine almış beni…
Şimdi daralan hâleler açılıyor açılıyor.

Demek kötü duygular bırakan her hayat tecrübesi gelişimime katkıda bulunan bir güzellik unsuru…
Ateşe elimi yaklaştırıyorum. Sıcaklığı yakıcılığını haber veriyor. Yanmaktan koruyan bir kalkan gibi… Bazı acı hayat tecrübeleri de daha kötü olmaktan koruyor. Şeker gibi Amasya elmasına bakıyorum. Ham hâlindeki acılığını düşünüyorum…
Acı çekirdeklerin etrafında hâlelenen şekerpare kayısı ve şeftali gibi… Demek tatlılığın şartı acılık… İşte acıları tatlandıran bir âyet daha açılıyor önümde en mübarek kelâmdan:

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık mallardan canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele!” (el-Bakara 155)

Acı ve sıkıntıya dair bütün kelimelerin içi boşken bir anda içi büyük anlamla doluyor.
Üç boyutlu dünyamızda 5. 6. 10. … boyutlardan nice güzellikler sıralanıyor kalbimize…
Bu acıların üzerinden cennete uzanan köprüler kuruluyor kalbimize…
Bastığımız yerlerde ayaklarımız kanasa da etimiz tırnağımızdan ayrılsa da başımızı karşı kıyıya çevirdiğimizde her şey unutuluyor. Bu acılar olmadan köprüler kurulmuyor… O âyeti tekrar tekrar okuyorum:

“Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır muhakkak ki her zorluktan sonra bir kolaylık vardır.”

Yumuşacık bir şefkat eli dolaşıyor terk edilmiş yalnızlığı en soğuğundan yaşayan yüreklerin üzerinde…


“Muhakkak ki her zorluktan sonra bir kolaylık vardır.”
Önemli olan da bakışımızı karşı kıyıya çevirebilmek!

Yine Âlemlerin Efendisi gülüyor insanlığımıza hastalıklı bir köpeğe yanındakiler başlarını çevirdikleri zaman:
“Dişleri de ne güzelmiş!” diyen tebessümüyle.
İslâm’ın en büyük muallimi her şeyi güzel gören gözleriyle ışık veriyor insanlığımıza…
İçimde bir burukluk hissettiğim sıkıldığım zaman «el-Mü’min» diyorum. ALLAH’ın en güzel isimlerinden “el-Mü’min”… Güven veren huzur veren…

“…Mü’minlerin kalplerine güven indiren O’dur…” (el-Fetih 4)

Dünyanın tüm servetini döksem yine de bu huzuru satın alamam.
Bu duyguyu hiçbir şeyle değişmem.
İşte inanmak bir pirinç tanesinin içinde saadeti yakalamaktır. Pirincin Rabbi her şeyden haberdar… Huzuru verecek olan tonlarca pirinç ya da çuvallarca para değil ki huzur aramakla bulunsun ya da satın alınsın.

Yüreklere hükmeden huzurun kaynağı da O; el-Mü’min… Eman veren…

Eman ver kalplerin Rabbi!

Bunalan gönüllere eman ver… Eminliğine muhtacız.
Huzur ikliminin ince rahmet yağmurları düşüyor kalp toprağına… Eminlik duygusu sarıveriyor ruhumu. Milyonlarca mutlu balon uçuşuyor gökyüzünde… Acılığı yüzüme giydiren şimdi tatlı bir ifade koyuyor… İçimin göklerinde milyonlarca mutlu balon uçuşuyor…


Selam Sevgi ve Dua ile...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Eman Ver Kalbimin Sahibi... Empty
MesajKonu: Geri: Eman Ver Kalbimin Sahibi...   Eman Ver Kalbimin Sahibi... EmptyÇarş. Nis. 20 2011, 00:55

çiçek5 Allah razı olsun çiçek5
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Eman Ver Kalbimin Sahibi...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İmâmeyi Yaktı Ateş! Sevdiceğim, Gel Söndürme El Emân!..
» sesimin sahibi ol Yâr’im
» Gönlümüzün Asıl Sahibi Kim...?
» KALBİMİN DİĞER KAPISI...
» Kalbimin Karşı Kıyısısın

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Sanat ve Edebiyat :: Makaleler-
Buraya geçin: