ebeda
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ebeda

Sonu Olmayan Bir Yolda Birlikte Yürüyenlerin Sitesi
 
AnasayfaAnasayfa  Yıkılma sakın!.. Empty  Radyo  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Son Konular
Konu Son Yazan GöndermeTarihi
Cuma Şub. 09 2024, 12:26
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:25
Cuma Şub. 09 2024, 12:24
Çarş. Ara. 06 2023, 12:37
Çarş. Ara. 06 2023, 12:26
Çarş. Ara. 06 2023, 12:20
Ptsi Ara. 04 2023, 15:55
Ptsi Kas. 06 2023, 20:33
Ptsi Kas. 06 2023, 20:23
Ptsi Kas. 06 2023, 20:19
Ptsi Kas. 06 2023, 20:17
Ptsi Kas. 06 2023, 20:16
Ptsi Kas. 06 2023, 20:15
Ptsi Kas. 06 2023, 20:14

 

 Yıkılma sakın!..

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Nur_Sultan
Moderator
Nur_Sultan


Mesaj Sayısı : 3652
Kayıt tarihi : 21/09/08
Yaş : 55

Yıkılma sakın!.. Empty
MesajKonu: Yıkılma sakın!..   Yıkılma sakın!.. EmptySalı Ekim 07 2008, 19:09

Ancak layıkınca sevilmiş çocuklar bir bıçağın kanatabileceğini, kötü bir sözün can yakabileceğini bilebilir...

Türkiye'nin gençleri hanidir hançeri birbirlerine saplıyor. Erkeklik davası mı bu; hançer saplamak, gençliğin bizim artık âşinası olamadığımız yeni âleminde yetişkinliğe geçişin bir ritüeli mi? Bir hançer saplayarak, bir başkasının canını acıtarak, bir başkasını yok ederek, bir aileyi acılara gömerek var olmak ancak psikopatlığın raconuna uyar. Türkiye'de, izleyebildiğim kadarıyla, gençler arasında psikopatik arsızlık ve acımasızlık tırmanıyor ve erkekliğin kitabı antisosyalliğin, zalimliğin, kan dökücülüğün kitabına uydurularak yeniden yazılıyor. Vahşi hayvanlar gibi, en çok can acıtanın "en erkek" sayıldığı bir cangılda mı yaşayacağız? Bu durumu, basitçe bazı televizyon yapımlarına bağlamak sorunu küçümsemek olur. Türkiye'nin gençleri bir ümitsizlik duygusundan mustarip. Geleceğe baktıklarında bir ışık görmek istiyorlar; bir iş bulabileceklerine, kendi hayatlarını yazabileceklerine, sevip sevilebileceklerine dair bir ümit ışığı. Oysa hayat onlar için her geçen gün daha fazla zorlaşıyor.

Anne babalarının televizyon karşısında uyuklamaktan yeterince sevgi veremediği bir kuşak, bir kanser hücresi gibi hızla ülkeyi istila ediyor. Geçtiği yerlere sevgisizliğin tohumlarını, şefkat görmemişliğin zehirli havasını bırakarak. Zamanımızı, dikkatimizi, varlığımızı onlardan esirgediğimiz için, şimdi onlar büyük bir boşlukta asılı kalmış durumdalar. Bağlanabilecekleri bir değer, uğruna ölecekleri bir dava, yüreklerini tutuşturan bir ülkü, hayatlarını gülistana çevirecek bir anlam sunamadığımız ve kendimiz gibi onları da televizyon ekranı karşısında yalnız bıraktığımız için. Video oyunları akıl almaz bir şiddete gömülü, televizyon yapımlarında sinek gibi insan öldürülüyor, dışarıdaki dünyada gün geçmiyor ki bir vahşet haberi ulaşmasın. Ümitsiz bir dünyada hak aramanın yegâne yönteminin şiddet olduğunu düşünerek yetişen bir kuşak karşısındayız. Onları hayata bağlayacak, bir yön ve anlam duygusu verebilecek bir şey, karşılıklı yapacağımız konuşmayı zenginleştirmek, onlarla hikâyeleri ve hayalleri paylaşmak olabilir.

Çocuklarımıza hikâye anlatmalı, onları hikâyelerle emzirmeliyiz. Anlattığımız hikâyeler onları anonim bir dünyada yurtsuz kalmaktan kurtaracaktır. Onlara bir aidiyet hissi verecek, başları sıkıştığında, uzaklarda üşüdüklerinde, bu hikâyelere iltica edebileceklerdir. Bir hikâyeyi paylaşmak aynı hayallerle ısınmaktır, birlikte düş görme temrinleri yapmaktır. Sayısız araştırma ekranlarda görülen şiddetle gerçek hayatta şiddete yönelme arasında bir bağ kuruyor. Yaşadığımız zaman diliminde çocuklarımıza yapabileceğimiz iyiliklerden biri de onları televizyon veya bilgisayarın değil, gerçek hayatın sesiyle buluşturmaktır. Onlarla hayatı gezebilir, insanları ve sokakları tanıyabilirsiniz. Biraz tuhaf görünmek pahasına da olsa bunu öneriyorum; onlarla akıl hastanelerini, huzurevlerini, yetiştirme yurtlarını, mülksüzlerin yaşadığı sokakları, camileri, havraları ve kiliseleri geziniz. Çarşıları, pazarları, aktarları onlarla dolaşınız. Gerçek hayatın nasıl bir şey olduğunu ve ıstırabın gerçek bir insana değdiğinde ne yapabileceğini onlara gösteriniz. Gerçek hayatın nerelerde soluk alıp verdiğini, insanların nelere gülüp nelere üzüldüğünü, gerçek hayatın seslerinin neye benzediğini onlara öğretiniz.

Her insan kendisine bir yurt arar. İnsan daima sıla özlemi içindedir, sevgiyi ve şefkati arar. Dâüssıla, memleket özlemi, kana kana içtiğimiz bir sevgi ve merhamet arayışından başka nedir ki? Çevremizde arsızca yükseldiğini gördüğümüz kural tanımazlık ve zalimlik, ancak şefkatin duvarlarına çarpmakla durdurulabilir. Şefkat evlerimizde, işlerimizde, ilişkilerimizde hükümfermâ olduğunda, en başta çocuklarımızı layık oldukları gibi sevebilmeyi öğrendiğimizde, onlara "Yıkılma sakın!" diyebiliriz. Ancak layıkınca sevilmiş çocuklar bir bıçağın kanatabileceğini, kötü bir sözün can yakabileceğini bilebilir. Kâinatı, yurdunu, insanlarını sevebilen anne babalar; çocuklarını hayatın seslerine açabilen anne babalar başkasını incitmenin bir insan için ne büyük bir zillet olduğunu anlatabilir. İşte o zaman hepimiz Ataol Behramoğlu'nun şiirini hep bir ağızdan haykırabiliriz : "Yıkılma sakın geçerken günler / Yaralayarak gençliğini / Onurlu, güzel geleceklerin / Biziz habercileri düşün ki / Ve halkın bağrında bir inci gibi / Büyüyüp gelişmektedir zafer."

Kemal Sayar
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
mustafa43
Admin
Admin
mustafa43


Mesaj Sayısı : 12855
Kayıt tarihi : 03/07/08

Yıkılma sakın!.. Empty
MesajKonu: s.a   Yıkılma sakın!.. EmptySalı Ekim 07 2008, 20:00

Çevremizde arsızca yükseldiğini gördüğümüz kural tanımazlık ve zalimlik, ancak şefkatin duvarlarına çarpmakla durdurulabilir. Şefkat evlerimizde, işlerimizde, ilişkilerimizde hükümfermâ olduğunda, en başta çocuklarımızı layık oldukları gibi sevebilmeyi öğrendiğimizde, onlara "Yıkılma sakın!" diyebiliriz. Ancak layıkınca sevilmiş çocuklar bir bıçağın kanatabileceğini, kötü bir sözün can yakabileceğini bilebilir. Kâinatı, yurdunu, insanlarını sevebilen anne babalar; çocuklarını hayatın seslerine açabilen anne babalar başkasını incitmenin bir insan için ne büyük bir zillet olduğunu anlatabilir. İşte o zaman hepimiz Ataol Behramoğlu'nun şiirini hep bir ağızdan haykırabiliriz : "Yıkılma sakın geçerken günler / Yaralayarak gençliğini / Onurlu, güzel geleceklerin / Biziz habercileri düşün ki / Ve halkın bağrında bir inci gibi / Büyüyüp gelişmektedir zafer."


ALLAH razı olsun nursan kardeş
günümüzün en büyük yarası sevgiden mahrum bir millet
oluyoruz.oysaki insanın mayası sevgi ve merhamet üzeredir.
çünkü insanın inancı önce ALLAH sevgisiyle başlar sonra peygamber.
ve bu silsile eşe dosta kadar iner.sevgiden mahrum bir insan
sadece kendi nefsine hitap ederki,bu şeytani bir vasıfdır.her türlü
kötülüğe ve acımasızlığa açıktır bu insan.ateist ve asi ruha bürünür.
evlerimiz sevgi yumağı olmalı,sımsıcak aile evleri oluşmalı.saygı sevgi
en başta yerleşmeli yüreklere ki,gelecek nesilde mayasındaki sevgi
hamuruyla tatlansın.emeğine sağlık.selam ve dua ile

çiçek2 çiçek2
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MaVi_GüL
Admin
Admin
MaVi_GüL


Mesaj Sayısı : 16821
Kayıt tarihi : 03/07/08

Yıkılma sakın!.. Empty
MesajKonu: Geri: Yıkılma sakın!..   Yıkılma sakın!.. EmptySalı Ekim 07 2008, 22:15

çiçek7 Allah razı olsun çiçek7
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yıkılma sakın!..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sakın Sen Kuy-i Cananı...
» Deme Sakın...
» Gitme Sakın...
» Sakın '' PES ETME ''
» Sakın Yeme :)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
ebeda :: Genel :: Eğitim-
Buraya geçin: